Sağlık Yönetimi Bölümü Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 21
  • Öğe
    Türkiye’de Dış Ticaret Ve Milli Gelir İlişkisinin Ampirik Analizi (1970-2016)
    (2018) Karabulut, Şahin
    Ekonomik büyümenin sağlıklı ve hızlı bir biçimde sağlanması ülke refahının artırılabilmesi için en önemlikriterlerden birisidir. Ekonomik büyümenin sağlanmasında ekonomik, sosyal ve siyasal birçok etken sözkonusu olmakla birlikte, uluslararası ticaretin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi sürekli olaraktartışılmaktadır. Bu çalışmada, 1970-2016 yıllık verileri kullanılarak Türkiye ekonomisi için milli gelir ile dışticareti oluşturan ihracat ve ithalat arasındaki ilişki VAR (Vektör Otoregresif) modeli ile analiz edilmiştir.Yapılan nedensellik testi sonucunda, milli gelirden ihracata doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisinerastlanmış, ihracat ve ithalattan milli gelire doğru ise bir nedenselliğin varlığı tespit edilememiştir. VAR analizisonuçlarına göre de, ihracat ve ithalatın milli gelir üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı ve milli gelirdeortaya çıkan gelişmelerin kısa vadede ihracat ve ithalat üzerinde pozitif etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Bu sonuç, dış ticaretin milli gelir üzerinde değil, milli gelirin dış ticaret üzerinde belirleyici rolü olduğunugöstermektedir.
  • Öğe
    ANALYSIS OF THE EFFECTS OF PULL AND PUSH FACTORS ON BRAIN DRAIN: AN EXAMPLE OF TURKEY
    (Conscientia Beam, 2019) Aytaç, Serpil; Aydın, Gülşen Çetin
    Unemployment remains a major social problem with the impact of economic, social, political, historical and cultural factors. This problem is not only limited to Turkey but also becomes a global threat to other countries. Unemployment cannot be considered separately from employment. Unlike unemployment, employment policies are the process of inclusion of the labor element in the labor market. The most basic problem of unemployment and employment in Turkey; it is artificial employment and poverty rather than open unemployment in the western sense. On the other hand; frequent economic crises have led to the loss of employees' jobs. As a matter of fact, after the last crises, approximately 10 out of every 100 people, who are called as a qualified, highly educated gold collar, lost their jobs and the official unemployment rate increased from 9% to 12%. The most affected sectors are unemployed; while banking and finance and industry and service sectors are stated, there is a marked decrease in the quality of life of individuals. Another important development that attracts attention with the increasingly difficult working conditions and the economic crises is the increase of brain drain. Undoubtedly, it is possible to say that the unemployment phenomenon and the decrease in the quality of life have a significant effect on these negative developments. In this study, the reasons for going abroad and their decision to return to the country of the qualified labor force will be evaluated by logistic regression analysis in terms of pull and push factors. © 2019 Conscientia Beam. All Rights Reserved.
  • Öğe
    İşyeri yalnızlığı ile işe yabancılaşma arasında damgalamanın aracılık rolü
    (2023) Canbolat, Mehmet Ali; Özer, Kubilay
    Son zamanlarda sağlık sektöründe yaşanan teknolojik gelişmelere rağmen hala hizmetlerin çoğu insan eliyle verilmektedir. Sağlık örgütlerinde insan ilişkilerinin düzeyi yüksektir. Sağlık hizmetlerinin çıktıları direkt insan hayatını ilgilendiren maliyetli işlerdendir. Sağlık çalışanları arasında yaşanan örgütsel çarpıklıklar istenmeyen bireysel ve kurumsal sonuçlara yol açmaktadır. Araştırmanın amacı, sağlık çalışanlarının işyeri yalnızlıkları ile yabancılaşma arasında damgalamanın aracılık rolünün araştırılmasıdır. Araştırmanın örneklemini 27.12.2022-17.01.2023 tarihleri arasında katılmayı kabul eden 359 kişi oluşturmaktadır. Nicel desen ve kesitsel tipte planlanan araştırmanın verileri yüz yüze anket tekniği ile elde edilmiştir. Veri toplama formu demografik değişkenler, iş yaşamında yalnızlık ölçeği, damgalama ölçeği ve işe yabancılaşma ölçeğinden oluşturulmuştur. Veriler Process Makro-Model 4 vasıtası ile aracılık testine tabi tutulmuştur. Aracılık etkisinin yorumlanmasında ise Bootstrap tekniğinden yararlanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre tüm değişkenlerin birbirileri ile istatistiksel olarak pozitif yönde ve anlamlı ilişki içerisinde oldukları tespit edilmiştir. İşyeri yalnızlığının işe yabancılaşmaya ve damgalamaya etki ettiği, damgalamanın işe yabancılaşmaya etki ettiği ve işyeri yalnızlığının işe yabancılaşmaya etkisinde damgalamanın orta düzeyde aracılık rolü olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Safety culture and safety climate in health professionals: Systematic review
    (2023) Türkmen, Ayşe Sonay; Özer, Kubilay
    One of the most basic human needs is security. Since health institutions are one of the places that every person visits at least once in their life, safety in these environments has a special importance. Therefore, this study was conducted with the aim of compiling studies addressing the themes of "safety culture" and "safety climate". Very few studies (n=10) have been reached due to reasons such as the lack of a current and still a clear definition, and the single dimension of security culture. In our country, it has been observed that evaluating the safety culture with all its dimensions has been discussed in only three studies. In addition, within the scope of this study, seven studies conducted in different countries were examined. In all studies, all health professionals or some occupational groups such as physicians, nurses and midwives were evaluated, and it was observed that physicians, those who work less than 40 hours a week and administrators have higher perceptions of safety culture. In almost all studies, it has been observed that the safety culture is at a moderate or good level, but it has been determined that the physical, spiritual and social dimensions are not considered together.
  • Öğe
    Psikolojik dayanıklılık ile öznel iyi oluş ilişkisi ve benlik saygısının aracı rolü
    (2023) Çelebi, Muhammet Ali
    Bu çalışmada, psikolojik dayanıklılığın öznel iyi oluşa etkisi ve bu ilişkide benlik saygısının rolü bir aracılık modeli kapsamında araştırılmıştır. Araştırmanın örneklemini Konya’da özel bir şirkette çalışan 236 kişi oluşturmuştur. Katılımcılardan anket aracılığıyla toplanan veriler çeşitli istatiksel analizlere tabi tutulmuştur. Korelasyon analizi sonucunda psikolojik dayanıklılık, öznel iyi oluş ve benlik saygısı değişkenleri arasında pozitif ilişkiler bulunmuştur. Araştırmadaki hipotezlerin test edilmesi için yapısal eşitlik modeli analizi uygulanmıştır. Elde edilen ilk bulgu; psikolojik dayanıklılığının öznel iyi olma halini etkilediğidir. Bir diğer bulgu ise çalışanların benlik saygısının bu etkide kısmi aracılık rolüne sahip olmasıdır. Araştırmadan elde edilen tüm bulgular yazın bağlamında tartışılmıştır.
  • Öğe
    Bilgi yönetimi ölçeğinin türkçeye uyarlanması: geçerlilik ve güvenirlik çalışması
    (2023) Çelebi, Mustafa; Çelebi, Muhammet Ali; Aydıntan, Belgin
    Amaç: Bu çalışmada, Bilgi Yönetimi Ölçeğinin Türkçeye uyarlanarak geçerlilik ve güvenilirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın amacı doğrultusunda birinci örneklemi 132 ve ikinci örneklemi 218 kişiden oluşan toplam 350 çalışana ulaşılmıştır. Ölçeğin güvenirlik çalışması için Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı hesaplanmıştır. Ölçeğin yapı geçerliğini test etmek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Ölçeğin ölçüt geçerliğini ortaya koymak amacıyla Öğrenen Örgüt Ölçeği kullanılmış ve aralarındaki anlamlı ilişkiler araştırılmıştır. Bulgular: Bilgi Yönetimi Ölçeğinin yapı geçerliği test etmek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgular ölçeğin orijinalinde olduğu gibi beş faktörlü yapısını doğrulamaktadır. Araştırmanın birinci örnekleminde Cronbach's Alpha katsayısı alt boyutlarda .747 ve .897 arasında değişmiştir. İkinci örneklemde ise Cronbach's Alpha katsayısı alt boyutlarda .827 ve .908 arasında değişmiştir Ölçeğin toplam veride Cronbach Alfa iç tutarlık katsayısı .952 olarak tespit edilmiştir. Tartışma: Araştırma sonucunda elde edilen bulgular 24 maddelik Bilgi Yönetimi Ölçeğinin geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir. Bilgi yönetimi ölçeğinin gelecekte yapılacak çalışmalarda güvenilir ve geçerli bir ölçüm aracı olarak kullanılabileceği ve Türkiye’de bilgi yönetiminin ölçülmesinde oluşacak ihtiyaçlara cevap verebileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’de ortaya çıkan işçi hareketleri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Aydın, Gülşen Çetin
    Ekonomik rekabet ve sömürgecilik Birinci Dünya Savaşı’nın temel nedenleri arasındadır. Buna bağlı olarak sömürgeciliğe karşı direnişleri görmek mümkündür. Osmanlı’ya bakıldığında sanayileşme hareketleri ordunun ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla başlamıştır. Fabrikalarda genellikle ordunun ihtiyaç duyduğu barut, silah, deri gibi ekipmanlar üretiliyordu. Bu gerekçeyle Osmanlı’da işçi direnişlerinin görülmemesinin başlıca sebebi, sanayileşmenin etkili olmamasıdır. Öte yandan Osmanlı’da işçi sınıfını temsil edecek işçi örgütleri de bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise Osmanlı’da grev gibi direniş hareketlerinin yasadışı bir eylem olarak ifade edilmesidir. Bütün bu bilgiler ışığında çalışmanın amacı; 1. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan işçi direniş hareketlerini incelemek ve bu işçi direniş hareketleri sonucu meydana gelen sosyal, ekonomik ve kültürel değişimleri analiz etmektir. Çalışmada 1. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’de ortaya çıkan işçi direnişleri ele alınmıştır. Dolayısıyla 1919-1922 yılları işçi eylemlerinin en yoğun görüldüğü yıllar olarak belirtilmiştir. İşçi hareketlerinin, işçilerin çalışma hayatına etkileri değerlendirildiğinde sosyal hak temelinde gelişmelerin yaşandığını söylemek mümkündür. Hukuki düzenlemelerin yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerin çalışma hayatında olumlu etkisi olmuştur. Çalışmada döneme ait öne çıkan yeni yaklaşımlar ve bu yaklaşımların ortaya çıkardığı yenilikler literatür çalışması ile elde edilen bulgular doğrultusunda bir değerlendirme yapılacaktır.
  • Öğe
    Defansif tıp uygulamalarına ilişkin maliyetin belirlenmesi: Retrospektif araştırma
    (Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2022) Özer, Kubilay; Aslan, Şebnem
    Hekimler, tıbbi uygulamalarında gelecekte yasaların karşısına çıkma riskini azaltmak ya da önlemek için rutin tıbbi işlemlerden saparak savunmaya dayalı tıp uygulamalarına yönelmektedir. Uygulamalar literatürde defansif tıp olarak adlandırılmaktadır. Çalışmada bu kapsamdaki uygulamaların ekonomik boyutu ele alınmıştır. Defansif tıp uygulamalarından kaynaklanan maliyetin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Retrospektif, kesitsel ve keşfedici tasarımla gerçekleştirilen çalışmada nitel yöntemlerden derinlemesine görüşme ve doküman incelemesi yöntemleri kullanılmıştır. Veriler Aralık 2018-Ocak 2019 tarihleri arasında üniversite hastanesi polikliniklerinde toplanmıştır. Acil servis ve konsültasyon poliklinikleri kapsam dışında bırakılmıştır. Başlangıçta malpraktis davaları, meslektaşların defansif tıp uygulamaları yönündeki görüşler, defansif tıp nedeniyle oluşan maliyet, maliyetin belirlenmesi yönünde görüşmeler yapılarak doküman incelemesi aşamasına ortam hazırlanmaya çalışılmıştır. İkinci aşamada hekimlerin hasta bazında bir önceki gün laboratuvar ve görüntüleme istemlerindeki defansif tıp eylemlerini “1-Tamamen (%100), 2-Çoğunlukla (%75), 3-Biraz (%50), 4-Hafifçe (%25), 5-Hiç (%0)” olarak doküman incelemesi kapsamında değerlendirmeleri istenmiştir. Ocak ayının sonunda görüşmelerde kavramlar ve süreçler tekrar edilmeye başlamıştır. Cerrahi ve dahili branşlardan toplam 30 hekime ulaşılarak toplam 596 hasta dosyası incelenmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde ve aritmetik ortalama kullanılmıştır. Bulgular: Defansif tıp uygulamalarının, hekim-hastanın içinde bulunduğu tüm değişkenlerden etkilenebileceği ve hekimlerin maliyet konusunda farkındalık düzeylerinin düşük olduğu sıklıkla ifade edilmiştir. Defansif tıp uygulamaları vaka bazında %12,58 tespit edilmiştir. Polikliniklerde defansif nedenlerle laboratuvar ve görüntüleme istemlerinin direkt maliyete etkisi en az %1,63 olarak hesaplanmıştır. Sonuç: Bulgular, gözlemlenemeyen ve kapsam dışı tutulan diğer finansal enstrümanlar ile sosyal maliyetlerin hekim görüşleriyle birlikte değerlendirildiğinde defansif tıp uygulamalarının sağlık hizmetlerinin maliyetlerinde küçük ama ihmal edilmeyecek düzeyde artışa neden olduğu anlaşılmaktadır.
  • Öğe
    Algılanan aşırı nitelikliliğin iş doyumu ve örgütsel özdeşleşme ile ilişkisi: Doktor ve hemşireler üzerine bir araştırma
    (Süleyman Demirel Üniversitesi, 2022) Güzel, Şerife; Sığırcı, Hamza
    Algılanan aşırı niteliklilik, örgütsel özdeşleşme ve iş doyumu kavramları organizasyonların verimlilik ve etkililiğini etkileyen, önemi yadsınamaz kavramlardır. Bu kavramlar genel itibariyle kişilerin kendilerini yaptıkları iş için fazla nitelikli düşünmeleri, kendilerini işleri ile özdeşleştirmeleri ve işlerinden tatmin olmalarını ifade etmektedir. Bu niteliklerin sağlık sunucuları açısından ele alınması ve aralarındaki ilişkinin ortaya çıkarılması bu çalışmanın amacını ortaya koymaktadır. Araştırma Karaman ilinde bulunan bir hastanede görev yapan 301 doktor ve hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılardan toplanan veriler normal dağılımı karşıladığından dolayı ikili grupların karşılaştırılmasında t testi ve ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında ise Anova testinden yararlanılmıştır. Katılımların demografik özellikleri incelendiğinde %54,2’sinin kadınlardan oluştuğu, %59,8’inin evli olduğu, %73,1’inin hemşire olarak çalıştığı, %43,5’inin 28-35 yaş arasında olduğu gözlemlenmektedir. Sonuç olarak algılanan aşırı niteliklilik ve örgütsel özdeşleşme arasında zayıf düzeyde, negatif yönlü, anlamlı bir ilişki gözlemlenmektedir. Ayrıca algılanan aşırı niteliklilik ile iş doyumu arasında orta düzeyde, negatif yönlü, anlamlı bir ilişki ve iş doyumu ile örgütsel özdeşleşme arasında orta düzeyde, pozitif yönlü, anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Compassion fatigue in anesthesia employees
    (2022) Güzel, Şerife; Şengül, Abdurrahman; Sığırcı, Hamza
    Objective: In this study, it is aimed to examine the compassion fatigue in anesthesia care providers based on the relationship between patients and anesthesia care providers. Materials and Method: The research was carried out with 185 anesthesia care providers working in 4 different university hospitals in 3 different provinces (Kocaeli, İzmir, Konya) located in 3 different regions (Marmara, Aegean, Central Anatolia) in Turkey. The data of the study were collected by the online survey technique prepared by the researcher using the Google forms application. Compassion Fatigue Short Scale (MYLS) developed by Adams et al. was used in the study. Results: As a result of the research, it is observed that the level of compassion fatigue of anesthesia care providers is moderate (67,24). In addition, a significant difference was found between the staff status of the participants, the status of being on duty, the province they worked in, the title and the number of weekly operations, and compassion fatigue. In terms of gender, a significant difference was obtained only with the secondary trauma dimension. Conclusion: As a result of the research, moderate compassion fatigue was found in anesthesia care providers. It is predicted that this level may decrease to better levels if necessary precautions are taken, otherwise the level will rise. It is thought that with the increase of compassion fatigue, both the delivery of health services and health professionals will be adversely affected. Therefore, it is necessary to pay due attention to the issue.
  • Öğe
    Fiziksel engelli bireyin varoluşu: Nitel bir çalışma
    (2021) Kocakaya, Ramazan; Küçükkaraca, Nilgün
    Varoluşçuluk ile sosyal hizmet arasında güçlü bir ortak zemin mevcuttur.Alanyazın incelendiğinde, sosyal hizmet uzmanlarının hizmet sunduğu bireylerinvaroluşuna dair çalışmaların olduğu, ancak engelli bireyin varoluşunu konuedinen çalışmaların son derece sınırlı olduğu görülmektedir. Bu noktadanhareketle bu çalışmada “Varoluşçu sosyal hizmet perspektifinden, fiziksel engelesahip olmak ne anlama gelmektedir?” sorusuna cevap aranmıştır. Araştırma,nitel araştırma yaklaşımlarından olan fenomenolojik araştırma olaraktasarlanmıştır. Fiziksel engeli olan Z.G.’nin varoluşuna ilişkin, gözlem yoluylaelde edilemeyecek duygu ve düşünceleri, bakış açısı ve yaşam deneyimleri birebirderinlemesine görüşmeyle keşfedilmeye çalışılmıştır. Z.G. erkek, otuz sekizyaşında, evli, iki çocuk sahibidir. Bir üniversitede öğretim üyesi olarak görevyapmaktadır. Z.G. çocukken geçirdiği bir kaza sonrası yedi yaşındayken fizikselengelli olmuştur. Z.G. ile yapılan görüşmenin, içerik analizine tabi tutulmasısonucu, ölüm, sorumluluk, yalnızlık ve anlam/anlamsızlık olmak üzere dört temaelde edilmiştir. Her bir tema ayrı ayrı başlıklar halinde yorumlanmış vetartışılmıştır. Araştırmanın bulguları göstermiştir ki fiziksel engeli olan Z.G.varoluşsal hakikatlerle yüzleşmekten kaçmadan veya göz ardı etmeden bir yaşamsürmekte, sorumluluklarının bilincinde olarak otantik bir yaşam tarzıbenimsemeye çalışmaktadır. Gelecek çalışmalarda fiziksel engelli bireylerinvaroluşuna yönelik daha kapsamlı çalışmalara yer verilmeli, varoluşun çokboyutlu yapısını göz önünde bulunduran araştırmalar gerçekleştirilmelidir.
  • Öğe
    İşe ilişkin duygular, iş stresi ve tükenmişliğin işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisi: Hemşireler üzerinde bir araştırma
    (2021) Aydın, Gülşen Çetin; Aytaç, Serpil; Şanlı, Yasemin
    Günümüz iş yaşamında, çalışanların yaptıkları işlerine ilişkin pozitif ya da negatif duygularının kişilerin iş hayatı, hatta özel yaşamları üzerindeki etkisi giderek önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmada amaç; son günlerde tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgınında önemi daha da ön plana çıkan meslek elemanlarından olan ve birçok risk ile karşı karşıya kalarak yoğun iş yükü altında görev yapan sağlık görevlilerinden hemşirelerin, yaptıkları işe ilişkin duygular, iş stresi ve tükenmişliklerinin, işten ayrılma niyetleri üzerindeki etkisini incelemektir. Bir modele dayalı olarak geliştirilen hipotezler çerçevesinde, Karaman Devlet Hastanesi’nde görev yapan hemşirelerden 263 kişilik bir örneklemden elde edilen verilerin regresyon analizi ile değerlendirilmesi sonucunda işten ayrılma niyetini, stres, tükenmişlik ve işe ilişkin duyguların anlamı bir şekilde yordadığı (R2=0,18), ve tüm değişkenler bir arada %26 sını açıkladığı (R2=O,26) görülmüştür. İşe ilişkin negatif duygusal iyilik halinin, stres (r= 0,523, p <0,01), işten ayrılma niyeti (r= 0,404, p < 0,01) ve tükenmişlik (r= 0,604, p < 0.01) değişkenleri ile pozitif yönde ve anlamlı ilişkiler sergilediği belirlenmiştir. Benzer şekilde işe ilişkin pozitif duyguların ise, işten ayrılma niyeti (r= -0,332, p <0,01), stres (r= -0,270, p < 0,01) ve tükenmişlik değişkenleri ile (r= -0,197, p < 0,01) negatif ilişki içinde olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Yerel kamu hizmetleri bağlamında etkililik ölçüm göstergelerinin belirlenmesi
    (2019) Barsbay, Mehtap Çakmak; Öktem, M. Kemal
    Yerel yönetimlerin farklı boyutlar açısından etkin ve etkili olarak değerlendirilmeleri, mevcut kaynakların doğru kullanılmasına, hizmet geliştirmeye ve çeşitlendirmeye, yenilikçi yönetim yaklaşımlarının uygulanmasına, sosyal-politik çevreyi oluşturan hizmetten yararlananların ihtiyaçlarına daha çok odaklanmaya bağlıdır. Mevcut girdilerin en uygun şekilde bir araya getirilip yönlendirilmemesi, genel olarak yerel kaynakların yetersizliği ya da yanlış kaynak tahsisi olarak açıklanmaktadır. Yerelde hizmet götürülen vatandaşların ve yerel baskı gruplarının beklentileri, yerel yönetimlerin de vatandaş odaklılık yönünde hizmet etme taahhütleri hem ekonomik hem de genel bir sosyo-politik performansın ortaya konulmasını gerekli kılmıştır. Yerelde kamu hizmetlerinin kamu yararı dengesini gözetmesi beklenir. Bu doğrultuda yerel hizmetlerin, salt ekonomik göstergelerden bağımsız ve etkili sunulmamasının tüm paydaşlar açısından sosyal maliyeti olmakta, bu durum hem ekonomik anlamda kaynak israfına hem de hizmet götürülen kesimin, yerel yönetimlere karşı güveninin azalmasına ve nihayeten toplumun desteğini kaybetmelerine neden olabilir. Bu çalışmanın amacı yerel yönetimlerin, sundukları hizmetlerin etkililik sorununu irdelemektir. Bu kapsamda, yerel yönetim etkililiği, verimlilik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik göstergeler bağıntısı incelenmekte, vatandaşın günlük hayat kalitesine etkisi değerlendirilmekte ve vatandaşların ihtiyaçları temelinde bazı göstergelerin kullanımı önerilmektedir.
  • Öğe
    Defansif tıp uygulamalarının belirlenmesi: Karma yöntem araştırması
    (2020) Özer, Kubilay; Aslan, Şebnem
    Dünyada değişen ekonomi politikaları çerçevesinde sağlık politikaları ve sistemleri de zaman içerisinde değişmektedir. Geçtiğimiz 15-20 yıla baktığımızda ülkemizde sağlık alanında kapsamlı değişimler yaşandığı görülmektedir. Sağlık hizmetlerinin hasta merkezli ve kanıta dayalı tıp modelleriyle verilmeye başlanması, hasta-hekim ilişkisini alışılmışın dışına taşımıştır. Siyasi söylemler, hasta haklarındaki gelişmeler, Türk Ceza Kanunundaki değişiklikler, zorunlu mesleki hekimlik sigortasının hayata geçirilmesi ve basının olumsuz tutumu malpraktis davalarının sayılarını artırarak, tazminat tutarlarında hekim gelirleriyle orantısız artışlar oluşturmuştur. Bu ortamda hekimlerin kendilerini koruma güdüsü ile defansif tıp uygulamalarına yöneldiği görülmektedir. Araştırmada defansif tıp uygulamalarının derinlemesine araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma, kesitsel, tanımlayıcı, nicel ve nitel yaklaşımların bir arada kullanıldığı karma yöntemle yürütülmüştür. Veriler araştırmacı tarafından literatür doğrultusunda oluşturulan anket ve derinlemesine görüşme formları ile toplanmıştır. Haziran 2018- Ocak 2019 tarihlerinde aşamalı olarak yürütülen çalışmada 253 hekimle anket, 30 hekimle derinlemesine görüşme yapılmış ve derinlemesine görüşmelerde 596 hasta dosyası defansif uygulamalar kapsamında doküman incelemesine tabi tutulmuştur. Verilerin analizinde SPSS 13.00, Rqda ve Excel programları kullanılmıştır. Araştırmanın nicel bölümünde hekimlerin defansif tıp uygulamalarına yönelik tutumlarının yüksek olduğu görülmektedir. Seçilen iki parametrede laboratuvar istemlerinde tutum puanının %40,3 uygulama oranının %10,6; görüntülemede ise tutum puanının %37,9 uygulama oranının %14,20 olduğu tespit edilmiştir. Hekimlerin defansif tıp uygulamaların yönelik tutumlarının çok yüksek olduğu ancak yüksek tutumun uygulamalara henüz düşük oranda yansıdığı sonucuna varılmıştır. Derinlemesine görüşmelerde poliklinik önündeki yığılma, kargaşa ve hasta yoğunluğunun hekimleri defansif tıp uygulamalarına yönelttiği belirlenmiştir. Ayrıca defansif tıp uygulamaların hekimlik mesleğinin rutininde yeni tedavi protokolü olarak yer aldığı sıklıkla ifade edilmiştir
  • Öğe
    Evde yaşlı ve hasta bakım hizmetlerinin toplumsal etkinliği üzerine bir ı̇nceleme
    (2019) Aydın, Gülşen Çetin; Aytaç, Sevinç Serpil
    Ülkemizde 2006 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı bünyesinde Evde Sağlık Hizmeti (ESH) verilmeye başlanmıştır. Önceleri hastaneden yürütülen bu hizmetler, 27.02.2015 tarih ve 29280 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Tarafından Evde Sağlık Hizmetlerinin Sunulmasına Dair Yönetmelik” ile Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı hastanelerle birlikte, Halk Sağlığı Kurumu bünyesinde hizmet veren Toplum Sağlığı Merkezleri’ne bağlı Evde Sağlık Hizmetleri (ESH) birimlerinin kurulmasının yolunu açmıştır. Ülke geneline yaygınlaştırma çalışmaları halen sürmektedir. Sağlık Bakanlığı, hizmet sunumunda T tipi olarak adlandırılan toplum sağlığı merkezlerini, evde sağlık hizmetleri birimlerini birincil hizmet sunucusu yapma eğilimindedir. Hastanelere bağlı H tipi ESHB faaliyetleri de devam etmektedir. Bu çalışma, evde yaşlı ve hasta bakım hizmetlerinin toplumsal etkinliğine odaklanmaktadır. Çalışma kapsamında, bir ilimizde aktif olarak hizmet veren T tipi ESH biriminden hizmet alan hasta/yakını/bakıcının, bu hizmetlerden memnuniyeti ve sorunları var ise bunların neler olduğunun ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Tasarlanan nitel araştırma kapsamında, hizmet alan kişiler bir ilçe ile sınırlandırılarak, rastlantısal örnekleme yöntemi ile ulaşılan toplam 24 kişi ile bir görüşme protokolüne bağlı kalarak yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerden elde edilen veriler “Betimsel yorumlayıcı analiz tekniği” ile analiz edilmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda sunulan hizmetin, hizmeti alanlarda memnuniyet oluşturduğu, toplumsal bir ihtiyaca cevap verdiği görülmektedir. Ayrıca, hizmet sonrasında herhangi bir ödeme alınmıyor olması, bakım hizmeti alan bireyleri ekonomik açıdan da destekleyen bir süreçtir. Ancak çalışmada yaşlı ve hasta bakımını üstlenen kadınların stres düzeylerinin yüksek olduğunu beyan etmeleri dikkat çekmiştir.
  • Öğe
    Sağlık hizmetlerini yönetmek neden zordur?: Teorik tartışmalar
    (2019) Barsbay, Mehtap Çakmak
    Kamuda sağlık hizmeti sunan kuruluşlar, diğer kamu kuruluşlarından farklı olarak kendine münhasır, spesifik özelliklere sahiptir. Sağlık hizmeti sunan kuruluşlar, farklı mesleklerden uzmanların işgücünü, tıp teknolojisini ve basit sarf malzemeden robotik özellikli tıbbi cihazlara kadar geniş perspektifte maddi kaynağı kullanırlar. Ayrıca, yoğun emek, aşırı uzmanlaşma ve sermaye yoğun teknolojinin kullanılması sağlık kurumlarına özgüdür. Sağlık hizmetleri sunumunda disiplinler arası takım çalışması ihtiyacı gittikçe yaygınlaşmakta, örgütsel ve profesyonel sınırların katkısıyla geniş çapta zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sağlık kurumlarının kültürel, işlevsel ve örgütsel özellikleri bağlamında diğer örgüt türlerinden farklılaşma noktalarını tartışmaktır. Örgütü yapısal, kültürel ve işlevsel bakımdan ele alan teori ve yaklaşımların, bazı sınırlılıklarına rağmen sağlık kurumları yönetiminde kullanımının faydalı olacağı sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık İnsangücü Adaylarında Gönüllülüğün Tahmin Edilmesi
    (2019) Barsbay, Mehtap Çakmak
    Gönüllülük, farklı disiplinlerin araştırma konuları arasında yer almaktadır. Gönüllü aktiviteye katılımı etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır. Gönüllülük motivasyonuyla ilgili mevcut literatür, benmerkezcilik ve özgecilik arasında kategorize bir görünüm sergilemektedir. Türkiye’de, gönüllülüğü ve öncüllerini inceleyen sınırlı sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Bu nedenle, katılımcıların gönüllü olma düzeyini, bunu etkileyen değişkenleri belirlemek ve gönüllü davranış için bir tahmin modeli ortaya koymak amacıyla mevcut araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın popülasyonu, Türkiye’de bir devlet üniversitesinde sağlık meslek eğitimi programlarına kayıtlı öğrencilerden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak anketten yararlanılmıştır. Alan yazın doğrultusunda gönüllü faaliyetlere katılım düzeyini etkileyebilecek ve etkisi araştırılmak istenen değişkenler belirlenmiştir. Gençlerin gönüllü faaliyetlere katılımını etkileyen faktörleri tahmin etmeye yönelik bir model oluşturulmuştur. Bireysel değişkenlerin, gönüllü faaliyetlere katılım düzeyini etkilediği bulunmuştur. Lojistik regresyon analizi uygulanarak elde edilen bulgular, planlanan davranış teorisinin teorik varsayımlarını ve referans grupların pozitif yönlü etkilerini doğrulamaktadır. Araştırma, uygulayıcılara ve karar vericilere gönüllü faaliyetlere katılıma yönelik bilgi sunmaktadır. Gönüllülüğün belirleyicileri, gençliği kamu hizmetlerine dahil etmek için politika gündemine alınabilir
  • Öğe
    Türkiye’de politika belgelerinde yaşlılara yaklaşımın değerlendirilmesi
    (2018) Barsbay, Mehtap Çakmak
    Devlet Planlama Teşkilatının kurulduğu tarihten Kalkınma Bakanlığına ve bugünkü T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına bağlı Plan ve Programlar Genel Müdürlüğü adı altındaki dönüşümüne kadar on farklı Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulamaya konulmuştur. 1960’lı yılların planları ile 2000’li yılların planları arasında genel olarak ideolojik ve devletin yönetim aygıtlarının planlara yansıması bakımından temel farklılıklar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı yaşlılığı, önem ve öncelik göstergeleri olan sosyo-demografik durum, gelir durumu, işgücüne katılma durumu, eğitimli yaşlı nüfus, medeni durum, yoksulluk ve mortalite açılarından ele alarak 1963 yılından günümüze kadar yayınlanan kalkınma planlarında ve eş zamanlı hükümet programları ile yaşlılarla ilgili strateji belgesi, eylem planı ve raporlar gibi politika belgelerinde yer verilen hedefler bağlamında değerlendirmektir.
  • Öğe
    Sağlık sektöründe düşük karbon ekonomı̇sı̇: Tezat mı, mümkün mü?
    (2019) Barsbay, Mehtap Çakmak
    Artan beklentiler ve hükümetin, aşırı harcamalar karşısında kamu sektöründe enerji tüketimini ve maliyetini azaltma girişimleri, çevre konusunun ele alınmasına neden olmuştur. Bu kapsamda, yeşil hastaneler, sağlık organizasyonlarında enerji yönetimi ve enerji verimliliği gibi konular öne çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı, 2013 yılından bu yana Kamu Özel Ortaklığı Finansman Modeli ile tasarlanan ve inşa edilen Entegre Sağlık Kampüslerinde, bir diğer ifadeyle şehir hastanelerinde, kullanılacak enerji kaynaklarını incelemektir. Entegre Sağlık Kampüslerinin yapım işini üstlenen firmaların web sitelerinden hazırlanan Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme Raporlarına ulaşılmış ve bunlar, Nitel Veri Analizi Yöntemlerinden Doküman Analizine uygun olarak incelenmiştir. Bilkent, Etlik, Konya ve Mersin haricinde, entegre sağlık kampüslerinin enerji ihtiyacının doğalgazla çalışan trijenerasyon sistemlerinden karşılanacağı belirlenmiştir. Entegre sağlık kampüslerinde karbondioksit emisyonunun yüksek olduğu görülmektedir. Sağlık sektöründe, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji ihtiyacının sağlanması önem taşımaktadır. Bu nedenle konu ulusal politika gündemine alınmalı ve akabinde sağlık yöneticileri yenilenebilir kaynakları kullanmaya teşvik edilmelidir.
  • Öğe
    Türkı̇ye’de dış ticaret ve mı̇llı̇ gelı̇r ı̇lı̇şkı̇sı̇nı̇n ampı̇rı̇k analı̇zı̇ (1970-2016)
    (2018) Karabulut, Şahin
    Ekonomik büyümenin sağlıklı ve hızlı bir biçimde sağlanması ülke refahının artırılabilmesi için en önemli kriterlerden birisidir. Ekonomik büyümenin sağlanmasında ekonomik, sosyal ve siyasal birçok etken söz konusu olmakla birlikte, uluslararası ticaretin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi sürekli olarak tartışılmaktadır. Bu çalışmada, 1970-2016 yıllık verileri kullanılarak Türkiye ekonomisi için milli gelir ile dış ticareti oluşturan ihracat ve ithalat arasındaki ilişki VAR (Vektör Otoregresif) modeli ile analiz edilmiştir. Yapılan nedensellik testi sonucunda, milli gelirden ihracata doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisine rastlanmış, ihracat ve ithalattan milli gelire doğru ise bir nedenselliğin varlığı tespit edilememiştir. VAR analizi sonuçlarına göre de, ihracat ve ithalatın milli gelir üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı ve milli gelirde ortaya çıkan gelişmelerin kısa vadede ihracat ve ithalat üzerinde pozitif etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, dış ticaretin milli gelir üzerinde değil, milli gelirin dış ticaret üzerinde belirleyici rolü olduğunu göstermektedir.