İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe The Evidential of the Tradition of the Companions and Tabi'i in Nahw(Cumhuriyet Univ, Fac Theology, 2024) Çokyürür, Mehmet ZahidIn Arabic grammar, Hadith is also included in the practice of istishhad, although not as much as the other narrative evidence. In some circles, only the words of the Prophet (pbuh) are understood when it comes to istishhad with hadith in grammar. However, the concept of hadith is a broader content than this and includes the words of the Companions and the tabi'i. When the views on istishhada in the grammatical literature are reviewed, it is seen that not only the words of the Prophet but also the sayings of the Companions and even some of the tabi'in are taken as reference. Based on information, hypotheses such as the place of the sayings of the Companions and the tabi'in in the hadiths, who are the Companions and the tabi'in whose sayings are used in istishhad, and the quantitative and qualitative status of their effects on istishhad come on the agenda. On the other hand, the question of whether the sayings of the Companions and the tabi'in, some of whom were Arabs, can be considered within the 'Arabic tradition' is another strong question mark that comes to mind. Based on these assumptions, we have come to the conclusion that a conclusion can be reached in this research by pursuing the following objectives: 1-The relationship between the sayings of the Companions and the tabi'in and the Arabic dialect 2- The nature and limitations of the hadith in the conceptual dimension 3- Determining the practice of theoretical discussions within the framework of istishhad with the hadith, as well as the practice of istishhad with the sayings of the Companions and the tabi'is in the literature. 4- Determine the compatibility of theory and practice in the literature according to the data obtained. Accordingly, in the research, first of all, both in the early period and in the late period, istishhad. Under these headings, firstly, the general attitude of the relevant scholar in terms of istishhad with hadith was briefly mentioned, and then both a remarkable example of istishhad with the companions' sayings was tried to be included and the qualitative and quantitative aspects of the attitudes of istishhad with the companions' sayings were tried to be pointed out. The result of this research is that in the early period, grammar scholars such as al-Sibawayhi (d. 180/796), Yahya b. Ziyad al-Fara (d. 207/822), al-Akhfash wal-Awsat (d. 215/830 [?]) and al-Mubarri (d. 286/900) took the sayings of the leading names of the Companions such as Hazrat 'Umar (d. 23/644) and Hazrat 'Ali (d. 40/661), who were famous for their eloquence, as a basis, albeit to a lesser extent, and in the late period, Zamakhshari (d. 538/1144) was the first to use the sayings of these two Companions. 538/1144), and in time, thanks to the famous scholars of the later period, especially 'Abd al-Rahman b. 'Abdallah Suhayli (d. 581/1185), Ibn Malik al-Ta'i (d. 672/1274), al-Radi al-Astarabadi (d. after 688/1289), Abu Hayyan al-Andalusi (d. 745/1344), and Ibn Hisham al-Nahwi (d. 761/1360), more sahabi and tabi'i jawls entered the grammatical literature. In the final analysis, it has been concluded that in practice, under the name of istishhad with hadith, in addition to the words of the Prophet (pbuh) himself, some of the sayings of the Companions and the tabi'in are also included, and that these sayings are closer to the category of hadith, although they have a place in the Arabic tradition. Again, in the late period, scholars such as Zamakhshari, Ibn Hazm (d. 456/1064), Suhayli, and Ibn Jaruf al-Ishbili (d. 609/1212), in addition to the sayings of the Prophet (s.a.s. ) himself, also included the sayings of the Prophet (s.a.s.).Öğe MÜZEKKİ’N-NÜFÛS BAĞLAMINDA EŞREFOĞLU RÛMÎ’YE GÖRE MARİFET(2020) Pekdoğru, YakupMarifet sûfilere göre Allah tarafından salike verilen bir bilgidir ve bu bilgi fıkıh ve kelamâlimlerinin sahip olduğu bilgiden daha değerlidir. Fıkıh ve kelam uleması bilgiye ya doğrudan temel kaynaklardan ya da istidlal yoluyla ulaşmaktadır. Sûfîler ise marifete kötülüklerin kaynağı olan nefs terbiye edildikten sonra ulaşır. Bu yöntem aynı zamanda ahlaklıbireyleri de meydana getirir; nihayetinde insan-ı kâmiller ortaya çıkar. Marifet Hakk’ıisim ve sıfatlarıyla bilmek ve şeylerin gerçekliğini kavramaktır; onun mahalli sufilerinifadesiyle kalptir. Bu makalede Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde yaşayan, Eşrefoğlu Rûmî’nin Müzekki’n-Nüfûs isimli eseri bağlamında marifet görüşü incelenmiştir.O, Hacı Bayram-ı Veli’nin damadı ve öğrencisidir, hem şair hem sûfîdir, birçok öğrenciyetiştirmiştir, Bayrami ve Kadiridir. Onun eseri seyr u süluk kitabı olarak kabul edilebilir;zira bu eserde nefsi terbiye eden konular ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ayrıca eserin dikkatçekici bir özelliği de okuyuculara çokça nasihatte bulunmasıdır. Eşrefoğlu Rûmî’nin kitaptaki amacı kişileri doğru yola iletmek ve ahirette kurtuluşlarını sağlamaktır. Dolayısıylabiz de çalışmamızda eserin bu yönüne değindik. Daha sonra Eşrefoğlu Rûmî’nin marifetedair görüşlerini açıkladık.Öğe Kur’an’ın Kur’an’la Tefsiri Bağlamında Nisâ Sûresi 34. Âyetin Tahlil ve Değerlendirmesi(2020) Çakıcı, İrfanİlk nesil kendi dilleriyle gönderilen Kur’an’ı belli ölçüde anlasalar da özellikle uygulamaya dair bazı âyetleri anlamada zorluk yaşamış ve bu zorlukların aşılması için de Hz. Peygamber’in açıklamalarına ihtiyaç duymuştur. Rasûlullah da bazen anlamı kapalı olan kimi âyetleri açıklamış bazen de kimi hükümleri bizzat tatbik ederek ashabına göstermiştir. Doğrusu zamanla şartlar değişse de nübüvvet dönemde yaşanan bu durum benzer şekilde her dönemde yaşanmıştır. Bu anlamda kimi âyetlerin anlaşılması ve yorumlanması noktasında her dönemde farklı problemlerle karşı karşıya kalınmış ve bunların çözüme kavuşması için yeni araştırmalara ihtiyaç duyulmuştur. Bunlardan biri de aile içinde kadının eşine karşı olumsuz tutumundan kaynaklanan bir problemin çözümüyle ilgilidarp onları? “?? ????????? ? edin” âyetinin anlaşılması noktasında yaşanmıştır. Âyette geçen ? ?? ?? ?kelimesinin hem manasının kapalı olması hem de cümle içindeki durumuna göre farklı anlamlara gelmesi söz konusu ifadenin farklı şekillerde anlaşılmasına yol açmış, özellikle de günümüzle geçmiş dönem araştırmacıları arasında ciddi bir yorum farklılığının oluşmasına sebep olmuştur. Biz de bu çalışmada bir yandan bütün bu farklı görüşleri analiz ettik bir yandan da âyeti Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri ilkesine göre tahlil ve değerlendirmeye çalıştık.Öğe İslam Ceza Hukuku Bağlamında Büyücülük Suçu(2020) Gezgin, Yusuf Erdemİslam ceza hukuku bağlamında büyücülük konusunun ele alındığı bu çalışmada ilgili suçun uhrevi boyutundan ziyade dünyevi ceza boyutu değerlendirilmiştir. Pozitif ceza hukukunda büyücülüğün cezası sadece halkın dini duygularını istismar ve nitelikli dolandırıcılık gibi unsurlar üzerinden değerlendirilmektedir. Halbuki İslam ceza hukukunda konunun bağlamı direk fâilin gerçekleştirdiği büyü fiilidir. Bu kapsamda ilk olarak büyücülük ve büyü ile ilgili kavramsal bir çerçeve sunulmuş; çalışmanın temel problemi ele alınmıştır. Akabinde gerek fıkıh mezhepleri gerek ilgili mezheplerin mensup oldukları kelâm otoritelerine göre büyünün hakikat veya hayal olmasıyla ilgili mahiyet tartışmaları değerlendirilmiştir. Ayrıca büyücülüğün fıkhî hükümleri kapsamında mezheplerin görüşleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Tabiatıyla ceza hukuku bağlamında bir hüküm verebilmek için kavram analizi, problemin mahiyeti ve fıkhî hükümlerin ele alınması zaruridir. Büyücülüğün mahiyeti ve fıkhî hükmü konusunda bir neticeye ulaştıktan sonra ceza hukuku bağlamında görüşler ifade edilmiştir. Neticede ulaşılan sonuç ve değerlendirmeler ile çalışma araştırmacılara sunulmuştur.Öğe Abdurrahman El-câmî'nin Nefhatü'l-te'yîd Fî Şerhi Kelimeti't-tevhid adlı risalesinin tahkik ve tahlili(2019) Abacı, Harun; İnanç, Yunus[Abstract Not Available]Öğe 'Veren el, alan elden daha üstündür' rivayetinin sened ve metin açısından değerlendirmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2022) Bayram, Binnur; Demir, MustafaBu araştırma; " Veren el, alan elden üstündür " hadisinin sened, metin ve içerik bakımından değerlendirilmesi maksadıyla yapılmıştır. İnceleme sırasında öncelikle ilgili hadisin tarama havuzumuza giren kaynaklardaki sened ve metinlerine ulaşılmış; neticedeyse 12 farklı sahâbî râviden toplam 78 rivayeti bulunduğu belirlenmiştir. Elde edilen verilere göre ilgili hadis metinlerinin 2 veya 3 farklı bağlama (sebeb-i vürûd ) ait oldukları saptanmıştır. Hadisin anlaşılmasında anahtar sözcük sayabileceğimiz "yed-i ûlâ" öbeği ile "verme pozisyonuna sahip kimse"; "yed-i süflâ" öbeği ile de "imkânsızlık yüzünden başkalarından bir şeyler istemek durumunda kalan kimse" anlamlarının kastedildiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca sözü edilen hadisin muhtevası ile tasadduk, cömertlik, cimrilik ve dilencilik kavramları arasında irtibat kurulmuştur. Klasik hadis literatüründe ağırlıklı olarak zekât, sadaka, bağış gibi maddi paylaşım yollarıyla ilişkilendirilen bu hadisin, bazı güncel yorumlara da konu edilebileceği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Hadis, Şerh, Veren El, Alan El.Öğe Kıraat ilminde müdrec olgusu(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Küçükturgut, Muzaffer Ekrem; Çakıcı, İrfanKur’an, lafız, mana ve kıraatten oluşan bir bütündür. Bu bütünün cüzleri arasında mahiyet itibariyle farklılık olsa da katiyet itibariyle farklılık yoktur. Kur’an’ın lafızları nasıl vahye dayanıyorsa onun manası ve farklı şekillerde okunması da vahye dayanır. Esasında bu yaklaşım ulema nezdinde genel itibariyle kabul görse de bu bütünün bir parçası olan kıraatlerin değerlendirilmesi noktasında bazı ihtilaflar yaşanmıştır. Yaşanan her ihtilaf ise yeni araştırmaların yapılmasına vesile olmuş, böylelikle ihtilafların derinleşmesi ve Kur’an üzerinde birtakım şüphelerin oluşmasının önüne geçilmiştir. Kıraatlerle ilgili üzerinde ihtilaf edilen hususlardan biri de müdrec meselesidir. Haddizatında gerek ilm-i kıraat gerekse diğer dinî ilimler alanında telif edilen temel kaynakların çoğunda bu meseleye yer verilmiş, ancak konunun daha çok ansiklopedik tarzda ele alınmış olması, müdrec olgusunun tüm yönleriyle anlaşılması için yeterli olmamıştır. Bu ve buna benzer gerekçelerle “Kıraat İlminde Müdrec Olgusu” şeklinde böyle bir çalışmanın yapılmasına karar verilmiştir. Yapılan çalışmada bir yandan anonim niteliğinde bazı genel bilgilere yer verilmiş diğer taraftan flu diye niteleyebileceğimiz bazı müphem konulara da değinilmiştir. Bu anlamda kıraat olmayan ancak bununla birlikte pek çok âlim tarafından kıraat tasnifi içinde yer verilen müdrece, neden bu tasnif içinde yer verildiği meselesi üzerinde durulmuş ve müdrece yer verilmeyen yeni bir kıraat tasnifi önerisinde bulunulmuştur. Diğer taraftan ulema tarafından ittifakla tefsir olduğu kabul edilen müdrecin; “müdrec kıraat” diye söylenmesinin kıraat mantığı bakımından ne kadar uygun olup olmadığı mülahaza edilmiş ve bunun yerine “müdrec rivayet” şeklindeki bir kullanımın daha doğru olabileceği düşüncesi gündeme getirilmiştir. Zira her kıraatin bir rivayet yönü olsa da her rivayetin bir kıraat yönü yoktur, müdrec de bu cihetle rivayet gibidir. Yapılan çalışmada bu gibi görüş ve kanaatler aklî ve naklî deliller çerçevesinde ele alınmış ve tahlile tabi tutulmuştur.Öğe Kelâm ve akâid ayrımının teorik arka planı(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Boşnak, MuhammedKelâm ilminin dinî ilimler içerisindeki yeri eski bir tartışma konusudur. Onun tümelliği filozoflar ve kelâmcılar arasında tartışılagelmiştir. Fârâbî kelâmı “sınırları şeriat koyucu tarafından belirlenmiş emir ve yasaklara yönelik itirazları savuşturan ilim” olarak tarif etmiştir. Gazzâlî (ö. 505/1111) ise el-Munkız’da kelâmı Ehl-i Sünnet akîdesini olduğu hâl üzere muhafaza eden ve bidatçilerin onu bulandırmasına engel olan ilim olarak tanıtmıştır. Ancak el-Mustasfâ’da kelâmın mevcudu inceleyen küllî bir ilim olduğunu iddia etmiştir. Müteahhir dönemde ise bu kapsam biraz daha genişletilmiş ve konunun akîdelere taalluku bakımından ma‘lum olduğu söylenmiştir. Çünkü kelâm doğru bir akîde tesis etmek amacıyla ma‘lum kapsamına giren her şeyi incelemektedir. Böylece kelâmın konusu ve gayesinin akîde ile ne denli ilişkili olduğu tarihsel süreç içerisinde farklı şekillenmiştir. Bu tartışmaların merkezinde kelâmın cedelî bir âlet ilmi mi yoksa gerçekten tümel ve hakikat araştırması olan bir ilim mi olduğu sorunu bulunmaktadır. Çünkü ispat eden ilmin mahiyeti, ispatlanan akîdenin mahiyetini etkileyecektir. Dolayısıyla kelâmın akâide indirgenmesi bir bakıma onun ispatlama işlevini tartışmaya açmaktadır. Bu problemin çözümü kelâm ilminin akâid ile ilişkisinin ortaya çıkarılması ile çözülecektir. Çünkü kelâm ve akâid arasındaki girift ilişki yukarıdaki probleme kapı aralayan bir mahiyete sahiptir. Söz gelimi bu ilimlerin aynı işleve sahip olup olmadıkları önemli bir sorundur. Yine aynı işleve sahipseler, neden aynı işleve sahip iki ayrı ilim bulunduğu çözülmesi gereken bir problemdir. Ayrıca bunlar ayrı iseler sınırlarını neyin belirlediği ve ortak yanlarının ne olduğu gibi sorunlar bulunmaktadır. Bunların kısmen veya tamamen çözülmesi ile iki disiplin arasındaki ilişki ortaya çıkmış olacaktır. Bu makale bu problemlerin çözümü adına kelâm ve akâidin ilke, konu, problem, gaye ve yöntem yönünden ortak ve muhtelif olduğu noktaları ele almaktadır.Öğe Silsiletu’l-lisan ve el-Arabiyyetu beyne yedeyk arapça öğretim setlerinde tâbi`lerin öğretiminin incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Aldemir, İsmailMakalede Arap gramerinde anadili Arapça olmayanlara tâbi´lerin öğretimi incelenmiştir. Bu gramer kurallarının Arap dili öğretimindeki okuma, yazma, dinleme ve konuşmadan oluşan dört dil becerisine etkisi araştırılmıştır. Anadili Arapça olmayanlara Arap dilini öğretmek için hazırlanan Silsiletu’l-lisan ve el-Arabiyyetu beyne yedeyk dil öğretim setleri örnek olarak alınmıştır. İki setin tâbi´leri öğretim yöntemlerinin karşılaştırması yapılarak ana dili Arapça olmayanlara dil öğretiminde faydalı katkılar sundukları sonucuna varılmıştır. Sıfat, tevkid, bedel, atf-ı beyan ve atf-ı nesaktan oluşan tâbi´lerin anadili Arapça olmayanlara öğretiminde bu iki kaynak arasında kıyaslamalar yapılmış ve yetelilik dereceleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca eksik görülen yönler ile ilgili çözüm önerileri sunulmuştur.Öğe Imaginary description style in Arabic literature and its projection in the Quran(Sakarya Üniversitesi, 2022) Çokyürür, Mehmet ZahidThe critics of classical Arabic literature have attached particular importance to the description style in poetry or any literary genre. They considered the style of description, which they regarded as "painting with writing" in general, among the sine qua non of poetry. They even accepted that most of the poetry, except for a few, consisted of description. On the one hand, while the critics of Arabic literature dwell on the nature of the description, its importance, and the basic criteria to be sought in a successful description, on the other hand, the literati have brought the most beautiful examples of description to the Arabic literature by adapting the description to literary genres with all its colors and varieties. In this sense, they have made undeniable contributions to Arabic literature. While categorizing the depiction, they divided it into two as the transfer of the depicted element as it is and the transfer by adding artistic interpretation to it. In addition to all these, historians and critics of Arabic literature in the modern period have also brought some conceptual expansions to meet the types of depictions. For example, omer Ferruh, one of the well-known Arabic literature historians of the modern period, divided the depiction style into emotional (sensory) and imaginary depiction. He called the transfer of the described elements of the external world felt by the basic sense organs as they are without adding any additions or interpretations, emotional depiction, and the transfer of them by embellishing them with rhetoric such as simile and metaphor, imaginary depiction. According to this, while the starting point of the emotional (sensorial) description is only the perceived physical environment itself, the ele-ments of the physical environment are also included in the imaginary description which the start-ing point of it is the memory and imagination of the human beings. Therefore, in the imaginary description, the imagination of the poet or the literary person who performs the depiction style plays a leading role.Iliyya al-Havi, on the other hand, divided the depiction into three classes as narration (sensory), material, and conscientious (diagnosis) description. In the narration description, a relationship of similarity is established between two concrete elements or scenes of the outside world. In this type of depiction, the basic elements of the depiction are the concrete objects in the outside world. However, since these objects are not depicted as they are, but are conveyed by establish-ing a relationship of similarity, the imagination comes into play and even comes to the fore. In the material description, the similarity between two concrete scenes is not the subject of the description as in the narrative description, but there is a situation where an idea or a mood is compared to an aspect of a concrete item or a physical portrait. Therefore, while both sides of the simile phenomenon are concrete in the narration description, one side remains abstract and the other concrete in the material description. In the conscientious depiction style, the boundaries of the current phenomenon and environment are exceeded. It is generally accepted that the scientific content of it is ignored, and new poetic and emotional meanings are attributed to it. In other words, inanimate or mindless beings acquire perfect human personalities. This style of description is also called nafsi description or ta5his. This partition of iliyya al-Havi corresponds to 'Umar Farrukh's description of imaginary description. In classical Arabic rhetoric, this method generally takes part within the boundaries of the science of declaration, which is a sub-discipline of the science of rhetoric. In every period of Arabic literature, there are examples of beautiful poetry that vividly reflect each of these types of descriptions. Especially in the Arabic literature of the Ignorance (Jahiliyyah) and Abbasid period, the quality of the literary depiction style rose to the occasion.As for the projection of the imaginary style of depiction in the Qur'anic anecdotes, the method of depiction has clearly emerged in his literary style. Besides the visible events, objects or scenes, the Qur'an is quite successful in describing purely mental notions, spiritual states or the nature of things in a tableau with a relationship of similarity. In particular, it is one of the secrets that proves the ijaz of the Qur'an. Sometimes he described the truth as it is; sometimes, he described it by adding artistic interpretation. The second of these meets the imaginary description. In this research, the expression of the imaginary depiction style in the rhetoric of the Qur'an and espe-cially its projection in the stories will be touched upon, and it will be tried to shed light on the style in question, within the framework of the triple distinction in the form of narrative, material, and imaginary description.Öğe An evaluation of the interest-free pension system implemented in Turkey in terms of islamic law(Istanbul University Press, 2023) Güney, Necmeddin; Gezgin, Yusuf ErdemThe private pension system (PPS) in Türkiye is based on the long-term investment of savings individuals make throughout their work life and results in the payment of a lump sum or salary to the person upon retirement. This private pension system was launched 19 years ago and consists of the voluntary-based individual pension system (Volunteer PPS) and the obligation-based automatic enrollment system (AES). People participating in PSS can choose the funds in which they want their money to be invested. Two types of pension plans exist in terms of Shariah compliance: conventional and interest-free. While all pension management companies have interest-free pension funds (usually from AES) in addition to conventional funds, two pension companies provide interest-free-only pension plans and fund services. This study aims to evaluate the current application of interest-free PPS in Türkiye within the framework of Islamic law. After introducing information about the development process and current status of PPS practices in Türkiye, the article will go on to explain the Islamic ruling on interest-free PPS pension plans according to Islamic law and point out the possible objectionable issues.Öğe Karaman ve Konya ağızlarındaki Arapça kökenli olduğu düşünülen bazı fiiller(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2022) İnanç, YunusDillerin birbirlerinden etkilenmeleri doğal yapılarının bir gereğidir. Diller birbirlerinden kelime ya da kelime grupları alırlar. Diller arasındaki bu etkileşim kaçınılmaz bir durumdur. Türkçe ve Arapça da birbirinden etkilenen ve aralarında kelime alışverişi bulunan dillerdendir. Bu çalışmada Arapçadan Türkçeye geçen ve halk ağzında kullanıldığı için yöreden yöreye farklılık gösteren fiiller incelenecek ve bunların köken analizi yapılacaktır. Çalışma Karaman ve Konya yöresine özgü ağızlarda yer alan ve Arapça kökenli olduğu düşünülen kırk bir adet fiille sınırlı kalacaktır. Arapçadan Türkçeye geçmiş ve güncel Türkçe sözlüklerde yer alan Türkçeleşmiş kelimeler kapsam dışı tutulacaktır. Çalışma için kelimelerin derlenmesi sürecinde literatür taraması yapılmış ve görüşme yöntemi uygulanmıştır. Görüşme yöntemi olarak yapılandırılmış görüşmeden ziyade yarı yapılandırılmış görüşmeye başvurulmuştur. Çok sayıda kelime tespit edilmiş ve bu kelimelerden sadece fiil olanları bu çalışmaya dâhil edilmiş, isim ve sıfatlar konu dışında bırakılmıştır. Tespit edilen fiillerin hangi yörede, hangi anlamda kullanıldığı belirtilmiş, olabildiğince birinci ağızdan örnek kullanımlar aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma sayesinde merkezi veya köyleri fark etmeksizin Karaman ve Konya halkının dilinde yer alan bazı kelimelerin Arapça ile doğrudan irtibatlı olduğunu görmek mümkün olmuştur.Öğe Altın sektöründe elektronik ticaret işlemleri ve fıkhî değerlendirmesi(Hitit Üniversitesi, 2022) Gezgin, Yusuf ErdemTicaret, toplumsal hayatta bireylerin ilişkilerini yansıtmakta ve toplumun gelişim süreçleri hakkında bilgiler vermektedir. Ticari hayata göre o toplumun sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yapısı ve buna göre hukuki gelişmişlikleri hakkında bilgi edinilmektedir. Bu nedenle ticaret hukukuyla ilgili bilinen ve tatbik edilen hususların yeniden gözden geçirilmesi zaruridir. İşte bu kapsamda elektronik ticaret oldukça önemli bir örnek olarak hukukçuların önünde durmaktadır. Elektronik ortamda yapılan alım-satım işlemlerini ifade eden elektronik ticaret, modern dönemin vazgeçilmez alışveriş şekillerindendir. Kısa adıyla e-ticaret, internetin yaygın kullanımına paralel olarak bireylerin ihtiyaç duyduğu birçok şeyin temininde aktif şekilde kullanılmaktadır. Günlük hayatta kullanılacak elektronik eşyalar, giyim, gıda ve temizlik ürünlerinin yanı sıra yatırım aracı ve ziynet eşyası şeklindeki menkul kıymetlerin elektronik ortamda satışa sunulduğu görülmektedir. E-ticaret; alışveriş taraflarının sanal ortamda bir araya gelmeleri, akdin konusunun ve bedelinin taraflara belirli bir süre sonra ulaşması gibi yüz yüze yapılan alışverişlere göre oldukça farklı bir yapıya sahiptir. Özü itibariyle kıymetli olan altının e-ticarete konu edilmesi diğer menkul ve gayrimenkul eşyalara göre daha geç bir döneme denk gelmektedir. Tabiatıyla e-ticaretin daha işlevsel ve güvenilir yapı halini alması altının bu mecra aracılığıyla satışa sunulmasını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla Müslümanların gündemine hem e-ticaretin yapısından kaynaklanan hem de altının fıkhî mahiyeti kaynaklı problemler gelmiştir. Bu problemlerin başında altının hukuki mahiyetinin para olması ve sarf akdi çerçevesinde mübadele edilme zarureti gelmektedir. Klasik dönem fakihlerinin cumhuru ve çağdaş dönem İslam hukukçularının çoğunluğunun bu kanaati çalışmada benimsenmiş ve buna göre değerlendirmeler yapılmıştır. Bu kanaate göre elektronik ortamdaki altın işlemlerinde sarf akdinin kurallarına bağlı kalmak ise problemli görülmektedir. İşte bu temel hareket noktası ve detaylardaki farklı görüşler çerçevesinde araştırmamız altın sektörünün elektronik ticaretlerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Kuyumcular yahut daha genel adıyla altın sektörü yüz yüze altın ticaretlerinin yanı sıra sanal ortamda da satış yapmayı istemektedirler. Bu kapsamda kendi sosyal medya hesapları, web siteleri aracılığıyla satış yaptıkları gibi pazaryeri adıyla bilinen birçok ürünün aynı anda satışa sunulduğu aracı platformları da kullanmaktadırlar. Satışa konu edilen varlık altın olduğu için kendi iç yapısı içerisinde farklı uygulamaların olduğu görülmektedir. İşte bu farklı uygulamalar çerçevesinde sarf akdinin şartlarının ifa edilip edilmediği bu çalışmada konu edilmiştir. Ayrıca fıkhî değerlendirmelerde önem arz eden bir diğer husus müşterinin altın satıcısı firmaya yaptığı ödemelerde kullanılan yöntemler ve firmanın satışa konu olan altın ürünlerini müşteriye teslim şekilleridir. İşte araştırmamızda bu detayların tamamı beyan edilmiştir. Günümüzde altın tezgahüstü, para ve sermaye piyasalarında finansal bir unsur olarak yer almaktadır. Çalışmamızın başlığında ifade edilen “altın sektörü” tabiri, tezgahüstü piyasalarda her çeşit altının ticaretini yapan üreticileri (madenler, rafineriler, darphane ve atölyeciler), aracıları (toptancılar ve çantacılar) ve perakende altın satışı yapan kuyumcuları/sarrafları kapsamaktadır. Bu manada elektronik ticaretle altın satışı yapan kuruluşların işlemleri, altının üretim aşamalarıyla ve bu aşamalarda gerçekleştirilen mübadeleler de dikkate alınmak suretiyle çalışmaya dâhil edilecektir. Ayrıca para ve sermaye piyasalarındaki altın işlemleri doğrudan elektronik altın ticareti olarak nitelenemeyeceği için kapsam dışı tutulacaktır. Ancak tezgahüstü piyasalarla finansal piyasa unsurlarının ortak işlemlerinden Kuyumcu Altın Değerleme Sistemi (KAD-SİS) özellikle incelenmiştir. Çalışmaya zemin teşkil edecek kaynaklar sistemin işleyişi ve fıkhî değerlendirmesiyle ilgili olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. İşleyiş ile ilgili olmak üzere sektör temsilcilerinin e-ticaret web sayfaları ve yüz yüze yapılan görüşmelerden bilgiler elde edilmiştir. Fıkhî manada ise bir mezhep sistematiğinden ziyade farklı mezheplerden istifade edilmiştir. İşleyiş ile ilgili kaynaklar kendi içlerinde mukayese edilmiş, elde edilen bilgilerin sağlaması yapılmıştır. Böylelikle fıkhî değerlendirmelerin isabetli bir şekilde ortaya çıkması hedeflenmiştir. Bu manada hem sektör temsilcilerinden hem de e-ticaret yoluyla altın temini yoluna giden ve dinî hassasiyeti olan mükelleflere yol gösterilmek amaçlanmıştır. Neticede e-ticaret ve KAD-SİS gibi modern araçlarla yapılan altın mübadelelerinin caiz olan ve olmayan şekilleri araştırmacılara sunulmuştur.Öğe Nahiv ilminde benzerlik olgusu(Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2022) İnanç, YunusArap dilcileri, Arapların dile özgü kullanımlarını derleme ve derlenen verilerden dil kurallarına ulaşma süreçlerinin ardından dil kuralları ile ilgili derinlikli tartışmalar içerisine girmişlerdir. Başlangıçta temel dil meseleleri üzerinde duran dilciler zamanla konular üzerinde daha detaylı açıklamalar yapacak düzeye gelmişlerdir. İlk aşamalarda öncelikli ve zorunlu bilgiler üzerinde yoğunlaşırlarken daha sonra gerek dil ilimleri ve gerekse diğer ilimlerdeki gelişmelere paralel olarak zorunlu ve temel bilgilerin arka planına eğilmişlerdir. Nahvin kavramsal çerçevesinin tamamlanmasıyla beraber dil konularını kavramlar üzerinden daha derinlikli olarak tartışmışlar ve dil kurallarının arka planında yatan ve dil kuralı ile ilgili hükmü doğrudan etkileyen gerekçeler üzerinde düşünce üretmişlerdir. Bu çerçevede illet kavramı ortaya çıkmıştır. Ancak dilciler dil kuralları ile ilgili birincil illetlerin izahı ile yetinmeyip gerekçe arayışını ileri düzeylere taşımışlardır. İllet esaslı çalışmalar esnasında nahiv kurallarının arka planında etkin olan ve dilcilerin açıklamalarında dikkat çeken olgulardan biri de benzerlik olgusu olmuştur. Normal şartlarda gramer bakımından etkinliği bulunmayan bir öge benzerlik olgusu sayesinde başka ögeler üzerinde etkide bulunur hale gelmiştir. Bu çalışmada bir illet olarak benzerlik olgusu asıl ve fer’ bağlamında ele alınacaktır.Öğe Cüneyd-i Bağdâdî’nin halifesi Ebû Muhammed el-Cerîrî: Hayatı ve tasavvufî görüşleri(2021) Pekdoğru, Yakup; Alkan, HarunBu makalenin amacı Cüneyd-i Bağdâdî’nin halifesi olan Ebû Muhammed el-Cerîrî’nin hayatını ve tasavvufi görüşlerini ortaya koymaktır. Cüneyd-i Bağdâdî Bağdat’ta yaşamış bir sufidir. O, hem yaşadığı dönemde hem de kendinden sonra övgüyle bahsedilen sufiler arasındadır. Tasavvuf başta olmak üzere diğer dini alanlarda ilmi yetkinliği her kesim tarafından dile getirilmektedir. Onun bu özelliği dayısının kendisine tavsiyesiyle ortaya çıktığı söylenebilir. Cüneyd-i Bağdâdî sufîler arasında “seyyidü’t-taife” lakabıyla anılmaktadır. Ebû Muhammed el-Cerîrî ise kaynaklarda onun halifesi diye belirtilmektedir. Cüneyd-i Bağdâdî’nin birçok halifesi vardır ancak rivayetlerde “Cerîrî onun yerine geçti, Cüneyd onu işaret etti” gibi hususlar zikredilmektedir. Dolayısıyla Cerîrî’nin halifeliği diğerlerine nazaran ön plandadır. Ebû Muhammed el-Cerîrî diğer sûfîler gibi bazı konulara dair açıklamalarda bulunmaktadır. Bunlar arasında tasavvufi düşüncedeki nefs, marifet, tevhid, iman, ihlas gibi konular vardır. Ancak zikredilen konulara getirdiği yorumlar bağlamları bulunmadığı için yer yer birer cümleyle dile getirilmişlerdir. Bu makalede önce Cerîrî’nin hayatına ve onun Cüneyd-i Bağdâdî ile ilişkisine sonra Cerîrî’nin tasavvufi görüşlerine değinilmiştir.Öğe Nahiv yöntembiliminde birincil delillerin tearuzu olgusu ve tercih yöntemine bir bakış(2021) Çokyürür, Mehmet ZahidThe effort to create a functional methodology in any branch of science is a clear indication of the aim of reaching consistent and generally accepted concepts, theories and rules in that branch of science. The same effort and purpose has been witnessed in the Arabic language. The need to establish a functional methodology in order to reach the consistent and generally accepted language rules in Arabic linguistics must have made itself felt; In this respect, the science of nahiv was formed as a result of the careful efforts of linguists such as Ibn Cinnî, Kemâleddin al-Enbari and Suyûtî, who were inspired by the sciences of hadith and fiqh. As a matter of fact, the fact that logical and procedural concepts, analyzes and approaches began to be seen for the first time in Arabic linguistics with Ibn Jinni supports this situation. Again, Enbârî's underlining in the preface of his work "el-İğrâb fî cedeli'l i'râb" on the method, that he wrote his work upon the request of the scientific community, stands before us as another strong data. Suyûtî, who has gifted works in many branches to the world of science, undertook the task of developing the science of nahw method a little more and making it more organized, especially for his famous work titled “al-İktirah”. One of the most important issues that the aforementioned pioneer linguists dealt with and discussed in syntax methodology was the disagreement of the evidence and the issue of which one would be preferred among the contradicting evidences. Because linguists; although they have exerted serious devotion to arrive at convincing and reasonable judgments in resolving language issues; Sometimes, they were also exposed to conflicts of different evidences on the same issue and plane, which would directly affect the outcome and lead to the emergence of different provisions. Linguists who are not helpless in the face of these situations; they have succeeded in reaching some methodological solutions with the help of their own equipment and experience. These solution efforts are gathered under the preference method in the final analysis. Thus, in his works, the fact that the evidences such as narration, comparison, ijma and istishâb conflict with their own kind or with each other and the issue of which one will be preferred in terms of method have taken place with the argumentative method and examples. In this study, the problem of conflicting evidences with each other and the nature of the solution of this problem will be emphasized. as follows; In the introduction part, the emergence and progress of the syntax method on the stage of history was briefly touched upon, then general information was given about the nature of the concepts of tear and preference, which constitute the main theme of the article, and then the main topic was given. In the development section, cases of conflict between transmission and transmission, comparison with comparison, comparison with transmission, ijma and muhtalafun fih, istishab and other evidences are given under separate headings and accompanied by plenty of examples. Thus, the criticism of the promissory note and text in the comparison of the transfer and the transfer, and the issue of whether one of the evidences is supported by an equivalent evidence in the contrast of the qiyas and qiyas has come to the fore as the method of choice. It has been determined that the hierarchy of evidence plays an active role in other conflict situations.Öğe Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çocuklarla ilgili anlatımlarının dilbilimsel açıdan değerlendirilmesi(2021) Ekizer, DuranHz. Peygamber (s.a.s.) insanla ilgili her alanda ümmetine örnek olarak gönderilmiş bir elçidir. Onun gerek eylem ve gerekse de davranış bakımından ortaya koyduğu model, sünnet olarak isimlendirilmektedir. Dolayısıyla Allah’ın insanlığa gönderdiği örnek şahsiyetin fiillerinin yanında ona isnat edilen her söz, din dili açısından bir değer yargısı içermektedir. Fasih bir dil çevresinde yetişen ve kendi çağında konuşulan Arapçanın dil varlığını bütün yönleri ile aktif olarak kullanan Hz. Peygamber, Kur’an’da kendisine verilen ilahi hakikatleri beyan etme görevi gereğince iletmek istediği mesajları muhataplarına etkin ve dinamik bir şekilde aktarmıştır. Dilbilimsel açıdan bakıldığında kendine özgü üsluba sahip olduğu anlaşılan Resûlullah, Müslümanlar için ideal rol model olması çerçevesinde insanlarla iletişim kurma konusunda da takip edilmesi gereken bir sünnet ortaya koymuştur. Onun kendi dönemindeki fasih Arapçanın anlatım tekniklerini etkin bir şekilde kullandığı ifade üslupları, şekil ve muhteva açısından yukarıda temel nitelikleri anlatılan çatı bir kavram olan sünnetinin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle ona isnat edilen ifadeler üzerinde yapılacak dilbilimsel analiz ve değerlendirmeler, peygamberlik vazifesi uyarınca geliştirdiği nebevî söylemin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Bu tespiti doğrulayan en önemli kanıtlardan birisi, Hz. Peygamber’e ait olan anlatımlara genel olarak bakıldığında hiçbir surette söz israfının yapılmamış olmasıdır. Çünkü onun bakış açısına göre söz, boşa harcanmaması gereken değerli bir olgudur. Hadislerin dilbilim açısından irdelenmesine geçilmeden önce Hz. Peygamber’e isnat edilen ve manen rivayet edilen sözlerin onun üslubu konusunda güvenilir bir malzeme olup olmaması konusunun ele alınması gerekmektedir. Dil araştırmaları bağlamında hadislerde yer alan manevi rivayet meselesinin ele alındığı tek alan, normatif ve kural koyucu bir ilim olan nahivdir. Kaldı ki, hadislerin mutlak anlamda nahivde istişhâd için kullanılabileceğini savunan İbn Hişâm ve İbn Mâlik gibi otorite olarak kabul edilen dilciler vardır. Belagat felsefesinin gelişiminde önemli rol oynayan bazı kaynak metinlerin yazarları olan Ebû Hilâl el-Askerî, İbn Reşîk el-Kayravânî, Abdulkâhir el-Cürcânî ve et-Taftâzânî gibi dilbilimciler, hadislerin manen rivayet edilmesi meselesini tartışmamışlardır. Dilbilim açısından hadisler, Hz. Peygamber’in üslubunu yansıtan klasik Arapçanın dil varlığının kaynaklarından birisi olup hadislerin manen rivayet edilmesi konusu, özellikle belagat araştırmalarında herhangi bir problem teşkil etmemektedir. Ayrıca sahih hadis kitaplarında Resûlullah’a isnâd edilen ifadelere bakıldığında onun üslup özelliklerini tespit etme noktasında sıkıntı yaratacak lafız farklılıklarının olmadığı anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’e ait olan bir ifade üzerinde yapılacak dilbilimsel bir çalışma tabiatı itibari ile bir üslup ve söylem analizidir. Bu açıdan bakıldığında Hz. Peygamber’in genel manada insanlarla, daha özelde ise çocuklarla iletişiminde kullandığı anlatımların dilbilimsel açıdan değerlendirilmesinin hareket noktası, onun ontolojik açıdan insan varlığına bakışının temel ögelerini doğru bir şekilde tespit etmektir. Buradan hareketle ifade edilebilir ki; Hz. Peygamber insanı, Allah’ın muhatap alıp yarattığı saygın ve değerli bir varlık olarak görmektedir. Dolayısıyla o, küçük-büyük, erkek-kadın her insanın değerli olduğunu söz ve fiillerinde ortaya koymuş ve bu konuda müstesna bir örneklik sergilemiştir. Hz. Peygamber çocuklarla olan iletişiminde onların bilişsel gelişim seviyelerine uygun bir ifade üslubu benimsemiştir. Buna göre zaman zaman muhatap aldığı çocukların idrak ve anlayış kapasitesine göre onlara yetişkinlerin anlayabileceği üst düzey mesajlar vermiştir. Bazen de çok sevdiği kuşu öldüğü için kalbi kırık bir çocuğu teselli etme amacı ile şiirsel formda bir anlatım kullanmıştır. Dolayısıyla onun çocuklarla olan iletişiminde ortaya koyduğu üslup özellikleri, anlatım tekniği bakımından oldukça etkin ve dinamik bir görünüm arz etmektedir. Bu makalede Hz. Peygamber’in genel olarak çocuklar hakkında, özel olarak onlarla olan diyaloglarında kullandığı ifadeler, örnekler üzerinden dilbilimsel açıdan incelenmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerin interdisipliner hadis çalışmalarına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Aswad b. Yazid (d. 75/694) and Its Place in the History of Fiqh(Istanbul University Press, 2022) Gezgin, Yusuf ErdemKufa played an important role in the formation process of fiqh sects from the Prophet Mohammad to the mujtahid imams. The leading names of the Kufe fiqh school, known for its rationalism, are Abdullah ibn Mas?ud (d. 32 / 652-53) and his students. Many scholars have conveyed the scientific activity carried out in ibn Mas?ud 's assemblies to the next generation. The most famous of these scholars are Alqama ibn Qays (d. 62/682) and Aswad ibn Yazid (d. 75/694). This study has focused on Aswad ibn Yazid and his position in the history of fiqh. In this context, first, his life and his scientific personality were described, and then the effects of the tabi'un, who were educated by the generation of the sahabah, on the formation of fiqh sects were explained. In the context of the narratives about Ibn Yazid, scholars have attempted to determine his position in the history of fiqh. Detailed information was given about the influence of the Hanafi School of Law on the formation of the Kufa-centered fiqh activity. This account has been confirmed by his fiqh methodology and his exemplary views about the Furû? al-Fiqh. As a result, we arrived at a conclusion about the nature of the task he performed in the formation of the Hanafi School of Law. © 2021 Istanbul University Press. All rights reserved.Öğe The possibility of fiqh education in the khutbas (Particularly in the usage of fatwa)(İstanbul Üniversitesi, 2022) Öksüz, Abdullah SacidThe practice of khutba before the Friday prayer is one of the Irshad tools that contribute significantly to the accumulation of religious knowledge for individuals owing to the fact that khutbas can reach out to a large part of society. However, khutbas are also made available to the public through publications such as independent books, journals, and newspapers. The research concerning the Friday khutbas demonstrates that society has questions/problems related to the fiqh among the religious issues. Through the application of the Fatwa Line, the society conveys these questions to the Muftiate or directly to the High Board of Religious Affairs. A component that reflects the faith in the Presidency of Religious Affairs, and the High Board, is the academic efforts to provide a timely response to these questions. In this study, we sought to survey the research and literature concerning the khutba service of the Presidency of Religious Affairs in the aspects of fiqh. However, in the process of developing the contents of khutba, we discovered the sectors in which the expectations of society are directed within the discipline of fiqh. Therefore, we address the relationship between the fatwa, which is described as the response to the religious questions, and the catechization. We also address the possibility of using the fatwas in khutbas as a tool of instruction in fiqh. Concerning the practical elements of our study, we discovered that among the content of the khutbas given in 2019, no usage of fatwas was included. In this study, we highlight the fatwas, which can be accessed on the website of the High Board and can be seen as a response to the questions of society, as these fatwas are in the same context of the content of the khutbas delivered in 2019. We concluded the study with our assessment of the subject matter. © 2022 Istanbul University Press. All rights reserved.Öğe BDDK Düzenlemesi sonrasında tasarruf finansman sisteminin (TFS) fıkhî açıdan değerlendirmesi(Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2022) Gezgin, Yusuf Erdemİnsanların müreffeh bir hayat sürebilmeleri için temin etmeleri gereken ev ve araba gibi temel ihtiyaçları vardır. Bu malların elde edilebilmesi için gerekli olan meblağın temininde genellikle bireysel tasarruflar ön plana çıksa da farklı finansman yöntemlerine müracaat edilebilmektedir. Bu yöntemlerin başında konvansiyonel bankaların kredileri gelmektedir. Ancak dînî sebeplerle alternatif finansman yolları da tercih edilebilmektedir. Bunlardan biri olan tasarruf finansman sistemi (TFS), bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere biriktirmeyi hedeflediği tasarruflarını organize bir yapı içerisinde değerlendiren bir kurum olarak dikkat çekmektedir. Zaman içerisinde çok sayıda kişi tarafından tercih edilen bu sistemin fıkhi durumu çeşitli araştırmalara konu edilmiştir. Ancak bu çalışmalar 2021 yılında yapılan hukuki düzenleme öncesine aittir. Dolayısıyla işleyiş ile ilgili önemli düzenlemelerin yapıldığı yeni yönetmelik dikkate alınarak sistemin yeniden incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla kaleme alınan bu makalede, sistem hem yatırımcıların durumu hem de şirketin iç yapısı bakımından incelenmiştir.