Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Modern göç konseptinin uluslararası bağlamda güvenlikleştirilmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Ayata, Ali; Karataş, HalilGöç insanlık tarihi boyunca var olan ve güvenlik bakımından insan hayatını derinden etkileyen önemli bir olgudur. İnsanlar göç hareketleri sonucunda birbirleri ile etkileşime girmişlerdir. Bu etkileşimler toplumdan topluma değişmekle birlikte farklı uzunlukta sürelerde gerçekleşmiş veya devam etmektedir. Göç olgusu başlangıçta güvenlik ile ilgili bir sorun değilken zamanla uluslararası düzeyde bir güvenlik problemi haline gelmiştir. Göç nedeniyle yerel kültürlerde oluşan tehdit algısı, göç nedeniyle meydana gelen toplumsal karmaşalar ve bunlara benzer durumlar göç olgusunun güvenlik bağlamında değerlendirilmesini zaruri hale getirmiştir. Göç kavramının güvenlik problemi boyutu Kopenhag Okulu teorisyenleri tarafından geliştirilen güvenlikleştirme konseptinin önermeleri ile açıklanacağı bu çalışmada göç olgusunun tarih boyunca kendiliğinden gelişen güvenlikleştirme süreci uluslararası düzeyde incelenecektir.Öğe Transformation of Identity among Slavic Muslim Pomaks in Bulgaria and Georgian Muslim Ajarians in Georgia: A Comparative Analysis(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2024) Kahraman, Alter; Aydıngün, AyşegülThis article comparatively analyses the identity transformation of Pomaks and Ajarians, two Muslim minorities living with Orthodox majorities. Based on semi-structured in-depth interviews conducted in Bulgaria and Georgia, it is argued that minorities who share more commonalities with the titular community have great difficulty with integrating into the national identity. That is, Pomaks and Ajarians, whose religious affiliations differ from the titular community, are more discriminated against than other minorities. This article also discusses how state policies such as name changes and conversions directed to both minorities have had a vital impact on their identity transformation. It further discusses the varying forms of boundary maintenance. Pomaks adopted various identities due to their interactions with different groups unlike Ajarians, who adopted only the Georgian identity.Öğe Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının karar mekanizmalarına katılımı(2024) Güler, AyşegülSivil toplum kuruluşları, kuruluş şartları kanunla belirlenen toplum yararına hizmet gösteren kuruluşlardır. Zaman zaman amaçlarının dışında faaliyet sürdürdükleri görülse de bu, sivil toplum kuruluşu geleneğinin kökleşmemesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının tarih içindeki yeri, işlevi, gelişim süreci, batı toplumlarındaki sivil toplum kuruluşlarının oluşumundan farklılık göstermektedir. Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri, etkileri ve toplum içindeki rolü önemlidir. Çalışmada Türkiye’de faaliyet sürdüren sivil toplum kuruluşlarının gerçekte sivil toplumu temsil edip etmediği, etkinliği ve gelişimi önündeki engellere yer verilmiştir. Bu doğrultuda veri toplama araçları kullanılarak ulaşılan bilgiler içerik olarak incelenmiştir. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları henüz toplumda olması gereken rolü üstlenebilecek şartlara sahip değildir. Sivil toplum kuruluşu sayı ve çeşit olarak fazla olmasına rağmen toplumla karar mercileri arasında gerekli iletişimi sağlayamamaktadır. Oysa bu kurumların işleyişinin kurumsallaşıp şahıslar yerine kitlelerini temsil etme misyonunu üstlenmesi beklenmektedir. Bu çalışmanın amacı sivil toplum kuruluşlarının karar mekanizmalarına katılımı noktasında hangi aşamada olduğunu özellikle Türkiye bazında ele almaktır. Karar mekanizmalarına katılımın artması için sivil toplum kuruluşlarının bilgi birikimi açısından daha donanımlı hale getirilip daha etkili olması gerekmektedir. Çalışmada sırasıyla, sivil toplum kuruluşu kavramı ve tarihsel gelişimi açıklanmış, sivil toplum kuruluşlarının faaliyet alanları, işlevleri, karar mercilerine etkileri, topluma yansımaları, sivil toplum kuruluşlarının araçsallaştırılması ve sivil toplum kuruluşlarının sivilleşmesi önündeki engeller incelenmiştir.Öğe Modern Göç Konseptinin Uluslararası Bağlamda Güvenlikleştirilmesi(2023) Ayata, Ali; Karataş, HalilGöç insanlık tarihi boyunca var olan ve güvenlik bakımından insan hayatını derinden etkileyen önemli bir olgudur. İnsanlar göç hareketleri sonucunda birbirleri ile etkileşime girmişlerdir. Bu etkileşimler toplumdan topluma değişmekle birlikte farklı uzunlukta sürelerde gerçekleşmiş veya devam etmektedir. Göç olgusu başlangıçta güvenlik ile ilgili bir sorun değilken zamanla uluslararası düzeyde bir güvenlik problemi haline gelmiştir. Göç nedeniyle yerel kültürlerde oluşan tehdit algısı, göç nedeniyle meydana gelen toplumsal karmaşalar ve bunlara benzer durumlar göç olgusunun güvenlik bağlamında değerlendirilmesini zaruri hale getirmiştir. Göç kavramının güvenlik problemi boyutu Kopenhag Okulu teorisyenleri tarafından geliştirilen güvenlikleştirme konseptinin önermeleri ile açıklanacağı bu çalışmada göç olgusunun tarih boyunca kendiliğinden gelişen güvenlikleştirme süreci uluslararası düzeyde incelenecektirÖğe Avrupa enerji arz güvenliğinin sağlanmasında Türkiye’nin stratejik önemi(2024) Güler, AyşegülEnerji güvenliği kavramının 21. yüzyılla birlikte daha boyutlu ve kapsamlı bir içerik kazandığı görülmektedir. Dünyada tüketilen enerji kaynakları arasında yüksek enerji verimliliği, taşıma depolama kolaylıkları nedeniyle hidrokarbon kaynaklar yaygın olarak kullanılmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlara rağmen yakın gelecekte hidrokarbon kaynaklara olan talep azalmayacaktır. Avrupa ülkeleri petrol ve doğal gaz pazarında büyük ölçüde Rusya’ya bağımlıdır. Rusya’nın enerjiyi siyasi araç olarak kullanma hamleleri Avrupa’yı yeni kaynak ve güzergâh arayışlarına yöneltmiştir. Soğuk Savaş sonrası Orta Asya ve Hazar havzası kaynaklarının batılı şirketlere açılması, tüketim merkezlerine Türkiye güzergahından götürülmesinin desteklenmesini sağlamıştır. Avrupa bu yolla hem kaynak çeşitliği sağlarken hem de güvenli güzergaha sahip olmuştur. Jeopolitik konumu ve önemli enerji pazarlarından biri olması, kaynak ülkelerle Avrupa arasında köprü ve terminal özelliği Türkiye’yi bölgesel petrol politikaları ve stratejilerde planlamaların merkezine yerleştirmektedir. Kaynak ülkelerle Avrupa ülkeleri arasında hidrokarbon kaynakların dünya pazarlarında taşınmasında kilit rol üstlendiği için Türkiye’nin arz güvenliğine sağladığı katkı Avrupa açısından hayati önem taşımaktadır.Öğe The belt and road initiative: a spatial empirical analysis of economic performance in Central Asia and the South Caucasus(Routledge, 2024) Kahraman, Alter; Özcan, MehmetThis article focuses on China’s FDIs and mutual trade with five Central Asian countries, three South Caucasus countries and Iran within the framework of the Belt and Road Initiative (BRI). The study examines how the interaction of mutual foreign trade and China’s FDIs affects longitudinal income changes in these countries and to what extent the empirical evidence can demonstrate the significance of China’s investments and trade on their economic growth. Employing panel-spatial econometric models, the study assesses whether a discernible increase in total income occurred before and after 2013, exploring potential spillover effects from the spatial neighborhoods. The findings from the panel regression model reveal that the labor stock and the amount of foreign direct investments from China do not exhibit a statistically significant effect on the economic growth of these countries. However, the BRI positively impacted these economies, primarily through enhanced trade with China rather than FDIs from China.Öğe Go east! a history of Hungarian Turanism(SETA Foundation, 2023) Güzelipek, Yiğit Anıl; Ayata, AliThe polarity changes in the international system in the early 1990s due to the end of the Cold War was not limited to a U.S.centered geopolitical transformation. It also brought with it an extremely determined ideological excitement. The life of this paradigm, which gained an 'iconic' place in the IR literature with Fukuyama's "The End of History" thesis, was shorter than expected. Although the challenge against neo-liberal and capitalist values is identified with the 9/11 attacks in the case of fundamentalism, the real dynamic that causes 'history to continue' is independent of the phenomena of terrorism and violence. 'Nostalgia,' which revived as a reflective phenomenon in the foreign political minds of actors with an imperial past, such as Turkiye, Russia, and Hungary, should be considered the most concrete challenge to U.S.-centrism in the present day. More clearly, romantic nationalism in actors with an imperial past in the historical process represents a highly reflective identity that is likely to be triggered in the future. This situation often manifests itself as a strong emphasis on the 'past' in the foreign policy discourses and practices of the mentioned actors. These discourses, which are extremely motivating for the public, turn into a perfect harmony between the public's expectations and foreign policy discourses after a certain period of time. These discourses, which generally target the hegemony of the dominant power in the international system, are actually evaluated in a revisionist context towards the status quo.Öğe Immanuel Wallerstein’in Dünya Sistemleri teorisi bağlamında göç olgusu(2023) Ayata, Ali; Karataş, HalilDünya, varoluşundan bugüne uzun zaman geçmiş bir sistemler bütünüdür. Birçok küçük sistemi içinde barındıran büyük bir sistemler kümesi olarak da adlandırılabilir. Bu kümede yer alan her eleman kendi içerisinde birçok olay ve olguyu barındırmaktadır. Dünya toplumu da ilk insandan günümüze dek bu tür birçok sisteme şahitlik etmiş ve etmeye devam etmektedir. Diğer canlı ve cansız varlıkların sahip olduğu sistemlerden farklı olarak insanlar tarafından oluşturulan sistemler toplumsal, ekonomik ve siyasi sebeplerden ötürü sürekli olarak değişmiş ve gelişmiştir. Kümülatif bir ilerleme şeklinde gerçekleşen bu değişim ve gelişim medeniyetin ileri boyutlara ulaşması ve insanların göç yoluyla farklı coğrafyalara dağılmasıyla coğrafi olarak daha geniş bir alana yayılmıştır. Bu bağlamda dünya sistemlerinin oluşumu ve göç olgusu birbirleri ile sıkı bir ilişki içerisindedirler. Immanuel Wallerstein’in dünya sistemleri tezi ile göç olgusu arasında karşılıklı bir oluşturucu etki söz konusudur. Bu karşılıklı etkileşim göç olgusu ile mevcut dünya sisteminin birbirleri açısından iki önemli konsept olduğunun en önemli kanıtlarından biridir.Öğe Nato ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün terörle mücadele stratejilerinin karşılaştırmalı analizi(2023) Doğan, Fazlı; Güler, AyşegülBu çalışmada NATO ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) terörle mücadele stratejilerini ve üyeleri arasındaki güven sorunu karşılaştırmalı olarak tartışılmaktadır. Hem NATO hem de ŞİÖ bölgesel örgütler olarak güvenlik arayışının bir ürünü olarak kurulmuştur. Ancak iki örgüt de güvenlik sorununa farklı yaklaşmaktadır. NATO için klasik tehditler öne çıkarken ŞİÖ için geleneksel olmayan tehditler önceliklidir. Aynı şekilde NATO bir yıkıcı düşman olan SSCB’ye karşı bir askeri ittifak olarak ortaya çıkmışken ŞİÖ ise üyelerinin üç şeytan olarak tanımladıkları terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkçılığa karşı kurulmuştur. Her iki örgütünde gündemleri kurulduğu günden beri gelişip dönüşmektedir. NATO’nun, bu gelişimde, önceliklerini fazla değiştirmediği için terörle mücadele gündemini ikincil bir konu olarak gördüğü söylenebilir. ŞİÖ’nün ise önceliği zaten üç şeytanla mücadele olarak belirlendiği için terörle mücadelede işbirliği düzeyinin kurulduğu günden beri gelişip derinleştiği ileri sürülebilir. Bu çalışma iki örgütün terörle mücadelesini ele alırken büyük oranda betimleyici bir metot kullanmaktadır. Bu yönüyle betimleyici karşılaştırma da elde edilen verilerin bir yorumu olarak sunulmaktadır. NATO ve ŞİÖ’nün belli bir gündem üzerinden karşılaştırmalı analizinin konuya ilişkin Türkçe literatüre bir katkı sunması umulmaktadır.Öğe European union, multiculturality and minority rights(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2022) Ayata, Ali; Aydın, SabriThe questions of what the components of European identity formation are and how inclusive those components will be in the process of new identity construction are among the most discussed issues concerning European Union (EU) nowadays. The new conjuncture, which emerged with the end of the bipolar world order owing to the end of the Cold War, became the factor that ignited the issue of ethnic, religious, lingual and national minority issues in world politics. It also caused the concept of minority and the issue of minority rights to be discussed entirely in EU level. There is a need to address this issue, because in recent years the use of identity as a political argument has been mostly seen in the discussions of multiculturalism, and especially in the EU countries these discussions are made on immigrants and particularly on Muslims. In this context, in this study the historical development of minority rights will be discussed, and the studies made about minority rights in EU countries will be examined. How the phenomenon of minority rights is handled in the EU Acquis, how the freedom of individuals is determined and what the EU's contributions to these rights are the issues this study is going to investigate.Öğe From rise to crisis: The Qatari leadership(2020) Çavuşoğlu, EsraQatar, a young and tiny Gulf State, realized a remarkable transformation through an immense economic development between 1995 and 2013, and emerged as an active and influential actor at the international stage, receiving worldwide attention and scholarly interests. However, in the post-Arab Spring context, Qatar became the linchpin of a regional crisis as a consequence of the emerging political clash among the Gulf Cooperation Council (GCC) States. This paper analyzes Qatar’s distinctive policies throughout its rise (1995-2013) and the recent period of the regional crisis within the framework of leadership conception. It is argued that the leadership factor played a key role in transforming both the auspicious circumstances of the previous term and the challenging circumstances of the recent term into great advantages to promote Qatar’s autonomy. Through this perspective, it is aimed to address why and how Qatar differs from other small Gulf States, and how this affected Qatar’s emerging as a rising power and as a major party to the regional crisis.Öğe AB-Türkiye ilişkileri bağlamında toplumsal cinsiyet politikaları AB ilerleme raporları perspektifinden bir değerlendirme(Anadolu Üniversitesi, 2020) Ayata, Ali; Takkaç, Hande SaadetToplumsal cinsiyet, bireylerin biyolojik cinsiyetinin çok daha ötesine geçerek bireyin cinsiyetine toplumsal ve kültürel özellikler yüklenen anlamlar ile ortaya çıkan farklı bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet konusunda yürütülen çalışmalar sadece kadınlarla ilgili olmayıp, cinsel kimliklerin hesaba katılarak farklı cinsel eğilimlerin ve bunlara yönelik ayrımcı tutumların dikkate alınmasını zorunlu kılar. Bunun yanında ilgili gurubun haklarını bilmesi ve kullanabilmesi, toplumun diğer üyeleri ile uyum içinde yaşayabilmesi ve diğerleri gibi etkin bir rol alabilmesi ile doğrudan bağlantılıdır. Dünya tarihinde bireylerin sahip olduğu en eski farklılıklardan birisi olan cinsiyet konusu, insan haklarının benimsenmesi ile eşitsizlik olmaktan çıkarılmaya çalışılmıştır. İnsan hakları konusundaki yükselen duyarlılık, bireylerin üzerlerinde barındırdıkları farklılıkların bir önemi olmaksızın eşit oldukları anlayışını pekiştirmiştir. Toplumsal cinsiyet olgusu, derinliği sabit olmamakla birlikte dünyanın pek çok ülke ve toplumunda yaşanan bir eşitsizlik sorundur. Türkiye, AB ile ilişkilerinin önemli bir ayağını oluşturan toplumsal cinsiyet konusunda uzun yıllar boyunca ikircikli bir tutum izlemişse de, özellikle son yıllarda hem kendi iç motivasyonu hem de AB üyelik müzakere süreçlerinin zorlamalarıyla ilerlemeler kaydetmiştir. 1998 yılından itibaren AB Komisyonu tarafından ortaya konulan Türkiye İlerleme Raporlarında bu alandaki gelişmeler ve iyileşmeler yanında yetersizlik ve eksiklikler sürekli dile getirilmiştir. Gelinen noktada, toplumsal cinsiyet konusu Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde henüz tam anlamıyla çözüm üretemediği ve kısa vadede çözüm üretilmesi de mümkün olmayacak sorun alanları arasında yer almaktadır. Bu çalışmada öncelikle toplumsal cinsiyet konusu kavramsal çerçevede incelenmiş, daha sonra da toplumsal cinsiyet konusunun AB bünyesindeki gelişimi ele alınmıştır. AB İlerleme Raporları yıllar itibarı ile ayrı ayrı incelenerek, toplumsal cinsiyet konusunda Türkiye’nin mevzuat ve uygulama boyutunda yaşadığı gelişmeler değerlendirilmiştir.Öğe Küreselleşme çağında bir yumuşak güç unsuru olarak sağlık diplomasisi(2019) Battır, OrhanUluslararası ilişkilerin belirleyici unsuru güç ve en önemli aracı da diplomasidir. Küreselleşmeyle birlikte pekçok kavram gibi bu iki kavram da değişime uğramış, geleneksel anlam ve algılarının ötesinde yeni tanımlar ve uygulamalarla çerçeveleri genişlemiştir. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında askeri ve ekonomik varlığa dayalı sert güç karşısında, özendirme ve cazibe oluşturmaya dayalı yumuşak güç uluslararası politikada giderek önem kazanmaya başlamıştır. Aynı şekilde geleneksel diplomasi uygulamalarının yanında yumuşak güce dayalı birtakım yeni diplomasi modellerinin hayata geçtiği görülmektedir. Küresel sağlık sorunlarının çözümünde uluslararası işbirliklerini içeren ve sınıraşan sağlık hizmetlerinin etkili bir uluslararası politika aracı olarak kullanılmasına dayanan sağlık diplomasisi de bunlardan biridir. Bu çalışmada popülaritesi ve etkinliği giderek artan sağlık diplomasisinin uygulanma biçimleri, araçları, etkileşim düzeyleri ve aktörleri ele alınarak, gerçek bir dış politika aracı olup olmadığı üzerinde durulmaktadır.Öğe Yeni Zelanda terör saldırısının tipolojisi; etnisite kuramları çerçevesinde eleştirel bir değerlendirme(2019) Yiğittepe, Levent; Battır, OrhanEtnisite, millet, milliyetçilik ve bunlara bağlı olarak etnik sorunların ulus devletlerin kurulmaya başlamasıyla birlikte modernitenin bir sonucu mu olduğu, yoksa insanlık tarihiyle birlikte mi var olageldiği konusunda farklı kuramsal yaklaşımlar söz konusudur. Primordialist (ilkçi) ve perennialist (eskilci) yaklaşımlar etnisitenin, insanın var oluşuyla birlikte doğal ve verili olduğunu ya da en azından başlangıcı tam olarak bilinemeyecek kadar eskiye dayandığını ileri sürmektedir. Modernist yaklaşımlar ise etnisite, millet ve milliyetçilik gibi olguların birkaç yüzyıllık bir geçmişe sahip olduğunu, kendi iktidarlarını ve çıkarlarını korumak adına -etkili bir araç olarak- siyasi elit tarafından kurgulandığını ileri sürmektedir. Hangi yaklaşım merkeze alınırsa alınsın modern dönemde insanlar ve/veya toplumlar arasındaki her türden ayrımcılığın ve buna bağlı hak ihlallerinin temelinde -dolaylı da olsa- etnik sorunların yer aldığı görülmektedir. Etnisite ile ilgili konuların insanların duygularına hitap ettiği ve bu yüzden aşırılıklara yol açtığı tartışmasızdır. Dolayısıyla etnik sorunlar ırkçılık başta olmak üzere her türlü aşırılıkçı ayrımcılığın kaynağı olarak kabul edilmek durumundadır. 15 Mart 2019 tarihinde Christchurch kentindeki iki camide gerçekleştirilen, tamamen masum sivillerin canice katledildiği Yeni Zelanda saldırısı Avrupa’da son yıllarda yükselen radikal sağcı sosyolojik ve politik eğilimlerden bağımsız düşünülmemelidir. Bu çalışmada Yeni Zelanda saldırısının gerçekleştirildiği ülke, hedef kitle/kurbanlar, eylemin kurgusu ve saldırganın mesajları bağlamında eylemin niteliği ve motivasyon kaynakları ile ilgili olarak etnisite kuramları çerçevesinde değerlendirmelere yer verilmiştir. Etnisite kavramının çerçevesi çizilirken ve etnisite kuramları izah edilirken geniş bir literatür taraması yapılmış, etnik temelli sorunları Yeni Zelanda saldırısı ile ilişkilendirirken de yazılı ve görsel medyada olayla ilgili güncel haber ve yorumlara göz atılmıştır. Sonuç olarak Yeni Zelanda saldırısının “küresel etnik terör” nitelemesine karşılık geldiği bulgusu ortaya konmuştur.Öğe The New British Colonialism: British Policy of Influence in the Arab Gulf States after the Withdrawal (1971-1991)(Uluslararası İliskiler Konseyi Derneği, 2020) Bölme, Selin M.; Çavuşoğlu, EsraThis paper aims to analyze Britain's relations with the former colonies in the Gulf after the termination of the British protectorate in the Persian Gulf and discuss how the British colonial ties influenced the post-colonial relations with the Arab Gulf States. Archive documents, official papers and secondary sources were used in order to determine and compare the relations in pre/post withdrawal periods and the results were analyzed in frame of the Post-colonial theory. The main argument of this study is that the British colonial relations and ties, which had been constructed in political, military, economic and institutional spheres in the colonial era, were significant determinants in reshaping the new British foreign policy towards the Arab Gulf States. Britain, who successfully adopted the colonial relations in the new term, managed to preserve its interests after the withdrawal and even extended some of them in certain fields such as the oil sector.Öğe Conversion of ajarians to orthodox christianity: different narratives and perceptions(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2019) Aydıngün, Ayşegül; Köksal, Pınar; Kahraman, AlterBased on field research and interviews conducted in both Ajaria and Tbilisi, this article focuses on the different interpretations of the conversion of ethnically Georgian Muslim Ajarians to Orthodox Christianity. It is argued that Orthodox Christianity is an important aspect of self-identification and the national narrative of all Georgians. For many Muslim Ajarians, conversion appears to be a pragmatic act, with the ultimate goal of being recognised as 'fully Georgian' by both state and society.Öğe Lenin bayragı: ‘between two fires'(Ahmet Yesevi University, 2019) Kahraman, AlterCrimean Tatars were en masse deported throughout the USSR from Crimea in 1944. They were forced to live in ‘special settlements’ regime until 1956. After this regime was lifted, some national cultural institutions like the newspaper Lenin Bayragı were established. This article discusses the importance of Lenin Bayragı for Crimean Tatars in exile as a unique publication and its relationship with the National Movement. The document analysis and the interviews show how Lenin Bayragı helped Crimean Tatars protect and develop their national language and find ways to keep alive the memory of Crimea among people despite harsh censorship.Öğe Thomas Schelling’in kuramsal çalışmalarının soğuk savaş stratejilerine katkıları(2019) Arı, Tayyar; Aydın, SabriSosyal, siyasal ve ekonomik olaylara ilişkin yaptıkları oyun kuramsal analizler vasıtasıyla, çatışma ve işbirliğine yönelik anlayışa sağladıkları katkı sebebiyle 2005 yılında Robert J. Aumann ile ekonomi dalında Nobel ödülüne layık görülen Thomas Crombie Schelling, yaşamı boyunca birçok farklı konuda çalışmalar yapmış bir ekonomisttir. 1951’de Harvard Üniversitesi’nde ekonomi doktorasını tamamladığı dönemde dünya, Soğuk Savaş’ın etkisi altında ve nükleer savaş tehdidi ile karşı karşıyaydı. Bu sebeple Schelling, nükleer silahlanma ve caydırıcılık gibi konularla ilgilenmeye başladı. Nükleer caydırıcılık ve pazarlık stratejileriyle ilgili düşüncelerini oyun kuramsal uygulamalar ile ortaya koydu. Yapmış olduğu uygulamaların oyun kuramı hakkında bilgisi olmayan insanların dahi anlayacağı şekilde olması ve matematik yüklü olmaması çalışmalarının geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktaydı. Bu çalışmada Thomas C. Schelling’in çalışmaları ve ortaya koyduğu farklı stratejik yaklaşımlar incelenecektir. Türkçe literatürde Thomas C. Schelling ve çalışmalarına ilişkin herhangi bir eser bulunmaması sebebiyle bu çalışmanın bundan sonra Türkçe literatürde Schelling’le ilgili yapılacak çalışmalar için bir başlangıç niteliği taşıması amaçlanmaktadır.Öğe Göç ve göçmen kaçakçılığı suçları: Türkiye ve İtalya örneği(2019) Yiğittepe, Levent; Çaykara, Yusuf HalitBu çalışmanın amacı, göç konusuyla ilgili bazı kavramlara değinmekle birlikte göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmak amacıyla kullandıkları yasa dışı göç rotasını incelemek ve Avrupa, İtalya ve Türkiye’nin bu soruna yönelik çözüm önerilerini ortaya koymaktır. Bu konu bağlamında çalışmada dünyadaki göçmen durumuyla ilgili Birleşmiş Milletler (BM) raporları incelenmiş ve göçmenlerle ilgili sayısal verilere yer verilmiştir. Ayrıca Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin durumuna da değinilerek göçmen, mülteci ve sığınmacı gibi birbiriyle karışan kavramların farkı belirtilmiştir. Yasa dışı göçün en önemli unsurlarından olan göçmen kaçakçılığı suçunun Türk ve İtalyan kanunlarına göre ceza durumuna ve İtalya’da 2002 yılında değişen göç kanunlarının göçmen kaçakçılığı açısından değişen hüküm ve sonuçlarına yer verilmiştir. Avrupa’ya ulaşmak amacıyla kullanılan en yaygın kaçakçılık hatları ve rotaları incelenmiş ve Akdeniz’de rotalara göre gerçekleşen ölüm oranlarına değinilmiştir. Yine Avrupa ve İtalya’nın bu bölgede kaçakçılığı önlemek için yaptığı çalışmalar araştırılmıştır. Zira İtalya, Avrupa’nın yürüttüğü Frontex’ten farklı olarak ‘’Mare Nostrum’’ ve ‘’Constrant Vigilance’’ gibi kendi operasyonlarıyla bölgede faaliyetler yürütmektedir. Bölgede yapılan birçok operasyona rağmen, istenilen başarı sağlanamamıştır. Sonuç olarak özellikle İtalya üzerinden gerçekleşen rotada son yıllarda meydana gelen ölümler ciddi oranda artmış ve Akdeniz zamanla ölüm denizi haline gelmiştir. Son tahlilde, ölümlerinin engellenmesi için çözüm önerileri üzerinde durulmuştur.Öğe Demokrat Parti döneminde parti içi muhalefet ve kırılma anları: Tarihsel bir analiz(2017) Güzelipek, Yiğit Anıl27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi'ne giden süreç çok (f)aktörlü bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar bu süreç içerisinde Demokrat Parti'nin (DP) siyasi ve ekonomik uygulamalarının iç ve dış çevrelerde yaratmış olduğu rahatsızlıklar askeri müdahalenin esas nedeni olarak tahayyül edilse de aynı uygulamaların parti içerisindeki yansımaları da dikkate değerdir. Bu bağlamda 1950'den 1960'a kadar devam eden DP iktidarı boyunca başta dönemin başbakanı Adnan Menderes ve cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere partinin önde gelen isimleri mütemadiyen parti içi dengeleri de gözetmek durumunda kalmışlardır. Hatta zaman zaman başta Bayar, Menderes ve Köprülü olmak üzere parti kurucuları arasında da önemli görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bu görüş ayrılıkları, parti içerisindeki basit birtakım fikir ayrılıklarının ötesinde olmuştur ve hatta çoğu zaman toplu istifalar veya görevden alınmalar şeklinde patlak vermiştir. Son tahlilde, 1960'a giden süreçte DP, en az muhalefet partisi konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve ülke içerisindeki en önemli aktörlerden birisi konumundaki askerler kadar kendi iç dinamiklerince de yıpratılmıştır. Bu çalışma DP'nin 10 yıllık iktidarı dönemindeki sürekli canlı kalan parti içi muhalefeti nedenler ve sonuçlar bağlamında analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın ana argümanını desteklemek için Türk siyasi hayatında 1946 ile 1960 yılları arasında yaşanan ve DP'de parti içi muhalefeti yükselten dönüm noktaları ele alınmıştır