Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe GEORG SIMMEL’S STRANGER AND WALTER BENJAMIN’S FLANEUR’S WAYS OF SEEING AND KNOWING(2024) Akgün, Recep CemaliGeorg Simmel’s stranger and Walter Benjamin’s flaneur are social types constructed and reconstructed by modern life experiences and capitalism. Thinking each of these types as social scientists and filmmakers, the study analyzes their ways of seeing and knowing. In that sense, it lays bare that the stranger and the flaneur offer alternative ways of seeing and knowing that differ from the modernist ones. Accordingly, it investigates what the possibilities and limitations of the stranger and the flaneur’s ways of seeing and knowing are, and how these possibilities and limitations are being formed. The main question of the study is how ways of seeing and knowing of these types differentiate from the modernist ones. The study claims that even though the stranger and the flaneur’s ways of seeing and knowing can make the plurality of truth and points of view possible, they do not completely go beyond modernity’s subjectivity and its experiential forms.Öğe The necessity and chance in Aristotle’s theory of society and ethics(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Akgün, Recep CemaliThis study deals with Aristotle’s ideas on society in the context of his ethical and political philosophy focusing on the question of whether society emerges out of necessity or chance. Since his social philosophy is part of his ideas on society, morality, and politics, to respond to this question it analyzes his ideas on society as interconnected to his moral and political views. Moreover, it explains his ideas on life, soul, and mind exhibiting Aristotle’s perspective on these ideas in his philosophical system. Therefore, the study examines these ideas about his general philosophy concerning discussions about mind, life, human, and politics. Accordingly, it posits that society is the outcome of collective good and happiness, which is achieved through ethical behaviour. This habituation is the very product of politics that occurs through moral behavior whose telos is a just life amongst fellow humans. In this sense, it claims that Aristotle puts forward that society is not the product of either necessity or chance since human actions are neither automatic results of natural laws nor uncontrollable external forces.Öğe Yaşlılıkta toplumsal eşitsizlik(Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, 2022) Günler, Oya EryiğitToplumsal eşitsizlikler geçmişten günümüze kadar tüm toplumlarda bireysel, kültürel, toplumsal, ekonomik faktörlere göre değişim göstererek var olmuştur. Eşitsizlikler gelir düzeyi, meslek, eğitim düzeyi, cinsiyet gibi çeşitli faktörlere göre değişebilmektedir. Yaş da eşitsizliklerin yaşanmasına neden olan faktörlerdendir. Yaşa dayalı eşitsizlikler farklı dönemlerde karşımıza çıkmakla birlikte yaşlılık dönemindeki eşitsizlikler oldukça önem taşımaktadır. Çünkü tüm dünyada ve ülkemizde toplumsalyaşlanma hızla devam etmektedir. Gelenekseltoplumlardan modern sanayitoplumlarına geçişle birlikte toplam nüfus içerisinde yaşlıların oranı giderek artmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde toplumsal yaşlanma hızının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Geleneksel ve modern toplum yapıları birbirinden farklıdır. Geleneksel toplumlarda modern toplumlara göre az sayıda yaşlı bulunmaktadır ve bu yaşlılar güçlü bir konuma sahip olabilmişlerdir. Ancak modern sanayi toplum yapısına geçişle birlikte yaşlılar ihmal, istismar, sosyal yalıtım, ayrımcılık gibi pek çok sorunla karşılaşmaya başlamışlardır. Bu çalışmada yaşlılıkta görülen eşitsizlikler tarihsel süreç içerisinde ele alınarak modern toplumlarda yaşanan eşitsizliklere odaklanılmıştır. Söz konusu eşitsizlikler eğitim, ekonomik, sağlık, yönetim-otorite, statü-itibar, kültürel sermaye ve toplum- sal cinsiyete dayalı olarak açıklanabilmektedir. Dolayısıyla bu faktörlerle ilişkili olarak ortaya çıkan eşitsizlerin nedenleri ve yol açtığı toplumsal problemlerin ortaya konulması ve çözüm önerilerinde bulunulması önem taşımaktadır.Öğe Ozan ve seyyah: Barış Manço’nun sosyolojik portresi(2022) Uğraş, Özge Seda; Uğraş, MehmetMüzik yalnızca ses ve notaların, enstrümanların biraradalığından oluşmaz. Müziği insanla ortak paydaya getiren çeşitli unsurlar vardır. Anılar, duygular, geçmiş, gelecek bunlardan bazılarıdır. Müzik insan için bir hatırlatıcıdır. Müziğin hatırlatıcı vurgusunda ise sosyolojik ve tarihsel gerçeklikler ve süreklilikler devreye girer. Dolayısıyla insanın kulağına çalınan herhangi bir ses müzikal anlamdaki karşılığının ötesine geçer. Barış Manço da müzikal anlamda ortaya çıkardığı bestelerin, yaptığı şarkıların ve programların ötesine geçmeyi başaran sanatçılardan biridir. Devlet sanatçısıdır ve sıklıkla halkın tarihsel ve sosyolojik birikimini kullanarak sanat yaptığını, halktan olanı halka geri verdiğini vurgular. Barış Manço âşıklık geleneğinden beslenen bu geleneği ana kaynak olarak kullanmakla birlikte aynı zamanda âşıklık geleneğini dönüştürmeyi de başarır. Âşıklık geleneğinden kopmaya sıcak bakmaz ama mevcut sınır ve koşullarıyla geleneğin sürdürülmeyeceğinin de farkındadır. Sosyo-kültürel ve müzikal sermayelerini kullanarak geleneği gününe ve sonrasına taşımayı bilir. Bununla yetinmez turistten farklı olarak bir seyyah gibi yurtiçi ve yurtdışında dolaşır. Bir yanı tarihsel ve kültürel birikime sıkıca yaslıyken diğer yanı bir hayli esnektir. Her yeri, her kültürü ve tarihi tanımak ve tanıtmak ister. Barış Manço bu hâliyle dünyanın ve Türk kültürünün hem yerlisi hem yabancısıdır. Yerliliğini Türk kültürü ve geleneğinden alırken, yabancılığını ise akademik eğitiminden ve gittiği ülkelerdeki tanışıklıklarından alır. Barış Manço’yu var eden şey ise bu ikisini ortak noktada birleştirerek mükemmel bir sentez ortaya çıkarmasıdır.Öğe Söylem ve temsil arasında Ankara(2021) Aykaç, Nilüfer ÖztürkAnkara, başkent olarak kuruluşundan beri çeşitli söylemlere konu olmuştur. “Yoktan var edilen şehir”, “kuru bozkır”, “eksik şehir”, “mabetsiz şehir”, “müstehcen oyun havalarıyla ünlü şehir” gibi Ankara bağlamında öne çıkan her bir söylem, Ankara’ya dair yeni bir anlam dünyası inşa etmiştir. Bu anlam dünyasının sınırlarında kalan temsiller kentin belirli bir gerçeklikte anlaşılmasını mümkün kılarken, her yeni söylem de Ankara’ya dair anlatılmayan başka bir unsurun açığa çıkmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada, Ankara’nın çeşitli söylemlerdeki temsili çoklu bir okumaya tabi tutularak ele alınmış, yorumlanmış ve görsel unsurların da yardımıyla alternatif bir söylem oluşturulmasına zemin hazırlanmıştır. Ankara’nın tarihi, mimarisi, mekânı, coğrafyası ve müziği bu çoklu okumanın yapıldığı beş temel alandır. Ankara’nın yoktan var edilmeyen köklü tarihi; Ahilik, Seğmenlik gibi örgütlü oluşumlarının varlığı; mimarisinde izleri görülebilen çok kültürlü yapısı; sahip olduğu Ahi Camileri; kuru bozkırdan ibaret olmayan coğrafyası; köy düğünlerinde icra edilen müzikli eğlenceleri bu çalışmada alternatif bir söylemin inşası için öne çıkarılmıştır.Öğe Bilgelik ve bir bilge olarak Yunus Emre(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2022) Aydın, MustafaYazımızın konusu bilgi bağlamında Yunus Emre’dir. Bilgi, insanın özlük alanlarından birisidir, herkesin, en azından kendisine yetecek kadar, epistem düzeyinde bir bilgisi vardır. Ama bazıları vardır ki bir başkasına da ulaştıracak ve rehberlik edecek seviyede bir bilgiye sahiptir. Esasen hem bilginin hem de onu taşıyan kişilerin farklı dereceleri vardır. Bilgi; malumat (sıradan bilgi), bilimsel bilgi, düşünsel bilgi, felsefi/hikmeti bilgi, gibi bir hiyerarşik yapı oluştururken; bilenler de genel bilgi sahibi, bilim insanı, düşünür ve bilge/hakîm katlarını oluşturur. Genel bilgi sahibi, malumatlı, sıradan kişilerden daha fazla bilgiye sahip kişilerdir. Bilim insanı, sıradan insanın bilmediği, belli alanlarda, bir yöntemle elde edilmiş sistematik bilgilere sahip kişidir. Düşünür, bir disipline ait bilginin üzerinde, yaklaşık hemen her alanda, disiplinler arası diyebileceğimiz görüşler ortaya koyabilen bilim insanına oranla daha az olan kimselerdir. Çok az oranda bulunan bilge, bir bakıma disiplinler üstü, fert ve toplumların temel sorunlarını dile getirebilen kişilerdir. Bilgelik diğer bilgi sahiplerinden farklı olarak insanın öz alanına ilişkin, gündemin üzerinde, herkesi ilgilendiren, sade ama derinlikli bir bilgiye sahiptirler. Piramidin en üst noktasını oluşturdukları için de sayıları bir hayli azdır. Anladığımız kadarıyla geçmişte bilge daha çoktu. Ne var ki günümüz şartları içinde çıkması fevkalade zor hale gelmiştir. Yazımızın asıl konusu bilgelik bağlamında Yunus’tur. Bu bakımdan konuyu yeterince açıklayabilmek için tabir caizse bir alt yapı oluşturmak üzere önce bilgelik üzerinde durulmuş, sonra, deyişlerinden alınmış örneklerle Yunus’un bilgeliği açıklanmıştır.Öğe Refakatsiz sığınmacı çocukların Avrupa’ya yönelik göç deneyimleri: Eleştirel bir literatür değerlendirmesi(2020) Tunç Kaçar, GamzeKavramsal olarak tek tipleştirilen mülteciler ve sığınmacıların aslında kendiiçlerinde oldukça farklılaştığı çoğunlukla görmezden gelinmektedir. Zorunlu göç deneyiminemaruz kalan ve sığınma arayanlara biraz yakından bakılınca, onlardan önemli bir kısmınınyalnız başına yollara düşmüş “refakatsiz çocuklar” olduğu görülebilir. Refakatsiz çocuklarınsığınma arayışı, mülteci krizi ile paralel olarak artış göstermiştir. Özellikle Ortadoğu ve Afrikaülkelerinden Avrupa’ya yönelmiş göç rotaları, 2015 yılında 102 binden fazla refakatsiz çocuktarafından takip edilmiştir. Refakatsiz çocuklar konusu, genel mülteci tartışmaları içerisindeeksikliği hissedilen bir konudur. Bu nedenle bu makalenin amacı hem konuyu gündeme taşımakhem de var olan literatürü tarayarak konu hakkında genel bir durum değerlendirmesi yapmakve daha fazla neler yapılabileceğine dikkat çekmektir. Sonuç olarak, yapılan çalışmalarınoldukça sınırlı olduğu görülmüştür. Daha detaylı olarak ise çocukların göç etmeden öncekihayatlarına da odaklanan, refakatsiz kız çocuklarını da içerisine alan, çocukların özellikle 18yaşından sonraki durumlarını da değerlendiren, barınma merkezlerinin koşullarını analiz edenve sosyal uyum problemlerini tartışan daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu gözlemlenmiştir.Öğe Mevsimlik ı̇stihdamın eğitimli gençleri: ı̇nşaatlarda çalışan üniversite öğrencileri üzerine bir araştırma(2016) Kahraman, Fatih; Kahraman, Ahmet BurakToplumların geleceği olan gençlerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunlar, toplumların bugünü ve geleceklerinde karşı karşıya kaldıkları ve kalacakları farklı sorunları da beraberinde getirmektedir. Gençlerin farklı nedenler (ekonomik, kültürel, siyasi vb.) ile eğitim sürecine dâhil olamamaları ciddi bir toplumsal sorun alanıyken, sürece dâhil olduktan sonra süreci farklı nedenlerden dolayı tamamlayamamaları da benzer şekilde önemli bir sorundur. Özellikle yoksul öğrenciler yükseköğrenim sürecinin dışında kalmamak için yoksullukla mücadele stratejilerinde yaz aylarında inşaatlarda farklı sektörlerde çalışmaktadır. Bu çalışma, üniversitede eğitimlerini sürdürebilmek için yaz aylarında inşaat sektöründe çalışan 15 üniversite öğrencisi genç ile yapılan görüşmelere dayanmaktadır. Elde edilen veriler kategorik içerik analizi yöntemi ile değerlendirilerek, mevsimlik işlerde çalışan öğrencilerin mevsimlik istihdam, göç ve yoksulluk örüntüleri saptanmaya çalışılmıştırÖğe Koşullu konukseverlikten hoşnutsuzluğa: Almanya’da yükselen yabancı düşmanlığını Türk göçmenler üzerinden okumak(2018) Kahraman, FatihII. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın yaşadığı yıkımın etkileri toplumsal, siyasal, ekonomik vb. farklı alanlarda uzun yıllar hissedilmiştir. Avrupa savaşta kaybedilen insan kaynağını yoğunlukla 1950’lerin ortasından 1970’li yılların ikinci yarısına kadar işgücü açısından zengin olan ülkelerden sağlamıştır. Başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkeleri Mağrip ülkeleri, Yugoslavya, Türkiye vb. ülkelerle yaptıkları ikili anlaşmalar sonucunda ihtiyaç duydukları alanlarda göçmen emeğini yoğun şekilde kullanmıştır. Bu çalışmada yabancının sosyolojik anlamıyla birlikte koşullu konukseverlik düşüncesi ile ilişkisi, Almanya’nın göçmen işgücünü kendi ülkesine çekebilmek için Türkiye ile 1961 yılında imzaladığı İşgücü Alım Antlaşması’ndan, işgücü alımının Almanya tarafından durdurulduğu 1973 yılına kadar koşullu bir konukseverlik politikası izlediği, 1980’lerden itibaren Avrupa’da yükselen aşırı sağ ile birlikte Türk göçmenlere karşı zenofobik söylem ve eylemlerin artması tartışılmıştır.Öğe Kronik hastalıkların yol açtığı bazı toplumsal problemler(2019) Günler, Oya EryiğitSağlık ve hastalığın tıbbi ve biyolojik boyutlarının yanı sıra psikolojik ve sosyal boyutları da bulunmaktadır. Sağlık ve hastalık sadece insanların bedenleri üzerinde etkiye sahip değildir. Kronik hastalıklar kimi zaman toplumsal sorunlara davetiye çıkarabilmektedir. Kronik hastalıkların uzun dönemli olmaları, kişilerin sosyal problemlere maruz kalma olasılığını artırabilmektedir. Sadece kronik hastalıklara sahip olan kişiler değil, onların yakın çevrelerinde bulunan kişiler de birtakım toplumsal sorunlar yaşayabilmektedirler. Günümüzde ortalama yaşam süresi giderek uzamaktadır. Uzun süre yaşamak kronik hastalıkların artışını beraberinde getirebilmektedir. Bu nedenle kronik hastalıklara sahip bireylerin yaşadıkları toplumsal sorunların giderek daha önemli hale geldiği ifade edilebilir. Kronik hastalıkların toplumsal etkileri hasta kişinin kendisi, hastalığın türü, hastalığın gidişatı, hastanın eğitim düzeyi, cinsiyeti, toplumsal tabakası, aile yapısı, yerleşim yeri gibi pek çok faktöre göre değişebilmektedir. Kronik hastalıklara sahip olan kişilerin benliklerinde ve toplumsal kimliklerinde birtakım değişiklikler yaşanabilmektedir. Çünkü uzun dönemli kronik hastalıklar, bedensel kayıplar, engellilik gibi pek çok durum benlik saygısında azalmaya, toplumsal kimlik kayıplarına, kimlik değişimlerine neden olabilmektedir. Kronik hastalıklar kişilerin gündelik yaşam aktiviteleri üzerinde de etkili olabilmektedir. Özellikle ağır kronik hastalıklar kişilerin gündelik yaşam aktivitelerini sergilemelerine engel olabilmekte ve kişilerin başkalarına bağımlı hale gelmelerine davetiye çıkarabilmektedir. Kronik hastalıklara sahip olan kişilerin sosyal ilişkilerinde de bir takım problemler yaşanabilmektedir. Fiziksel eksiklik ya da görüntüde meydana gelen değişiklikler, damgalanma, utanma, benlik saygısında azalma, maddi imkânsızlıklar, hastalığın gidişatı, uzun tedavi süreleri gibi pek çok faktör kişilerin sosyal ilişkilerinin azalmasına ya da sosyal yalıtıma neden olabilmektedir. Kronik hastalıklara sahip olan kişiler aile içi ve aile dışındaki bazı toplumsal rollerini sergileme konusunda da problemler yaşayabilmektedirler. Söz konusu problemler onların aileleri ve çevreleriyle ilişkilerini etkileyebilmektedir. Bazı kronik hastalıklar kimi zaman bir sapma olarak nitelendirilebilmekte ve bu hastalıklara sahip olan kişiler damgalanabilmektedirler. Damgalanan kişiler sağlık hizmeti almada ve sosyal yaşama katılmada sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Kronik hastalıkların yol açtığı toplumsal problemlerin dile getirilmesi, sorunların çözülmesi açısından son derece önemlidir.Öğe Husserl'in fenomenolojisinde sembolik etkileşimciliğin kökenleri ve din(2017) Özalp, Ahmet; Ergen, Recepİnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana bireyler sürekli olarak yaşadığı dünyayı sorgulama ve anlamlandırma çabası içerisinde bulunmuşlardır. Toplumların ve bireylerin farklı anlam dünyalarının bulunması, bir nesneyi anlamlandırıp kavrarken bu nesnenin farklı biçimlerde tanımlanmasına da yol açmıştır. Fenomenoloji, tamda bu noktada ki özne-birey ve farklı anlam dünyaları üzerine gelişmiş bir felsefi düşünüş biçimi olarak ön plana çıkmıştır. Schutz, Weber'in anlamacı sosyolojisinden etkilenip, bunu Husserl'in fenomenolojik düşünme yöntemiyle harmanlayarak, sosyal bilimlerde insanların gündelik hayatını anlamlandırmada hangi yolları izlediğini araştırmada kullanılabilecek sosyolojik bir yöntem olarak fenomenolojiyi sosyolojik alana ve dolayısı ile de din araştırmalarına açmıştır. Bu çalışmanın amacını, Husserl'in fenomenolojisinden Schutz'a kadar geçen düşünce sürecinde ilk olarak Husserl'in fenomenolojisine vurgu yapılması, bu sürecin hem sembolik etkileşimciliğe hem de din sosyolojisine yöntem kapsamında eleştirel katkısının incelenmesi oluşturmaktadır.Öğe A young view on the curriculum of arabic preparatory program: The case of Karamanoğlu Mehmetbey University(2019) Oğuz, Orhan; Çakır, MehmetBu araştırmada Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arapça Mütercim tercümanlık Bölümü hazırlık sınıfı öğrencilerinin Arapça’ya yönelik tutumları farklı değişkenler açısından ele alınmıştır. Araştırmada, hazırlık sınıfı öğrencilerinin Arapça diline yönelik tutumlarının ortaya konulması temel amaç olarak belirlenmiştir. Araştırma verileri elde edilirken veri toplama yöntemi olarak “karma metod” kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2017-2018 eğitim yılından Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Arapça Mütercim Tercümanlık Bölümünü kazanan öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırma verileri SPSS 21 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın sonunda yapılan Ki-kare test sonuçları da dikkate alınarak; Arapça Mütercim Tercümanlık Bölümü hazırlık sınıfı öğrencilerinin Arapça diline karşı olumlu bir anlam yükledikleri, mezun olunan lisenin türünün bir dili öğrenmede önemli bir etken olduğu, dilin öğrenilmesinin zor olmasına karşın dersin yürütücüsünün kolaylaştırıcı bir etkisinin bulunduğu gibi sonuçlar elde edilmiştir.Öğe Karamanda yaşayan yetişkin bireylerin sosyal medya kullanma deneyimleri üzerine nitel bir araştırma(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Çakır, Mehmetİletişim teknolojilerinin ve Web 2.0’ın teknolojilerinin gelişimi ile birlikte sosyal medya çalışmalarına olan ilgi artmıştır. Sosyal medya kavramı geniş tanımlar ile birlikte pratikte, sosyal ağ siteleri, bloglar gibi bazı çevrimiçi uygulamalar ile birlikte anılmaktadır. Web 2.0’ın gelişimi ile birlikte sosyal medya kullanıcıları canlı ve eş zamanlı içerik paylaşma, paylaşılmış bir içeriği yanıtlama gibi imkanlar elde etmişlerdir. Sanallığın toplumsal bir etkileşime dönüştüğü bir ortamda sosyal medya araçları günden güne güçlenmişlerdir. Haberlerin, bilgilerin ve yeni gelişmelerin veyahut birey ya da topluluk için gerekli/gereksiz olay ya da durumların aktarıldığı, paylaşıldığı büyük bir mecra karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada iletişim teknolojilerinin iyiden iyiye hayatımızın bir parçası haline dönüştüğü günler dikkatle incelendiğinde; interaktifliğin iletişim modası olarak değerlendirildiği, etkileşim ile birlikte içerik oluşturma ve içerik paylaşma eğilimi oldukça önem kazanmıştır. Son dönem iletişim çalışmaları, kitleyi ‘belirli ihtiyaçlara hizmet etmek amacıyla hangi medya ve medya içeriklerinin kullanılacağını bilinçli olarak seçen aktif katılımcılar’ olarak inceleme eğilimi giderek bu konuya dair daha fazla zaman ve alan ayırdıkları düşünülmektedir. Buradan hareketle bu çalışmanın temel amacı yetişkin bireylerin sosyal medya kullanma deneyimlerini ortaya koymaktır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden saha araştırması deseni ile desenlenmiş; verilerin toplanması için derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştırÖğe A research on airline workers in terms of responsibility and control(İstanbul Üniversitesi, 2019) Kurtcebe, Mehmet; Tacoğlu, Tuğca PoyrazThis study scrutinizes types of work in the transition from Fordism to Post-Fordism within the scope of responsibility and control concepts. Responsibility and control are explored among the workers of an airline company operating in Izmir airport Civil aviation, which Is a developing industry In Turkey, is the ground to observe the reflections of technology in industrial relations and work process due to the fact that technology is adopted in civil aviation to a large extent. In addition, civil aviation, an area with a limited contribution of social science, is yet to be further explored In sociology. Phenomenological qualitative method was applied together within-depth interviews carried out with fifteen workers and almost two years of participant observation in the airport. It was found that intense use of technology puts signs in a circulation and generates simulation. Power and authority operate effectively In simulation, which results in a swirl of responsibility and control for workers. Responsibility is not unilateral control and it reflects structure and agency in reciprocal operation. About responsibility, relations with customers, personal qualities, attention and decision making themes emerged and about control, types of control, control as an experience and control chains themes emerged.Öğe Profiling online consumers according to their experiences with a special focus on social dimension(Elsevier Science Bv, 2011) Dirsehan, Taşkın; Çelik, Meltem; Özşahin, M.Strategic marketing management is basically based on segmentation, targeting and positioning. To develop marketing strategies, professionals and academicians increasingly consider customer experiences in recent years. This paper is focused on the segmentation part of marketing strategies combining it with customer experiences. The main objective of this paper is to introduce social experiences beside other experiences to consumer segmentation according to their experiential appeals in order to reveal new consumer profiles. In this way, marketing strategies can be developed on new consumer segments, since previous studies have not considered sensory, affective, creative cognitive, physical and social experiences all together for segmentation. For this purpose, online environment is used because of its expanding social-aimed use. A descriptive research is conducted with 320 participants in Istanbul. The research findings on online brands indicate new customer segments in addition to the existing ones. These segments are named as "individual hedonists, highly socials, holistic consumers, action-oriented consumers, knowledge seekers, sense-directed consumers and social utilitarian consumers". (C) 2011 Published by Elsevier Ltd. Selection and/or peer-review under responsibility 7th International Strategic Management ConferenceÖğe İnsanlığın çözüp bitirilemeyen sorunu: amaçsal ve araçsal akıl (akıl ve zekâ İkilemi)(2018) Aydın, MustafaAkıl, insanın özlük alanının en önemli unsurlarından birisidir. Hayvanların aklı yoktur, ancak insandaki akla karşılık onun yerine içgüdüsel donanımları vardır. Dünden bugüne akıl üzerine çok şey söylenmiş, akıl, insan aklının en önemli konularından birisi olmuştur. Bilmede bir süje olan akıl, kendi üzerine katlanıp bizzat kendisini bir obje olarak ele almıştır. Şüphesiz en sorunlu bilgilerden birisi süjenin bizzat kendisi hakkında verdiği bilgidir. Hele bu konuda referans sayılıp lâyüs’el (sorgulanamaz) görülürse yanılgı kaçınılmaz olmuştur. Akıl, Rönesans ve özellikle 18. Yüzyıl Aydınlanma düşüncesinden bu tarafa felsefenin başat konusu olmuş, bu alanda geniş bir literatür ortaya çıkmıştır.Öğe Anti-komünizmden küreselleşme karşıtlığına: Milliyetçi muhafazakâr entelijansiya(2015) Aykaç, Nilüfer ÖztürkEser, Yüksel Taşkın’ın Boğaziçi Üniversitesi’nde 2001 yılında tamamlamış olduğu doktora tezinden hareketle hazırlanmıştır. Yüksel Taşkın, 2002 yılından beri Marmara Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olup 2009 yılında doçentlik unvanını almıştır. İlgi alanları “siyaset bilimi, siyaset sosyolojisi, entelektüellerin siyasal sosyolojisi, muhafazakârlık ve İslam, demokratikleşme, Ortadoğu toplum ve politikası” olarak gösterilebilir. Bu yazıya konu olan eserinden başka, biri Suavi Aydın’la birlikte kaleme alınmış 3 kitabı daha bulunmaktadır. Bunlardan biri doğrudan AK Parti ile ilgilidir ve Taşkın’ın Türk sağına olan ilgisinin devam ettiğini göstermektedir. Ayrıca çeşitli gazete ve dergilerde çıkan siyaset yazıları ve birçok kitapta yayımlanan bölümü bulunmaktadır. İncelediğimiz esere kaynaklık eden tezin özgün hâli İngilizce olup Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında tamamlanmıştır. Ancak içeriği ve çerçevesi siyaset sosyolojisi ve siyasi tarih gibi alanları da kapsamaktadırÖğe Milliyetçi kimliğin dinsel dönüşümü*(2014) Kaymak, Gülsüm; Aykaç, Nilüfer ÖztürkSosyolojinin ve psikolojinin ortak ilgi alanlarından olan kimlik, bireyin sosyal hayattaki görünürlüğünü temsil etmektedir. Kişinin toplumsal hayatta temsili meselesi; siyasi alandaki varlığı ve duruşu da içine aldığından kimlik kavramının siyasi politikalar ve tartışmalarla da sıkı bir bağı bulunduğu şüphesizdir. Kimliğin sosyal ve özellikle siyasal teori zemininde sorunsallaştırılmasıyla beraber son dönemin temel siyaset tarzına dönüşen kimlik politikaları, toplumsal yaşamı baştan aşağı etkileyen bir eylem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamıyla, siyasal zeminde etkinliği iyiden iyiye artan kimlik, gerek yerel gerekse küresel düzeyde eskisinden daha aktif bir ifade aracına dönüşmüştür. Globalleşme diye özetlenen çığır, toplumsal ve siyasal kimliklerin kayganlaşmasını, getirmekte; bir yandan milletler çağının sona erdiği yönündeki tartışmalar sürüp giderken öte yandan yerel nitelikli etkinlikler ivme kazanmaya devam etmektedir. Bu karmaşa; din, etniklik, toplumsal cinsiyet gibi ikircikli meselelerin de kimlik tartışmaları içine eklemlenmesine ve kimliğin yeni ifade alanları bulmasına zemin hazırlamaktadır.Öğe Durkheimci bir sosyolog: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun din ve toplum görüşleri(2015) Güllü, İsmailBu makalenin konusu, Türk sosyolojisi içerisinde önemli bir yere sahip olan ve düşünceleri Durkheim ile Gökalp Sosyolojisinin etkisi altında şekillenen Ord. Prof. Dr. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun dine ve topluma ilişkin bakış açısıdır. Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminin birçok aşamasına şahit olan ve çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Baltacıoğlu, üzerinde çok tartışılan bir düşünür ve sosyologdur. Daha çok eğitimci kimliği ön plana çıkan Baltacıoğlu, Türkçe ibadet, anane, ahlak, toplumsal kalkınma ve iman gibi konularda kendine özgü görüş ve yorumlar ile dönemin din-toplum tartışmalarında yer almıştır. Durkheim'in Türk sosyolojisindeki en önemli takipçisi Ziya Gökalp ve onun etkisiyle Baltacıoğlu'nda Durkheim Sosyolojisi'nin ve Max Weber'in güçlü izleri görülmektedir. Baltacıoğlu, toplumsal kalkınma için dine özel bir önem verirken aynı zamanda Türkçeleştirilmek sureti ile dinin reforma ihtiyacının olduğunun altını çizmektedir. Sosyolojinin toplumsal sorunlara çözüm bulmak üzere ülkemize girişi ile birlikte siyasi, ideolojik farklı kırılma ve yorumlamalar söz konusu olmuş buna paralel olarak da Türk sosyolojisi dönemin siyasi ve toplumsal dalgalanmaları içinde şekillenmiştir. Durkheim sosyolojisi batıda etkili olduğu dönemde Türkiye'deki aydınlar arasında da etkili olmuştur. Bu bağlamda Osmanlı sonrası ortaya çıkan yeni toplumsal yapı, yeni kimlik arayışları Türk sosyologlarının dine bakış açılarını da şekillendirmiştirÖğe Dezavantajlılığın çocuk halleri: Dünyada ve Türkiye’de dezavantajlı gruplarda yer alan çocukların durumu(2017) Kahraman, Fatih; Kahraman, Ahmet BurakDezavantajlı gruplar kavramı genel olarak belirli özelliklerinden dolayı toplumsal ve ekonomik yaşama tam anlamıyla katılabilme şansı bulunmayan gruplar için kullanılan bir kavramdır. Toplum içerisinde farklı toplumsal risklere en fazla açık olan gruplardan biri olan çocuklar çeşitli nedenler ile dezavantajlılığın farklı sonuçlarını (çocuk işçiliği, sokak çocukluluğu, şiddet ile tanışma ve çocuk gelin) deneyimlemek zorunda kalmaktadır. Çocukların deneyimlemek zorunda kaldıkları bu haller ise onların topluma sağlıklı bireyler olarak katılabilmeleri önündeki en büyük engelleri oluşturmakla birlikte, toplumların geleceğini tehdit etmektedir. Dezavantajlılığın farklı hallerine dünyada olduğu gibi Türkiye'de de rastlanmakta ve çocukların durumuna ilişkin veriler kaygı verici düzeylerde olmaktadır. Bu çalışmada dezavantajlılık kavramının içeriği ve kapsamına dair yapılan tartışmalar ile birlikte, çocukların deneyimlediği farklı dezavantajlılık hallerinin dünya ve Türkiye'de ki durumlarına değinilmiştir