Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Hentbolcularda üst ekstremiteye uygulanan kinezyo bantlamanın kas aktivasyonu ve atış hızına etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Demiray, Zeynep; Makaracı, YücelHentbolda kale atışı, kinetik bir zincirden oluşan hareketlerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda, üst ekstremitede yar alan kasların güç çıktısı atış hızının etkinliği açısından kritik bir belirteçtir. Kinezyo bantlama (KB), etkinliği ile çelişkili sonuçlara rağmen temel olarak atletik performansın artırılması için yaygın olarak kullanılmaktadır. KB'nin atletik performans üzerindeki etkileri genelde akut bağlamda incelenmekle birlikte zamana bağlı değişkenlik gösteren etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı; kadın hentbolcularda uygulanan KB'nin kas aktivasyonu ve atış hızına etkisinin zaman ekseninde incelenmesidir. Tek kör, plasebo kontrollü ve çaprazlama modelli çalışmaya rekreatif düzeyde hentbol oynayan sağlıklı 17 kadın sporcu (ort. yaş = 21,47 ± 1,18 yıl) katılmıştır. KB, inhibisyon tekniği kullanılarak atış kolundaki biceps brachii, triceps brachii, anterior deltoid, fleksor carpi ulnaris ve ekstansor carpi radialis kaslarına uygulanmıştır. Plasebo sürecinde benzer bantlama uygulanarak herhangi bir teknik veya gerilim kullanılmamıştır. Yüzeyel elektromiyografik (EMG) aktivite ve yüksek temel atış hızı performansları, KB ve plasebo uygulamaları arasında beş günlük arınma periyodu bırakılarak referans (bantsız), bantlamayı takiben 1 saat, 24 saat ve 48 saat sonra ölçülmüştür. Biceps brachii (ort. EMG %maks.) ve triceps brachii (zirve EMG %maks.) kaslarında zaman için ana etki olduğu belirlenmiştir. Fleksör carpi ulnaris (ort. EMG %maks) kasında zaman için ana etki ve zaman×grup etkileşimi olduğu tespit edilmiştir. Diğer kaslara ait EMG değerlerinde bir değişim görülmemiştir. Ayrıca, yüksek temel atış hızında zaman için ana etki ve zaman×grup etkileşimi olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonuçları, KB uygulamasının fleksör carpi ulnaris hariç atış kolunda yer alan diğer kasların aktivasyon düzeylerinde bir etkisi olmadığını göstermektedir. Diğer taraftan KB'nin rekreatif düzeyde hentbol oynayan kadın sporcularda atış hızını pozitif yönde etkilediği görülmüştür. Sonraki çalışmalarda elit düzeyde yarışan sporcuların yer alması, KB®'nin etkilerinin daha geniş kapsamda değerlendirilmesini sağlayabilir.Öğe Spor örgütlerinde görev yapan personelin örgütsel bağlılık düzeyleri ile güç ve başarı alt kültürleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Baylav, İbrahim; Dalkılıç, MehmetKurumlarda örgütsel bağlılık ve örgüt kültürü anlayışının son yıllarda yapılan araştırmalar ile kurumlar için ne derece önemli olduğunun farkına varılması ile kurumlar bu alanlarda yoğunlaşma yoluna gitmiştir. Kurum çalışanlarının kurumlarında iş tatmini duyması, kurumunu benimsemesi ve çalışmalarında sürekliliği sağlaması örgüt kültürü kavramının benimsenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Spor örgütleri de diğer tüm kurumlar gibi bir kültür olgusuna sahiptir ve bu kültür spor örgütlerinde bağlılık duygusu ile ilişkilidir. Araştırmada spor örgütlerinde görev yapan personelin örgütsel bağlılık düzeyleri ile güç ve başarı alt kültürleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu genel amaç çerçevesinde spor personelinin örgütsel bağlılık düzeyleri ile güç ve başarı alt kültürleri cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu, mesleki kıdem, görev yeri ve unvan değişkenleri açısından da incelenmiştir. Nicel araştırma desenlerinden biri olan ilişkisel tarama modeli kullanılarak tasarlanan bu araştırma, 2024 yılında Karaman, Konya ve Mersin illerindeki Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü bünyesinde çalışan ve gönüllü olarak katılan 287 personelden oluşan bir çalışma grubunu kapsamaktadır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu, Meyer ve arkadaşları (1993) tarafından geliştirilen ve Yıldırım (2002) tarafından Türkçe 'ye uyarlanan Örgütsel Bağlılık Ölçeği ile Harrison (1972) tarafından geliştirilen ve Mamatoğlu (2006) tarafından Türkçe 'ye uyarlanan Örgüt Kültürü Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen veriler, istatistiksel paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları incelendiğinde, spor örgütlerinde örgütsel bağlılık kavramının duygusal boyutu ile güç kültürü arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğu, başarı kültürü ile ise anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, devam bağlılığı ile güç kültürü arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu, normatif bağlılık boyutu ile başarı kültürü arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Demografik değişkenlerden cinsiyet, medeni durum ve öğrenim düzeyine göre örgütsel bağlılık ile güç ve başarı kültürü arasında herhangi bir farklılık gözlemlenmemiştir.Öğe Nöromüsküler yorgunluğun sinaptik iletide rol alan asetilkolin üzerine etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Çuvalcıoğlu, Ismail Can; Soslu, RecepBu çalışmanın amacı nöromüsküler yorgunluk sonrası sinaptik iletide rol alan ACh seviyelerindeki değişimin incelenmesidir. Araştırmaya Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde haftada en az 3 kez rekreatif olarak spor yapan 15 erkek öğrenci katılmıştır (yaş=22,26±1,16 yıl, boy=175,8±6,46 cm, vücut ağırlığı=78,76±12,99 kg, BKİ=25,51±4,34 kg/m2). Çalışmada kontrol grupsuz yarı deneysel araştırma deseni uygulanmıştır. Katılımcılara nöromüsküler yorgunluk oluşturmak için 30-15 IFT uygulaması yaptırılmıştır. 30-15 IFT öncesinde ve sonrasında katılımcılardan kan örnekleri alınarak Asetilkolin (ACh), Asetilkolinesteraz (AChE) ve kolin değişkenleri incelenmiştir. Elde edilen verilerin normal dağılım gösterip göstermediği çarpıklık basıklık değerleri incelenmiş ve verilerin normal dağıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Test-tekrar test güvenilirliği, sınıf içi korelasyon katsayısı (ICC), ön ve son test arasındaki değişimi belirlemek için bağımlı örneklem t-testi ve değişkenler arası ilişki için Pearson's korelasyon analizi kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 27 paket programında yapılmış ve anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Yapılan analizler sonunda ACh, AChE ve kolin ön test ve son test değerleri arasında anlamlı farklılık olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Katılımcıların en güvenilir testi ACh olup ICC değeri 0,914 ve yüksek seviyede olduğu bulunmuştur. AChE ve kolin ICC değerleri orta düzeyde sırasıyla 0,696 ve 0,726 olarak saptanmıştır. Değişkenlerin Pearson korelasyon test sonuçlarına göre, ACh ve kolin arasında (r=,664, p<0,01) pozitif ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak ACh, AChE ve kolin seviyelerinin nöromüsküler yorgunluğun tanımlanmasında kullanabileceği ve farklı çalışma gruplarıyla desteklenmesi sonucuna ulaşılabilir.Öğe Adölesanların siber sağlık durumu ile dijital ebeveynlik arasındaki ilişki(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Sarı, Büşranur; Türkmen, Ayşe SonayBu çalışma adölesanların siber sağlık durumları ile dijital ebeveynlik arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla tanımlayıcı ilişki arayıcı tasarımda yapılmıştır. Araştırma toplam 600 adölesan ve ebeveyni ile yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu, Öğrenci Siber Sağlık Ölçekleri ve Dijital Ebeveynlik Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, ki kare, t testi, Anova, tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ve Tukey ileri analizi kullanılmıştır. Adölesanların yaklaşık yarısı kız (%53,8) ve 12 yaşındaydı(%40,7). Araştırmaya katılan ebeveynlerin %66,7'si annelerdi. Adölesanların Öğrenci Siber Sağlık Ölçeği (ÖSSÖ) toplam puan ortalaması 161,07±20,45'tir. İnternet bağımlılığı, çevrimiçi nezaket, çevrimiçi uygunsuz içerik ve telif hakkına yönelik orta, siber zorbalık, çevrimiçi mahremiyet ve çevrimiçi güvenliğe yönelik yüksek düzeyde farkındalığa sahiptiler. Günlük internet kullanım süresi 30 dk ve daha az olan ve internette karşılaştığı olayları ebeveynine anlatan adölesanların siber sağlık farkındalıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Okul türü, teknolojik araç türü ve kullanım yeri gibi bazı değişkenlerin adölesanların siber sağlık farkındalığını etkilemediği sonucuna varılmıştır. Ebeveynlerden elde edilen Dijital Ebeveynlik Tutum Ölçeği puan ortalaması ise 40,8±5,23'tür. Ayrıca DETÖ ile ÖSSÖ toplam ve alt boyut puan ortalamaları arasında anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç olarak adölesanların siber sağlık ve ebeveynlerinin dijital ebeveynlik durumlarının iyi durumda olduğu ve bazı değişkenlere göre değişebildiği belirlenmiştir.Öğe Sağlık çalışanlarının bilgi iletişim teknolojileri kullanım düzeylerinin iş tatminine ve tükenmişliğe etkisi: Bolu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nde bir uygulama(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Emektar, Esra; Çelebi, Muhammet AliBilgi iletişim teknolojilerinin örgütsel alanda kullanımının giderek artması bilgi iletişim teknolojileri kullanımının çalışan davranış ve tutumlarında etkisinin araştırılmasına olan ihtiyacı artırmaktadır. Bu araştırmada, Bolu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nde çalışan sağlık personellerinin bilgi iletişim teknolojileri kullanım düzeylerinin iş tatminine ve tükenmişliğe etkisinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Belirlenen amaç doğrultusunda, Bolu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nde görevli 130 sağlık personeline anket uygulanmıştır. Ankette veri toplama aracı olarak; demografik bilgi formu, Bilgi İletişim Teknolojileri Talepleri ve Kaynakları Ölçeği, İş Tatmin Ölçeği ve Tükenmişlik Ölçeğinden yararlanılmıştır. Ölçeklerin geçerliliği için doğrulayıcı faktör analizi, güvenilirliği için ise cronbach alpha katsayısına bakılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler için korelasyon ve hipotez testleri için regresyon analizleri yapılmıştır. Araştırmada BİT talepleri alt boyutlarından erişilebilirliğin, kontrol eksikliğinin ve kullanım ve teknik sorunların iş tatminini pozitif etkilediği tespit edilmiştir. BİT kaynakları alt boyutlarından yükseltme/güncelleme ile kişisel yardımın iş tatmini etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır. BİT talepleri alt boyutlarından erişilebilirliğin tükenmişliği negatif etkilediği, iş yükünün ise pozitif etkilediği görülmüştür. Elde edilen bulular literatür kapsamında tartışılmıştır. Araştırmanın yöneticilere, çalışanlara ve araştırmacılara yönelik bazı çıkarımları vardır. Yöneticilere BİT'nin daha etkin kullanımına yönelik iyileştirme ve geliştirme süreçlerine düzenli olarak destek vermeleri önerilmektedir. Yöneticilerin BİT'i ile ilgili talepleri karşılamak için daha fazla BİT kaynakları oluşturmaları gerekmektedir. Sağlık çalışanlarının, BİT kullanımında iş tatminlerinin artması ve tükenmişlik yaşamamaları için daha fazla BİT kaynaklarını talep etmeleri ve kendi yeterliliklerini sürekli değişen BİT'lere karşı güncel tutmaları beklenmektedir. Bundan sonra yapılacak araştırmalarda BİT kaynaklarının zenginleştirilmesine katkı sunan faktörlerin belirlenmesi, kişisel ve örgütsel faktörlerin etkilerine yoğunlaşılabilir. BİT kaynakları ile ilgili örgütsel desteğin nasıl artırılabileceği ve yöneticilerin liderlik tarzlarının BİT süreçlerine etkisi araştırılabilir. Kişisel faktörlerin etkisi için de kişilik tipleri araştırmacılar için farklı bir bakış açısı sunabilir.Öğe Sağlık çalışanlarının duygusal emek davranışı ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişki ve benlik saygısının düzenleyici rolü: Şanlıurfa ilinde bir uygulama(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Bilen, Cihan; Çelebi, Muhammet AliBu çalışmada çalışanların duygusal emek davranışlarının (yüzeysel rol yapma, derinden rol yapma ve doğal duygular), tükenmişliğe etkisi ve benlik saygısının bu süreçteki rolü araştırılmıştır. Çalışmanın örneklemini Şanlıurfa'da bir kamu hastanesinde çalışan 272 sağlık personeli oluşturmaktadır. Çalışma nicel yöntem tercih edilerek veriler anket yoluyla toplanmıştır. Araştırma değişkenleri arasındaki ilişkiler için korelasyon analizi yapılmıştır. Korelasyon analizi sonucunda duygusal emek alt boyutlarından yüzeysel rol yapma ile tükenmişlik arasında anlamlı pozitif, doğal duygular ile ise negatif anlamlı ilişki bulunmuştur. Yüzeysel rol yapma ile benlik saygısı arasında pozitif, doğal duygularla benlik saygısı arasında ise negatif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Benlik saygısı ve tükenmişlik arasında negatif anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Araştırma hipotezlerinin testi için hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır. Regresyon analizi sonucunda duygusal emek alt boyutlarından yüzeysel rol yapma ile doğal duyguların tükenmişliği etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır. Derinden rol yapmanın tükenmişliği etkilemediği görülmüştür. Yüzeysel rol yapma ile doğal duyguların tükenmişliği etkilemesinde benlik saygısının düzenleyicilik rolü araştırılmıştır. Düşük, orta ve yüksek benlik saygısının düzenleyici rolünü tespit etmek amacıyla Hayes process makro eklentisi (Model 1) kullanılmıştır. Yüzeysel rol yapma ile düzenleyici değişken olan yüksek, orta ve düşük benlik saygısının çarpılmasıyla elde edilen etkileşimsel terimlerin anlamlı çıkması bu değişkenlerin tükenmişlik üzerinde etkileşimsel etkisinin olduğunu göstermektedir. Bu sonuç yüzeysel rol yapmanın tükenmişliği etkilemesinde benlik saygısının farklı düzeylerinin düzenleyici rolünün bulunduğunu göstermektedir. Doğal duygular ile düzenleyici değişken olan yüksek, orta ve düşük benlik saygısının çarpılmasıyla elde edilen etkileşimsel terimlerin anlamlı çıkmaması bu değişkenlerin tükenmişlik üzerinde etkileşimsel etkisinin çıkmadığı dolayısıyla düzenleyicilik rolününde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca araştırmada sağlık çalışanlarının tükenmişlik düzeylerinin yaşa ve unvana göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular Kaynakların Korunması Teorisi ve mevcut literatür kapsamına tartışılmıştır.Öğe Afet ve acil durumlarda gönüllü katılımcıların görüşlerinin incelenmesi Karaman örneği(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Erdem, Kudret Figen; Dağcı, TahirBu çalışma, Karaman ilindeki afet gönüllülerinin demografik özelliklerini ve motivasyonlarını araştırarak afet ve acil durum müdahale faaliyetlerindeki temel bulgulara ışık tutmaya odaklanmıştır. Gerçekleştirilen anketle, afet yönetiminde yaygın olan geleneksel cinsiyet rollerini yansıtan, çoğunluğu erkek (%61,80) 178 gönüllüden veri toplanmıştır. Gönüllülerin çoğu 25-34 ve 35-44 yaş aralığındadır ve AFAD gönüllüleri için asgari 15 yaş şartını karşılamaktadır; bu da gönüllülüğe genç ve proaktif bir katılım olduğunu göstermektedir. Mesleki olarak, memurlar en büyük grubu (%41,57) oluştururken, muhtemelen toplumsal normlardan etkilenen ev kadınları en küçük grubu (%2,81) temsil etmektedir. Karaman'ın endüstriyel genişlemesini yansıtan çeşitli meslek grupları önemli ölçüde (%29,78) katkıda bulunmuştur. İşyerlerinde kamu sektörü ağırlıktadır (%52,81) ve bu da afet müdahalesine devletin katılımını vurgularken, özel sektör ve serbest meslek sektörlerinde daha dengeli katılım oranları gözlemlenmiştir. Gönüllülerin yaklaşık %39,89'u afet eğitimini tamamlamış, %29,21'i ise bir afet yaşamıştır. Yaklaşık %42,70'i afet müdahale faaliyetlerinde bulunmuş, ortalama gönüllü hizmet süresi 3,18 yıl olup 24 yıla kadar çıkmıştır. Yaş ve eğitim seviyeleri gönüllü motivasyonu ile ilişkilidir; özellikle özsaygı, kariyer gelişimi ve koruyucu/reaktif tepkilerde daha yüksek puanlar artan yaş ve eğitim seviyeleri ile ilişkilidir. Cinsiyet ve medeni durum genel ölçek puanları üzerinde çok az etki göstermiştir, ancak evli bireyler biraz daha yüksek puan alma eğilimindedir. Afetle ilgili sorulara verilen yanıtlar eğitim, maruziyet veya müdahale faaliyetlerine katılım açısından önemli bir farklılık göstermemiştir. Özetle, bu çalışma yaş, meslek ve işyeri dinamikleri gibi demografik faktörlerin Karaman ilindeki afet gönüllülerinin katılım ve motivasyonlarını nasıl etkilediğinin altını çizmiştir. Bu bulgular, bölgedeki afete hazırlık ve müdahale çabalarını geliştirmek için özel stratejilere duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.Öğe Kamu düzeninin genel sağlık unsuru ve genel sağlığın korunmasına ilişkin idari kolluk faaliyetlerinin incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Ayan, Tuğba Nur; Altın, Aytuğİdarenin başlıca hareket alanlarından birisi olan kolluk, kamu düzeninin sağlanması, korunması veya bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi için yürütülen faaliyetleri ifade eden bir kavramdır. Kolluk kendi içerisinde adli kolluk ve idari kolluk, genel idari kolluk ve özel idari kolluk gibi çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadır. İdari kolluk, önleyici nitelikte, adli kolluk ise bastırıcı nitelikte kolluk faaliyetleridir. Genel idari kolluğu polis, jandarma, sahil güvenlik oluşturmaktadır. Özel idari kolluk ise belediye zabıtası, köy korucuları, orman kolluğu gibi farklı kolluk birimleridir. İdarenin kolluk faaliyetlerinin amacını ve konusunu kamu düzeni kavramı oluşturmaktadır. Dünya genelinde yaşanan ekonomik, teknik, sosyal, siyasal, hukuki gelişmelerin ve devlet anlayışında yaşanan değişimin pek çok alanda olduğu gibi kamu düzeni kavramı üzerinde de yansımaları olmuştur. Bu bağlamda, kamu düzeni kavramının içeriğinde meydana gelen genişleme sonucu, kamu düzeninin klasik unsurları olan dirlik ve esenlik, genel güvenlik ve genel sağlık unsurlarının yanına modern unsurlar olarak genel ahlak, insan onuru, estetik, bireylerin kendi kendilerine karşı korunması eklenmiştir. Ayrıca, ekonomik kamu düzeni, çevresel kamu düzeni, sosyal kamu düzeni, etik kamu düzeni gibi kamu düzeni kavramının farklı görümleri de ortaya çıkmıştır. Kamu düzeninin genel sağlık unsuru, toplumun sağlıklı koşullar içerisinde hastalıklardan uzak olarak yaşamasını ifade eden bir kavramdır. İdari kolluğun genel sağlığın korunmasına yönelik çeşitli faaliyetleri bulunmaktadır. Bu çalışmada, kamu düzeninin genel sağlık unsurunun korunması veya bozulan genel sağlık unsurunun yeniden sağlanabilmesi amacıyla yürütülen idari kolluk faaliyetleri ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, idarenin genel sağlığın korunmasına yönelik kolluk yetkilerinin, düzenleyici kolluk işlemlerinin ve kişisel kolluk önlemlerinin ortaya konulması ve özellikle COVID-19 döneminde alınan tedbirlerin incelenmesidir.Öğe E-sağlık uygulamalarının sağlık hizmetlerinde kullanımı ve örnekleri(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Şahin, Şule; Aydın, Gülşen ÇetinE-sağlık hizmetleri dünya genelinde hızla gelişen bir alandır. Özellikle son yıllarda dijitalleşme ve bilişim teknolojilerindeki ilerlemeler, sağlık sektörünü önemli ölçüde etkilemiştir. Dünya genelinde e-sağlık uygulamaları, hastaların sağlık verilerine ve hizmetlerine daha kolay ve hızlı bir şekilde erişimini sağlamaktadır. Bu çalışma, uzaktan sağlık hizmetlerinin kavramsal çerçevesini belirlemek ve bu hizmetlerin küresel düzeydeki önemini vurgulamak amacıyla yapılmıştır. Uzaktan sağlık hizmetlerinin sağlık sektöründeki rolünün anlaşılması, bu hizmetlerin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı, uzaktan sağlık hizmetlerinin avantajlarını ve zorluklarını derinlemesine incelemek, e-sağlık uygulamalarının faydalı olup olmadığını belirlemek, farklı ülkelerdeki uygulama örneklerini analiz etmek ve Türkiye'deki durumu değerlendirmektir. Bu araştırmada yöntem olarak fenomenolojik içerik analizi kullanılmıştır. Bu yöntem, mevcut literatürü ve ilgili dokümanları derinlemesine incelemek ve uzaktan sağlık hizmetlerinin farklı yönlerini anlamak için uygun bir araç sağlamıştır. Ülkeler, sağlık harcamalarına ayırdıkları bütçeler, dijitalleşme teknolojilerine yapılan yatırımlar ve uygulamalara göre seçilmiştir. Türkiye'de de e-sağlık hizmetleri önemli bir gelişme kaydetmektedir. Türkiye, Merkezi Hasta Randevu Sistemi (MHRS), Elektronik Hasta Dosyası (EHDS), E-Nabız gibi çeşitli e-sağlık uygulamalarını başarıyla hayata geçirmiştir. MHRS gibi sistemler, hastaların randevu almasını, sağlık kayıtlarını incelemesini ve tıbbi bilgilere erişmesini kolaylaştırırken, sağlık profesyonelleri için de veri paylaşımını ve hasta izlemeyi daha etkili hale getirmektedir. E-sağlık hizmetleri, hastane bilgi sistemleri, tele-tıp, dijital hasta kayıtları gibi alanlarda sağlık sektörünü dönüştürerek daha erişilebilir, etkili ve verimli hizmetler sunmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle e-sağlık hizmetlerinin dünya genelinde ve Türkiye'de önemli bir geleceği olduğu söylenebilir. Bu çalışmanın sonuçları, uzaktan sağlık hizmetlerinin sağlık sektöründeki rolünü vurgulamak, sağlık hizmetlerinin daha etkin, erişilebilir ve sürdürülebilir hale getirilmesine katkıda bulunmak ve uluslararası sağlık politikalarının geliştirilmesine bir örnek teşkil etmesi açısından önemlidir. Anahtar Sözcükler: E-sağlık; Hollanda; Tele-tıp; TürkiyeÖğe Yenidoğanda açık ve kapalı sistem aspirasyonyöntemlerinin yaşam bulguları ve kan gazı değerleri açısından karşılaştırılması; retrospektif bir çalışma(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Karaman, Medine Köse; Şahiner, Nejla CanbulatBu araştırma, açık ve kapalı sistem aspirasyonunun yenidoğan yoğun bakımda entübe olarak takip edilen yenidoğanların yaşam bulguları (kan basıncı, kalp atımı, SPO2) ve kan gazı (pH, pCO2, pO2, sO2,cLac) değerlerinin dosya incelemeleri ile karşılaştırılması amacıyla retrospektif olarak yapıldı. Araştırmaya dahil edilme kriterlerine uyan ve yedi günden fazla entübe olarak yatan toplam 20 bebeğin dosya kayıtları incelenerek 06.12.2023-01.03.2024 tarihleri arasında veriler toplandı. Hastane protokolüne göre; kapalı aspirasyon sistemi, entübe olarak takip edilen yenidoğana bir (1) adet ile sınırlandırılmaktadır ve kullanım süresi yedi gündür. Kapalı sistem aspirasyonunun kullanım süresi dolduktan sonra açık sistem aspirasyona geçilmektedir. Kapalı sistem aspirasyonu uygulamadan önce ve aspirasyon uygulandıktan sonra 15. dakikada kan basıncı, kalp atımı, SPO2 ve kan gazındaki pH, pCO2, pO2, sO2, cLac değerleri alınmaktadır. Aynı grubun açık sistem aspirasyon uygulamadan önce ve aspirasyon uygulandıktan sonra 15. dakikada kan basıncı, kalp atımı, SPO2 ve kan gazındaki pH, pCO2, pO2, sO2, cLac değerleri alınmaktadır. Tüm değerler anket formu ve değerlendirme formuna kaydedildi. Veriler, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, min maks değer, Paired Simple t testi ile değerlendirildi, p<0,05 anlamlı kabul edildi. Yenidoğanların gestasyon haftası ortalamalarının 31,80±4,78 (min=22, maks=39) hafta olduğu belirlendi. Aspirasyon sonrası açık ve kapalı sistem aspirasyon uygulaması arasında işlem süresi, kan gazı ph ve pCO2 değeri ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p<0,05). Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi' nde kapalı sistem aspirasyonunun uygulanması önerildi.Öğe Ebeveynlerin bağlanma biçimleri ile okul öncesi çocukların davranış sorunları arasındaki ilişki(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Kolak, Can Taş; Koç, ŞerifeBu araştırmanın amacı, ebeveynlerin bağlanma biçimleri ile okul öncesi çocukların davranış sorunları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmada, Antalya il ve ilçelerindeki Aile Sağlığı Merkezlerinden(ASM), rastgele sayılar tablosu ile yedi ASM belirlenmiştir. Her bir ASM birer küme kabul edilerek, belirlenen ASM'lerde kayıtlı 4-6 yaş çocukların ebeveynleri ile evren oluşturulmuştur. Araştırmada örneklem büyüklüğü ? 0,05 hata payı %95 güven aralığında güç analizi ile belirlenmiştir. Araştırmaya dâhil edilme kriterlerine uyanlar arasından rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen 670 olguyla yapılmıştır. Veriler; 01.10.2021-01.03.2022 tarihleri arasında, Çocuk Ebeveyn Bilgi Formu, Resimli Psikososyal ve Davranış Sorunları Kontrol Listesi, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II kullanılarak toplanmıştır. Verilerin normal dağılıma uygunluğu Shapiro Wilks test ve Boxplot grafikleri ile değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde normal dağılım gösteren değişkenler için Student t-test, Oneway Anova, normal dağılım göstermeyenler için Mann Whitney –U test, Kruskal Wallis test, gruplar arası farklılığı değerlendirmede Bonferronni test kullanılmıştır. Katılımcıların öğrenme durumları ve ekonomik durumları yükseldikçe ebeveynlerin çocukları üzerindeki kaygı, kaçınma, dikkat, dışsallaştırma ve içselleştirme probleminin azaldığı sonucuna varılmıştır. Araştırmaya katılan %2,20'sinin okuma yazma bilmediği, %51,50'inin yüksekokul mezunu olduğu katılımcıların eşlerinin %0,70'sinin okuma yazma bilmediği, %49,70'sinin yüksekokul mezunudur. Okul öncesi dönemdeki çocuklarda psikososyal ve davranış sorunları görülme oranı %20,04'tür. Ebeveynlerin bağlanma biçimleri ile çocuklarda davranış sorunları arasında pozitif, zayıf anlamlı ilişki bulundu. Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II toplam puanı Çocukların Psikososyal ve Davranış Sorun düzeyine 3,676 kat; "Kaygı" alt boyutu ise 1,540 kat etki etmektedir. Ebeveynler bilgilendirilip, okul öncesi eğitim desteklenmesi için hemşirelerin ASM'ler de okul öncesi eğitim önerilmelidir. Bu konuyla ilgili iş planı oluşturulmalıdır.Öğe Sağlık Kurumlarında Sıfır Atık Yönetiminin uygulanması: Bir Devlet Hastanesi Örneği(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Çataltaş, Fatma Kavurgacı; Aydın, Gülşen ÇetinBu araştırmada Ermenek Devlet Hastanesinde sıfır atık yönetiminin nasıl yapıldığı ve toplanan tıbbi atıkların aylara, yıllara, birimlere, yatan hasta sayısına, maliyetine ve atık türü miktarının yıllara göre nasıl değiştiği incelenmiştir. Yıllara göre Ermenek Devlet Hastanesinde 2013-2024 yılları arasından toplam 138 788 kg tıbbi atık toplanmıştır. 2013-2024 yılları arasında en fazla tıbbi atık miktarı 19 821 kg ile 2023yılı, en az tıbbi atık ise 3 074 kg ile 2013 yılında toplanmıştır. Ermenek Devlet Hastanesinde 2017-2023 yılları arasında birimlere göre tıbbi atık verilerine ulaşılmış olup en fazla tıbbi atık üreten birimin 21 136 kg ile diyaliz birimi, en az tıbbi atık üreten birim ise 133 kg ile palyatif ünitesidir. 2014-2024 yılları arasında 28 984 hasta yatarak tedavi görmüş olup yatan hasta sayısına bağlı olarak hasta başına düşen tıbbi atık miktarının en fazla olduğu 2021 yılı 12,13' lük oranla ilk sırayı almıştır. 2022-2024 yıları arasında toplanan toplam tıbbi atık miktarının maliyetlerine ilişkin bilgilere erişilmiş olup 2022 yılında toplam 111 987,04 TL, 2023 yılında ise 290 183,52 TL ve 2024 yılında toplam 153 290,02 TL olmak üzere bu yıllarda toplam 555 460,58 TL tıbbi atık maliyeti ortaya çıkmıştır.Öğe Yetişkin kadınlarda kor egzersizlerinin sinir ileti hızına etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2021) Tesbi, Rukiye; Soslu, RecepBu çalışmanın amacı yetişkin kadınlarda core egzersizinin sinir ileti hızına etkisini incelemektir. Çalışmaya, 26-34 yaş aralığında 22 yetişkin kadın katılmıştır. Katılımcılar rastgele yöntem kullanılarak deney (n=12) ve kontrol (n=10) grubu olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Çalışmada deney ve konrol grubunun üst ekstremite sinir ileti hızları ölçülerek ön test verileri toplanmıştır. 4 haftalık core egzersiz programı sonrasında deney ve kontrol grubundan son test verileri alınmıştır. Elde edilen veriler SPSS 25 programında karışık ölçümlerde anova istatistiksel işlemi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar incelendiğinde kontrol ve deney grubun latency ön ve son testleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir (F(1,21)= .26, p>.05). Katılımcıların peak (F(1,21)= .32, p>.05) ve velocity (F(1,21)= .06, p>.05) ön test ve son test değerlerinde de anlamlı farklılık belirlenmemiştir. Katılımcıların motor right unlar bilek son test değerleri incelendiğinde deney ve kontrol grupları arasında latency (F(1,21)= .70, p>.05), peak (F(1,21)= .09, p>.05) ve velocity (F(1,21)= .95, p>.05) değişkenleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Kontrol ve deney latency ön ve son testleri arasında istatistiksel anlamlı fark tespit edilmemiştir (F(1,21)=.80, p>.05). Katılımcıların peak (F(1,21)=2.14, p>.05) ve velocity (F(1,21)=3.29, p>.05) değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Katılımcıların motor left ulnar bilek son test değerleri incelendiğinde, kontrol ve deney grupları arasında latency (F(1,21)=.17, p>.05), peak (F(1,21)=.20, p>.05) ve velocity (F(1,21)=.48, p>.05) değişkenleri arasında istatistiksel anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Katılımcıların grup içi motor ulnar dirsek ön ve son test latency (F(1,21)=.00, p>.05), peak (F(1,21)=.51, p>.05) ve velocity (F(1,21)=.08, p>.05) değişkenleri arasında istatistiksel anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Katılımcıların motor right ulnar dirsek son test değerleri incelendiğinde, kontrol ve deney grupları arasında latency (F(1,21)=.45, p>.05), peak (F(1,21)=.33, p>.05) ve velocity (F(1,21)=.08, p>.05) değerleri arasında istatistiksel anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Sonuç olarak uygulanan 4 haftalık core egzersiz programının üst ekstremite median ve ulnar sinir ileti hızlarında ortala değerleri üzerinde farklılığın olduğu farklı egzersiz çalışmaları ile desteklenebilir.Öğe Tıp fakültesi öğrencilerinin yurt dışında çalışmasına yönelik tutum ölçeği(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Yıldız, Güzin Harman; Özer, Üyesi KubilaySağlık hizmetlerinin en temel yapı taşlarından olan hekimler kadar hekimlik mesleği adayları tıp fakültesi öğrencileri de mesleklerine başlama evresinde sağlık sistemlerine asistanlık, intörnlük, stajyer hekimlik gibi kimliklerle hekimler kadar katkı sağlamaktadırlar. Son yıllarda Türkiye'de hekimlerin göç etme ve yurt dışında çalışmak isteme eğiliminde olduğu bilinmektedir. Hekim adayları olan tıp fakültesi öğrencilerinin de böyle bir tutumu olup olmadığını tespit etmek, bu tutumu geçerli ve güvenilir şekilde ölçmek amacıyla Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Yurt Dışında Çalışmalarına Yönelik Tutum Ölçeği geliştirilmek amaçlanmıştır. Araştırma Konya ili Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesinde eğitim gören 4-5-6. Sınıf 400 öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Hekim adaylarının yurt dışında çalışma konusundaki tutumlarına yönelik literatür taraması sonucunda veri toplama aracı hazırlanmıştır. 5'li likert şeklinde hazırlanan ölçek formu, kapsam geçerliği için uzman görüşleri alınarak 40 maddeye düşürülmüş ve pilot çalışması gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilerle ölçeğin yapı analizleri Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) yapılmış ve toplam varyansın %64.9'unu açıkladığı belirlenmiştir. AFA sonrası 21 madde ve 5 alt boyutta toplanmıştır. 400 tıp fakültesi öğrencisi ile yapılan çalışma sonrası Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. Verilerin analizi için SPSS ve AMOS bilgisayar programları kullanılmıştır. Ölçeğin Güvenirlik Cronbach Alpha Katsayısı ile test edilmiş ve 0.843 bulunmuştur. Yapılan analizler neticesinde 21 madde ve 5 faktörlü (1. Beklentiler 2. Farkındalık 3. Şiddet 4. Tercih ve 5 Eğilim) Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Yurt Dışında Çalışmalarına Yönelik Tutum Ölçeği elde edilmiştir.Öğe Sağlık hizmetleri sunum yöntemi olarak kamu özel iş birliği modeli(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2021) Toker, Ayşenur Uğur; Altın, AytuğDünya genelinde yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik gelişmelere bağlı olarak kamu hizmeti sunum yöntemleri de değişime uğramıştır. 1970'li yıllarda başlayan kamu hizmetlerinde etkinliğin, verimliliğin, kalitenin arttırılmasına yönelik çalışmalar 1980'li yıllardan itibaren devletin küçültülmesi ve özelleştirme gibi uygulamalarla hız kazanarak devam etmiştir. Temel kamu hizmeti alanlarından olan sağlık hizmetleri de bu değişim sürecinden etkilenmiş ve sağlık hizmetlerinin sunumunda yeni yöntemler uygulanmaya başlanmıştır. Bu yöntemlerden birisi de kamu özel iş birliği (KÖİ) modelidir. KÖİ, büyük ölçekli kamu sektörü projelerinin, sözleşme yoluyla özel sektörün finansman, altyapı, teknik bilgi ve iş gücü kaynaklarından yararlanılarak yapılmasını ifade eder. Uygulamada yap işlet, yap işlet devret, yap kirala işlet devret, işletme ruhsatı gibi KÖİ modelleri bulunmaktadır. Ülkemizde sağlık alanında KÖİ uygulamalarının en belirgin örneği şehir hastaneleridir. 2013 yılında yürürlüğe giren 6428 sayılı kanun ile Sağlık Bakanlığına kamu özel iş birliği modeliyle tesis yaptırılması, yenilenmesi ve hizmet alımına imkân tanınmıştır. Bu kapsamda; Ankara Bilkent, Ankara Etlik, İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura, Kayseri, İzmir Bayraklı, Konya, Bursa, Kocaeli, Elazığ Fethi Sekin, Gaziantep, Mersin, Adana, Eskişehir, Isparta, Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu, Kütahya, Yozgat ve Manisa şehir hastaneleri planlanmıştır. Bu çalışmada KÖİ modelinin kavramsal çerçevesi ortaya konulmuş, Türkiye'deki KÖİ proje sayılarının, sözleşme değerlerinin, yatırım tutarlarının ve işletme hakkı devri bedellerinin yıllara, sektörlere ve modellere göre dağılımı incelenmiş ve şehir hastaneleri alan, yatak sayısı ve yatırım tutarları bakımından ele alınarak değerlendirmelerde bulunulmuştur.Öğe Solunum sıkıntısı olan term yenidoğanlara uygulanan terapötik pozisyonlar ile anne sütü kokusunun konfor ve yaşam bulgularına etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Yaya, Gizem; Türkmen, Ayşe SonayBu çalışma solunum sıkıntısı yaşayan term yenidoğanlara terapötik pozisyon ve terapötik pozisyonla birlikte anne sütü kokusunun konfor ve yaşam bulgularına etkisini belirlemek amacı ile randomize kontrollü deneysel araştırma türünde yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan toplam 66 term yenidoğan oluşturmuştur. Veri toplama araçları olarak bilgi formu ve Yenidoğan Konfor Davranış Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, ki-kare, Fisher Freeman Halton testi, Greenhouse-Geisser, Friedman testi, çoklu karşılaştırmalarda tekrarlayan ölçümlerde ANOVA testi için Bonferroni ve Friedman testi için Wicoxon, Bağımsız gruplar t-testi, Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Araştırmada postnatal yaş haricinde tanıtıcı bilgiler açısından grupların benzer olduğu belirlenmiştir (p>0,05). Bulgulara göre sadece terapötik pozisyon alan yenidoğan bebeklerinin yaşam değerleri skorlarının ve konfor skorlarının zamana bağlı değişime göre anlamlı olarak farklılaşmadığı (p>0.05) bulunmuştur. Bununla birlikte 30 dakika aralıklarla 120 dakika boyunca terapötik pozisyon + anne sütü kokusu alan yenidoğan bebeklerin ise, konfor skorlarının ve yaşam değerlerinden olan O2 satürasyonunun zamana bağlı değişime göre anlamlı olarak farklılaştığı bulunmuştur (sırasıyla; p<0,001, p<0,05, p<0,001). Sonuç olarak; terapötik pozisyon + anne sütü kokusunun, term yenidoğanların satürasyon değerlerini (30. dakika supine pozisyonu ve 120. dakika sağ lateral pozisyonunda) ve konfor düzeylerini anlamlı düzeyde artırdığı (60. dakika prone 90. dakika sol lateral ve 120. dakika sağ lateral pozisyonlarda) sonucuna varılmıştır. Bu nedenle solunum sıkıntısı yaşayan term yenidoğanlara iki yöntemin birlikte kullanımı önerilmektedir. Anahtar Sözcükler: Anne sütü kokusu; Konfor; Terapötik pozisyon; YenidoğanÖğe Cenin pozisyonlarının topuk kanı alma işleminde yenidoğanların ağrı, konfor, kalp tepe atımı ve oksijen satürasyonuna etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Önner, Büşra; Cırık, Vildan ApaydınBu çalışma supine, lateral ve prone cenin pozisyonlarının topuk kanı alma işleminde yenidoğanların ağrı, konfor, kalp tepe atımı ve oksijen satürasyonuna etkisini belirlemek amacıyla randomize deneysel paralel bir çalışma yöntemiyle yapılmıştır. Çalışma, 10 Ekim – 10 Aralık 2023 tarihleri arasında 120 yenidoğanla Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bebek İzlem Biriminde yürütülmüştür. Veriler, "Yenidoğan Tanıtım Formu, Fizyolojik Ölçüm Formu, Yenidoğan Bebek Ağrı Ölçeği ve Yenidoğan Konfor Davranış Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler, One Way ANOVA, Tekrarlı ölçümlerde ANOVA, Ki kare testi, Cohen Kappa Analizi, Spearman Korelasyon Analiziyle değerlendirilmiştir. Prone cenin pozisyondaki yenidoğanlar da topuk kanı alımı sırası ve sonrasında diğer gruplara göre kalp tepe atımları sayısının daha yüksek olduğu ve oksijen satürasyonu değerinin daha düşük olduğu (p<0,05) saptanmıştır. Lateral, supine ve prone cenin pozisyonlarının ağrı, distresi azaltmada ve konforu artırmada etkili olduğu belirlenmiştir. Lateral cenin pozisyonunun proneye göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farkla ağrı ve distres ortalamalarını azaltmada etkili olduğu (p<0,05) saptanmıştır. Prone cenin pozisyonun da konfor puan ortalamalarının en yüksek olduğu, lateral cenin pozisyonunda konfor puan ortalamalarının en düşük olduğu (p<0,05) belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmada, lateral cenin pozisyonunun kalp tepe atımı, oksijen satürasyonu, ağrı, distres ve konfor değerleri üzerinde anlamlı etkileri olduğu saptanmıştır. Bu doğrultuda, hemşirelere lateral cenin pozisyonu hakkında eğitimlerin verilmesi ve uygulamada kullanılması önerilmektedir.Öğe Otizm spektrum bozukluğu tanılı çocuğu olan ebeveynlerin yeterliliği ile algıladıkları sosyal destek ve yaşam kalitesi arasındaki ilişki(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Erik, Esra; Arpacı, TubaBu tez çalışması Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanılı çocuğu olan ebeveynlerin yeterliliği ile algıladıkları sosyal destek ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türdeki bu araştırma en az 6 ay önce OSB tanısı almış çocukların ebeveynleriyle (n=228) Mart-Haziran 2023 tarihlerinde Konya ve Karaman illerinde yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında "Çocuk ve Ebeveyn Tanıtıcı Bilgi Formu", "Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği", "Çocuğu Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısı Almış Ebeveynlerde Ebeveyn Yeterlilik Ölçeği", "SF 36 Yaşam Kalitesi Ölçeği" kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS v.28 paket programında Pearson Korelasyon Analizi ve Çoklu Doğrusal Regresyon yöntemi kullanılmıştır. Çocukların annelerinin yaş ortalaması 36,1±6,4 yıl, babalarının yaş ortalaması ise 39,7±6,7 yıldır. Çalışmaya katılan ebeveynlerin çoğunluğunu (%93,9) anneler oluşturmuştur. Ebeveynlerin algılanan sosyal destek düzeyleri ile ebeveyn yeterliliği arasında pozitif yönde, düşük-zayıf düzeyde ve anlamlı ilişki saptanmıştır (r=0,229, p<.01). Ebeveynlerin fiziksel (r=0,305, p<.01) ve mental (r=0,390, p<.01) yaşam kalitesi ile ebeveyn yeterliliği arasında pozitif yönde, düşük-orta düzeyde ve anlamlı ilişki vardır. Mental yaşam kalitesinin ebeveyn yeterliliğini pozitif yönde ve anlamlı düzeyde yordadığı saptanmıştır (B=0,236, t=3,671, p<.05). Sonuç olarak algılanan sosyal destek ve yaşam kalitesi arttıkça ebeveynlerin yeterliliği de artmaktadır. Mental yaşam kalitesi ebeveynlerin yeterliliğini pozitif yönde etkilemektedir. Anahtar Sözcükler: Algılanan sosyal destek; Ebeveyn yeterliliği, Hemşirelik; Otizm spektrum bozukluğu; Yaşam kalitesi.Öğe 3-6 yaş arası otizm spektrum bozukluğu tanısı almış çocuklarda baba katılım düzeyinin incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Mert, Halil; Şahiner, Nejla CanbulatBu çalışma 3-6 yaş arası OSB tanılı çocuklarda baba katılım düzeyi ve etki eden faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırma Aralık 2022-Temmuz 2024 tarihleri arasında Karaman ilinde 3-6 yaş arası 81 OSB tanılı çocukların babaları ile gerçekleştirildi. Verilerin toplanmasında anket formu ve Baba Katılımı Ölçek formu kullanıldı. Veriler, SPSS 21.0 programını kullanılarak tanımlayıcı istatistikler (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum maksimum değer), Ki kare testi, Independent Simple t testi ve Mann Whitney U testi, ANOVA testi ve Krusskall Wallis testi, ileri analizde Bonferroni testi ve Pearson Korelasyon analizi ile değerlendirildi. Araştırma kapsamına alınan çocukların %81,5' inin (n=66) erkek olduğu, yaşlarının 56,33±9,72 (min=36, maks=76) ay, babaların yaş ortalamalarının 39,52±7,01 (min=24, maks=58) yaş, baba katılım ölçeği toplam puan ortalamasının 133,48±21,21 (min=85, maks=175), Chronbach alfa değerinin .90, keyfi meşguliyet alt boyutundan alınan puan ortalamasının 52,59±12,30 (min=29, maks=85), Chronbach alfa değerinin .86, ilgi ve yakınlık alt boyutundan alınan puan ortalamasının 56,19±4,16 (min=39, maks=60), Chronbach alfa değerinin .68, temel bakım alt boyutundan alınan puan ortalamasının 24,69±8,53 (min=8, maks=40), Chronbach alfa değerinin .85 olduğu belirlendi. Araştırma sonuçlarına göre anne-baba eğitim durumu, annenin çalışma durumu, babanın mesleği, ailenin gelir durumu, babanın otizm ile ilgili eğitim alma durumu, babanın psikolojik danışmanlık/destek alma durumu, otizm tanılı çocuğun sırası, otizmli çocuğu ile aktif olarak geçirilen süre, çocuk için özel/kaynaştırma tedbirleri alınma durumu, çocuğun duygusal, fiziksel vb ihtiyaçları ile ilgilenildiğinde çevreden tepki alma durumu ile babaların BAKÖ toplam ve alt boyut puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur.Öğe İnhaler tedavi öncesi vantrilok kukla yöntemi ile yapılan hazırlığın 4-6 yaş grubu çocukların anksiyete ve korku düzeylerine etkisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Köysüren, Merve; Arpacı,TubaBu tez çalışması, inhaler tedavi alan 4-6 yaş grubu çocuklarda vantrilok kukla ile yapılan işlem öncesi hazırlığın korku ve anksiyete düzeyine etkisini incelemek amacıyla randomize kontrollü olarak yapılmıştır. Çalışma, Ağustos 2023 - Şubat 2024 tarihleri arasında Konya Şehir Hastanesi Çocuk Acil Servisi'ne başvuran ve inhaler tedavi alan 4-6 yaş grubu çocuklar (n=80) ile gerçekleştirilmiştir. Girişim grubundaki çocuklara inhaler tedavinin nasıl uygulanacağı işlem öncesinde vantrilok kukla eşliğinde açıklanmış ve tedavi başlatılmıştır. Veriler, "Tanıtıcı Bilgi Formu, Çocuk Anksiyete Skalası-Durumluluk (ÇAS-D) ve Çocuk Korku Ölçeği (ÇKÖ)" kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde karışık düzen varyans analizi (ANOVA) ve Bonferroni düzeltmesi kullanılmıştır. Girişim ve kontrol gruplarında çocukların sosyodemografik özellikleri benzerdir. Girişim grubundaki çocukların öz-bildirimine göre anksiyete ve korku puan ortalamalarında son testte anlamlı azalma görülmüştür. Son-testte girişim grubu anksiyete ve korku puan ortalamaları kontrol grubundan düşüktür (p<0,05). Ebeveynlerin değerlendirmesine göre son-testte grupların anksiyete ve korku puan ortalamalarında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Araştırmacının değerlendirmesine göre, girişim ve kontrol gruplarında son-testte anksiyete ve korku puan ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak anlamlı azalma göstermiştir (p<0,05). Anksiyete ve korku düzeylerinde girişim grubunda kontrol grubundan daha hızlı azalma görülmüştür (p<0,05). Sonuç olarak vantrilok kukla ile yapılan işleme hazırlığın çocukların korku ve anksiyete düzeylerini azaltmada etkilidir. Vantrilok kukla uygulamasının 4-6 yaş çocukların inhaler tedaviye hazırlık ve uygulama süreçlerinde kullanımının yaygınlaştırılması yararlı olacaktır. Anahtar Sözcükler: Anksiyete; Çocuk; İnhalasyon; Korku; Vantrilok Kukla.