Cilt 2 - Sayı 2 (Aralık 2019)
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın İstanbul’da iki çeşmeye su getirtmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Uca, AlaattinBeşiktaş’ta Rum Ali Mahallesinde bulunan iki çeşme dört seneyi aşkın bir süreden beri suyollarının bozulmasından dolayı atıl bir halde kalmış ve mahalle halkı son derece zor durumda idi. Gerçi ihtiyar heyeti bu konuda “ahali-i hamiyet-mendândan” yani hayırsever halktan yardım almak suretiyle çeşmelerin tamirini kararlaştırmış ve bu yolda yardım toplamaya başlamış ise de toplanan yardım ile tamir ve onarım mümkün olamamıştır.Öğe Karaman Sempozyumu (sosyal ve beşeri bilimler) 20 – 22 Haziran 2019(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Muşmal, Hüseyin20-22 Haziran 2019 tarihleri arasında Karaman Valiliği, Karaman Belediyesi ortaklığı ve Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi ev sahipliğinde Karaman (Sosyal ve Beşeri Bilimler) Sempozyumu gerçekleştirilmiştir. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Akgül’ün projesi ve himayesi doğrultusunda ortaya çıkmış olan sempozyum fikri, Karaman Valiliği ve Karaman Belediyesince desteklenerek Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi tarafından kısa bir süre içerisinde hayata geçirilmiştir. Sempozyum çağrısı öncesinde, şahsımın başkanlığında Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Erol Yüksel, Karamanoğulları Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Ali Kapar gibi akademisyenlerden oluşan bir düzenleme kurulu tertip edilmiştir. Düzenleme kurulu tarafından, sempozyum bilim heyetinin oluşturulması esnasında akademisyenlerin Karamanlı olması, Karaman ile bir bağının bulunması veya bir vesile ile Karaman üzerine çalışmış olması gibi hususlar dikkate alınmıştır. Sempozyum sekretaryasını KMÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Emre Koç ve Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi İsmail Akkaş yürütmüştür.Öğe Cemile Tekin (2018), Hırvatistan Devleti’nin kuruluşu ve Türkiye ile münasebetler(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Yıldız, Mevlüt SametÇalışmaları Balkanlar üzerine yoğunlaşmış olan Cemile Tekin, 1963 yılında Bosna-Hersek’te doğmuştur. Cemile Tekin’in o bölgede doğması ve Boşnakça, Bulgarca, Çekce, Hırvatça, Lehçe, Makedonca, Rusça ve Sırpça gibi bölge dillerine iyi derecede hâkim olması nedeniyle; inceleme konumuz olan eserini siyasi tarih ve dış politika araştırmalarında önemli bir konuma getirmektedir.Öğe Çağatay Benhür, (2018) soğuk savaşta sıcak temas: Cevdet Sunay’ın Sovyetler Birliği ziyareti(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Sarıyar, CananSelçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Çağatay Benhür’ün 2018 yılı Nisan ayında Palet Yayınlarından çıkan eseri “Soğuk Savaşta Sıcak Temas: Cevdet Sunay’ın Sovyetler Birliği Ziyareti 12-21 Kasım 1969” adını taşımaktadır.Öğe Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde sosyal meselelere yöneltilen dikkat(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Turna, MuratÖmer Seyfettin 1884 – 1920 seneleri arasında yaşamıştır. Bu seneler Osmanlı Devleti’nin siyasi, askerî, iktisadi, sosyal buhranlarla çalkalandığı; gücünü büyük oranda yitirdiği ancak hâlen hüküm sürdüğü bir döneme denk gelir. Ömer Seyfettin, asli mesleği askerlik olan bir sanatçıdır. Faal askerlik hayatı sona erdiğinde ise vefatına kadar öğretmenlik yapmıştır. Toplum hayatıyla yakından ilgili bu iki vazifeyi icra ederken yaptığı gözlemlerin hikâyelerine aksetmesi, onun eserlerini daha nitelikli ve çarpıcı kılar. Sanatçının hikâyeleri edebî ve estetik yönü kadar sosyolojik ve psikolojik cepheleri ile de değer taşır. Bu hikâyelerden, Cumhuriyet’in ilanından evvelki mevcut yapının mahiyeti, meseleleri hakkında bilgi edinmek mümkündür. Tarihî bir dönemeç noktasında yaşamış olan sanatçının fikirlerinin olgunlaşmasında Trablusgarp’ın işgali, Balkan bozgunları, Cihan Harbi tesirli olmuştur. Türk insanına yönelen tehditlerin farkındadır. Vatan müdafaasında esir düşmüş, memleket evlatlarını okutup eğitmiş bir aydın olarak toplumun meselelerine vâkıftır. Sosyal hayatın nabzını çok iyi tutar. O, Kurtuluş Mücadelesi için kenetlenerek topyekûn harekete geçen milleti görmüş, yaşanan acı hadiselere çare olacak yollar aramıştır. Millî hassasiyetler taşıyan biri olarak eserlerinde toplumu, onun nüvesi olan insanı ele almış ve boğuşulan sorunlar için fikirler ileri sürmüştür. Bu bakımdan Ömer Seyfettin’in hikâyeleri, Türk toplumunun tarihî öneme sahip bir devrine ışık tutmayı sağlar. Makalede, yazarın hikâyelerinde işlediği sosyal meselelerin neler olduğu tespit edilerek, kısmen sunulmuş olan çözüm önerilerine dikkat çekilecektir. Hikâyelerin büyük oranda gerçeklerle kurgulandığı bilinirse, toplumun tam bir asır öncesinde çektiği sıkıntıları, bunların kaynaklandığı sebepleri; kısacası o dönemin şartlarını aksettirmedeki başarısı anlaşılır. Böyle bir çalışmanın geçmiş ile bugün arasında bağ kurma, meseleleri muhakeme etme, insanı ve toplumu kavrama yolunda sağladığı fayda ise edebiyat araştırmalarıyla elde edilen kazancın sadece bu sahayla sınırlandırılamayacağını; taşıdığı boyut zenginliğini gösterir.Öğe R. K. Narayan’ın the english teacher adlı romanına postkolonyal kuram çerçevesinden altmetinsel bir okuma(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Taş, Recep Mehmetİnsanoğlunda doğuştan var olan yayılma, kontrol altına alma, tahakküm kurma itkisinin (emperyal istenç) tarih boyunca zamanın ruhuna uygun görüngü ve araçlarla devinim bulduğunu bir olgu olarak ileri sürülebiliriz. Fiziksel ve düşünsel açılardan yer ve zamanın gerektirdiği uygun adımları atıp güç elde edenlerin, elde ettikleri gücü ötekiler üzerinde bir kontrol ve tahakküm aracı olarak kullanıp onları sömürmekten hiçbir zaman imtina etmedikleri de bir olgu olarak ortada durmaktadır. Denilebilir ki, kontrol altına alıp tahakküm kurma itkisi (emperyalizm) hep var olmuş fakat bu itkiyi kinetik halde görünür kılan sömürü araçları değişmiştir. Sömürü maliyetini azaltmak bu değişimin en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Önceleri ötekini yok ederek varlıklarını kontrol altına alan emperyal itki zamanla, maliyeti daha az olan ve kolonyalizm, neo-kolonyalizm, kültür kolonyalizmi ve son olarak da meta-kolonyalizm diye adlandırılan araçlarla tahakküm kurmakta ve gereken yerde uygun adımı atamamış olanların varlıklarını kontrol altına almaktadır. Buna karşın, sömürülenler cephesinde de emperyal itkinin bu tahakküm kurma araçlarına karşı sömürünün boyut ve yoğunluğunu azaltan çeşitli aktif veya pasif direniş şekillerinin geliştirilmiş olduğu ileri sürülebilir. Emperyal itki sömürü araçlarını değiştirdikçe, sömürüye maruz kalanlar da karşı çıkış ve direnme tarzlarını değiştirmektedirler. Fanon, Thiong’o, Guevara, Malcolm X gibi aktif direnme araçlarını benimseyenlerin yanı sıra, Gandi, H.D.Thoreau, Mandela, Martin Luther King, L. Tolstoy gibi sivil, pasif ve şiddetsiz direnme araçlarını benimseyenler de sömürüye karşı belirli kazanımlar elde etmişlerdir. Bu makale, yukarıda vurgulanan açıklamalar çerçevesinden hareketle, R. K. Narayan’ın The English Teacher adlı romanını postkolonyal kuram temelinde alt-metinsel bir okumaya tabi tutmaktadır. The English Teacher adlı roman genel olarak Narayan’ın erken kaybettiği eşine duyduğu sevgi ve özlemi anlatan otobiyografik bir roman olarak değerlendirilmektedir. Makale bunu kabul etmekle beraber, Narayan’ın aynı zamanda romanı, uzun süredir devam eden İngiliz sömürü düzeninin üzerinde yarattığı kültürel baskıya karşı pasif bir direniş psikolojisi ile yazdığını, alt metinlerde tahakküm kurucunun sömürüyü algı ve düşünsel yönlendirmelerle (meta-kolonyalizm) durmaksızın sürdürdüğünü, bunun sonucunda da sömürülen bireylerin kültürlerine yabancılaştığı imasını ortaya koymayı amaçlamaktadır.Öğe Tanzimat sonrası toplumsal değişim: batılılaşma örneği(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Kırboğa, ZiyaeddinToplumun sosyo-kültürel ve ekonomik yapısını etkileyen ve bu yapının değişiminde rol oynayan, toplumun maddi ve manevi kültürünü tamamen veya kısmen değiştiren, dönüştüren bir takım kavramlardan söz etmek mümkündür. Bu çerçevede tespiti yapılan kavramların, değiştirme ve dönüştürme bağlamında toplumla ilişkileri bulunmakla birlikte, bunlardan hiçbiri geleneksel toplumsal yapının değişim ve dönüşümünde tek başına yeterli değildir. Her birinin toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik yapısının şekillenmesinde bir ilgisi, etkisi vardır. Bu ilişki sebep sonuç ilişkisi içerisinde ilerlemektedir. Toplumsal değişimin birden çok nedeni vardır. Batılılaşma, modernleşme, sekülerleşme, küreselleşme kavramları ve bilginin/bilimin geçirdiği değişim, toplumsal değişimde katalizör rolünü gerçekleştirir. Toplumsal değişime yön veren bu kavramların incelenmesi, değişimin arka planındaki unsurların tespiti açısından önemlidir. Ancak bu kavramların hepsini birlikte bu çalışmada ele almak, çalışmanın amacını ve sınırlarını aşacaktır. Dolayısıyla bu çalışmada Osmanlı toplumunda Tanzimat sonrası batılılaşma çabaları ve batılılaşmaya karşı çabalar, toplumsal değişim bağlamında belli başlı örnekler çerçevesinde incelenecektir. Osmanlı toplumunda Batılılaşma çabaları elbette Tanzimat’la birlikte başlamış değildir. Tanzimat öncesi Batılılaşma çabalarından da söz edilebilir. Ancak bu çabalar askeri ve teknolojik alanlarla sınırlı kalmış dil, eğitim, ekonomi, basın gibi diğer alanlarda gerçekleşen Batılılaşma hareketleri Tanzimat’la birlikte gelişme göstermiştir. Birçok yenileşme hareketi, yönetici kadrosu tarafından gerçekleştirilse de aydınların fikirleri bu değişime yeni yaklaşımlar getirmiş, zaman zaman yönetimin politikalarını etkilemiştir. Diğer taraftan batılılaşma çabaları, sürekli olarak din ve gelenek etkisinde kalan politika ve düşüncelerin direnciyle karşılaşmış, bilgi/bilimin desteklediği yeni düşünceler yeni kabuller ve yeni toplumsal onaylar üretmiştir. Çalışmada Tanzimat sonrası süreçte gerçekleşen toplumsal değişme, bilgi/bilim alanındaki değişimlere bağlı olarak Batılılaşma bağlamında ele alınacaktır. Çalışmada doküman incelemesi yöntemiyle veri toplanacak ve bu veriler betimsel analiz yaklaşımı ile ele alınacaktır.Öğe Ermenek Havzası’nda (Dağlık Kilikia) antik dönemde tarımsal üretim(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Aşkın, Ercan; Kurt, MehmetDağlık Kilikia’nın, günümüzde Ermenek ilçesi toprakları ile Başyayla ilçesi topraklarının bir kısmını içeren bölümüne modern literatürde Ermenek Havzası ismi verilmektedir. Coğrafi olarak çevreden yalıtılmış kapalı bir havza niteliği taşıması ve kendine özgü iklim koşullarına sahip olması söz konusu toprakların Antik Dönemde yoğun bir şekilde iskan görmesini sağlamıştır. Nitekim havza içerisinde Germanikopolis, Eirenopolis, Domitiopolis, Lauzados, Sbide ve Zenonopolis kentlerinin geliştiği görülmektedir. Kentlerin yanı sıra küçük yerleşimler ve çiftlikler havzada karşılaşılan diğer unsurlardır. Tespit edilen pek çok üzüm presi havzada Antik Dönemdeki tarımsal faaliyetlerde bağcılığın önemli bir yer tuttuğuna işaret etmektedir. Bölgede karşılaşılan harman yerleri ise üzümün yanı sıra tahıl üretildiğinin de kanıtı niteliğindedir. Çalışma kapsamında bölgede rastlanan söz konusu arkeolojik kalıntılar ışığında Ermenek Havzası’ndaki tarımsal üretime değinilecektir.Öğe Bir elyazmasının minyatürlerini okumak(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Harman, MürüvetHadîkatu's-Su’adâ 16. yüzyılda kaleme alınmış zamanla geniş okur kitlesine ulaşmış ve bugün bile aynı ilgi ile karşılanan bir eserdir. Fuzûlî’nin “Kerbelâ Vak’ası”nı konu alan bu eseri aynı yüzyıl içerisinde çoğaltılmaya başlanmıştır. Bu durumla eş zamanlı olarak bazı nüshaları nakkaşlar tarafından minyatürler ile de zenginleştirilmiştir. Osmanlı başkentinin dışındaki nakkaşhanelerde ortaya çıkarılan söz konusu minyatürler zengin bir betimleme anlayışını yansıtmaktadır. Genel olarak minyatürler eserde konu edilen peygamber veya dini şahsiyetlerle ilgili olmakla beraber daha çok “Kerbelâ Vak’ası”nı yansıtmaktadır. Ancak bu durum bütün nüshalar için geçerli değildir. Yine her bir nüshadaki minyatür sayısı da farklılık göstermektedir. Böylesine bir çeşitliliğe sahip bu minyatürler çeşitli araştırmacılar tarafından farklı özellikleri doğrultusunda incelemeye tabi tutulmuştur. Yapılan değerlendirilmelerde minyatürler ya metin-resim ilişkisi bağlamında ya da ikonografik yönüyle ele alınmıştır. Bu yaklaşımlar doğrultusunda da minyatürler ile ilgili olarak değişik sonuçlara varılmıştır. Neredeyse uç noktalarda sayılabilecek bu veriler dikkat çekicidir. Bu çalışma kapsamında eserin ondan fazla minyatürlü nüshası ve yaprak şeklindeki minyatürlerin çokluğu göz önüne alınarak sadece Paris Bibliothéque Nationale Suppl. Turc 1088 nolu eserdeki minyatürler incelenmiştir. Aynı zamanda İslam resim sanatının da birer örneği sayılan bu minyatürler çoklu bakış açısı ile değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bunun için İslam resim sanatı veya Osmanlı minyatür sanatı üzerine yapılan kuramsal çalışmalar merkeze alınmış, bu yaklaşımlar doğrultusunda minyatürlerin okuması daha doğrusu minyatürlerin izleyiciye neyi göstermeyi amaçladıkları sorgulanmıştır.Öğe Türkiye, Almanya ve Finlandiya öğretmen yetiştirme sistemlerinin incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Çınar, Kevser; Doğan, CemileToplumların sürdürülebilirliği, eğitim öğretimin ana ögesi öğretmenlerin yetiştirilmesine verilen önemle doğru orantılıdır. Türkiye’ de 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 zorunlu eğitim, her alanda olduğu gibi öğretmen yetiştirme programlarında da bir takım değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Dikey yaklaşım modelini temel alan bu karşılaştırmalı çalışmanın amacı, öğretmen eğitimi konusunda başarılı ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Finlandiya ve Almanya’nın öğretmen yetiştirme programlarını inceleyerek Türkiye’de var olan öğretmen yetiştirme programlarının yeni eğitim sistemiyle uyumluluğunun sağlanması yolunda kaynak oluşturmaktır. Ülkelerin sosyo-demografik özellikleri de göz önünde bulundurularak Türkiye ile birlikte yukarıda adı geçen Almanya ve Finlandiya’nın öğretmen yetiştirme programları, içerdiği dersler, bu derslerin yapısı, öğretmen yeterlilikleri ve bu değişkenlerin 4+4+4 eğitim sistemine göz önünde bulundurularak karşılaştırılması doküman analizi yöntemi kullanılarak ele alınmış ve elde edilen verilen betimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre ilköğretim kurumları Almanya ve Türkiye’de dört yıl, Finlandiya’da ise altı yıl eğitim vermektedirler. Almanya’da ortaöğretim iki kademe üzerine yapılandırılmıştır. Birinci kademenin ilk iki yılında öğrencilerin yoğun biçimde ilgi ve yetenekleri belirlenmeye çalışılmakta ve elde edilen sonuçlara göre diğer kademelere geçişler sağlanmaktadır. Finlandiya’da ise ortaöğretim, genel ve mesleki teknik ortaöğretim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hem genel, hem de mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları da birbirini izleyen ve öğrenim süresi üçer yıl olan iki kademe halinde eğitim vermektedir. Türkiye’de ise son yapılan değişikliklere göre dört yıllık ilkokulları bitiren öğrencilerden isteyenler 4 yıllık ortaokullara devam edebilirler. Lise ve dengi okullarda da ülkeler arasında benzerlik ve farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu çalışmada, ilk ve orta öğretimin yanı sıra öğretmen yetiştiren lisans eğitimi üzerine de bilgi verilmiş ve analiz sonuçlarına dayanarak öğretmenlerin kendilerini yenilemelerini teşvik eden unsurların artırılmasına yönelik öneriler sunulmuştur.Öğe Smyrna antik kenti erken roma dönemi Bouleuterionu mimarisi üzerine bir değerlendirme(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Göncü, HakanErken Roma Dönemi Bouleuterionu Smyrna Agorası’nın kuzeybatı köşesinde konumlanmaktadır. Yapı aynı alanda daha önce tespit edilmiş olan Hellenistik ve Geç Roma Dönemi Bouleuterionlar’ı haricinde ayrı bir bina olarak 2016 yılında keşfedilmiştir. Bu dönem Bouleuterionu’nun Smyrna Antik Kenti yapılaşma faaliyetleri içerisinde MÖ 1. yüzyılın sonlarına doğru Roma imparatoru Augustus ya da Tiberius Döneminde inşasının tamamlandığı ön görülmektedir. Aslen Smyrna Kent Meclisi’nin yerel toplantıları için tahsis edilen yapının Antik kaynaklardan bu işlevi dışında hitabet çalışmaları gibi farklı amaçlarla da kullanıldığını öğrenmekteyiz. Aynı kaynaklardan yapının MS 177/178 yılında gerçekleşen bir depremden dolayı zarar büyük oranda gördüğü anlaşılmaktadır. Olasılıkla onarılamaz bir şekilde harap olan yapı, bu olayla birlikte işlevini de kaybetmiştir. Yapıya dair ilk araştırma ve tespit çalışmalarının ardından 2018 yılında büyük oranda kazıları da tamamlanarak tüm yapı bölümleri gün ışığına çıkarılmıştır. Güney cephesinde giriş için tasarlanmış bir portikonun varlığına dair kalıntılar da tespit edilen yapı bu bölümü hariç 36,25 x 22,5 m ölçülerinde bir alanı kaplamaktadır. Düz bir arazide planlanan Bouleuterion, podyum benzeri bir şekilde düzenlenmiş olan teras duvarları üzerinde yükselmektedir. Klasik Yunan tiyatrolarını andırır bir formda inşa edilmiş olan cavea bölümü moloz taş duvarlarla desteklenen yapay dolgu bir alt yapıya sahiptir. Yapının arkeolojik belgeleme anlamında iyi korunmuş durumda olan bölümü ise orkestrasıdır. Yarım daireden biraz fazla genişlikte 6,88 m çap genişliğine sahip bu bölümde farklı renk ve damar dokularına sahip mermer plakalarla opus sectile teknikte bir döşeme yer almaktadır. Bu makalede arkeoloji dünyasının son yıllardaki keşiflerinden olan Smyrna Erken Roma Dönemi Bouleuterionu’nun; güncel tespitler ışığında mimarisi, yapı bölümleri ve kullanım özelliklerine dair inceleme ve değerlendirmelere yer verilerek bilim dünyasına tanıtılması hedeflenmektedir.Öğe Ahlaki oto-kontrol bağlamında eğlence meclisleri (meclis-i fısk) ve çalınan müzik aletlerinin (alet-i fısk) Osmanlı mahkeme kayıtlarına bazı yansımaları(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Koç, Emre; Yılmaz, HüseyinÇalışmada Osmanlı mahallesinde meydana gelip, şer’iyye sicillerine kaydedilen ve içerisinde bazı müzik aleti adlarına rastlanan vakalar üzerinde durulmuştur. Adı geçen kaynaklardan istifade ile tarihsel süreçte toplumlar için daima önemli olan müzik veya müzik aletleri gibi -biraz farklı- bir konuya farklı bir yönüyle değinmek asli amaç olmuştur. Bu yapılırken Osmanlı coğrafyasında yer almış olan şehirlerin şer’iyye sicilleri üzerine yapılmış olan transkripsiyon, makale, kitap ve özellikle de bilimsel tez gibi yaklaşık 500 civarında çalışma taranmıştır. Tarama sonucunda içerisinde müzik ve müzik aleti olan 17 adet farklı kayda rastlanmıştır. Burada tambur, çevkür (çöğür), def, zil, zurna ve tabıl (tabl-davul) gibi müzik aletlerinin kayıtlara geçirildiği tespit edilmiştir. Mahalle veya köy halkı ile bazı devlet görevlileri, bu aletleri çalarak sakinleri rahatsız eden şahısları mahkemeye şikâyet etmişlerdir. Bu meclislerin ev, tekke, okul bahçesi, köy meydanı veya bazen adları da kaydedilen farklı alanlarda yapıldığı görülmüştür. Sicillerde adı geçen meclisler için “meclis-i fısk” ve çalınan müzik aletleri için de “alet-i fısk” tabirlerinin kullanıldığı açıkça görülmüştür. Şahısların meclislerde müzik aleti yanında içki içerek, duhan (tütün-duman) ederek ve kendilerine na-mahrem olan kadınlarla bir araya gelerek eğlendikleri belirlenmiştir. Neticede Osmanlı mahallesindeki sosyal hayat ve ahlaki oto-kontrolün farklı bir yönünü daha spesifik olarak ele alarak, alt başlıklar üzerinden yapılan veya yapılacak çalışmalara bir katkı sunmuş olmak ümit edilmektedir.Öğe Karaman’ın Akcaalan/Philadelphia köyü ve tarihi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Oğur, Özcan; Aslan, HüseyinBu çalışmanın konusu, Karaman’ın yaklaşık 70 km uzağında bulunan ve Karaman il merkezine bağlı olan Akcaalan köyü ve tarihidir. Hz. İsa zamanına kadar giden köyün tarihi eldeki kaynaklar ışığında ortaya konulmaya çalışılmıştır. Özellikle antik dönemden kaldığı tahmin edilen ve bölge halkı tarafından hâlâ kullanılan bazı yer isimleri, köyün antik tarihi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Nitekim köy yakınında bulunan ve antik dönemden kaldığı tahmin edilen “kandevir” bölgesi, Rum Kayserlerinden Herkül ile Acem kumandanlarından Şehrizar’ın uzun süre devam eden savaşlarından dolayı bu isimle anılmıştır. Hz. İsa’nın havarilerinden Paul ve Barnabas’ın Konya-Karaman civarındaki bu yerleşim yerlerine sığınarak kurtuldukları bilinmektedir. Paul ve Barnabas, Konya/Sille, Karaman/Philadelphia’da kaldıkları süre içerisinde Lykaonia halkına Hristiyanlığı Grek lisanıyla anlattıkları bilinmektedir. Bölgeye verilen “Philadelphia” isminin de bu dönemden kaldığı tahmin edilmektedir. Köyün özellikle yakın tarihi açısından Karamanoğulları zamanından kalan kitabe ayrı bir önem arz etmektedir. Kitabede, Akcaalan köyünün Karaman Bey ile oğulları Mehmet ve Mahmut beylerin Balkusan köyünde bulunan türbelerinin vakfı olduğu belirtilmiştir. Osmanlılar zamanında yapılan arazi ve nüfus tahrirlerinde ise Akcaalan köyü hakkında çok daha detaylı bilgilere ulaşılmıştır. Söz konusu bu belgeler vasıtasıyla köyün zaman içinde geçirdiği demografik ve sosyo-ekonomik yapısı tahlil edilerek; XIX. yüzyılın ilk yarısında oluşturulmaya çalışılan yeni askeri düzen için Akcaalan köyünden toplanan asker sayısı ve niteliği hakkında bilgi verilmiştir.Öğe Göç olgusuna Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri üzerinden bir bakış(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Zeka, SemihRefik Halit Karay (1888-1965) roman, hikâye, anı ve mizah yazıları ile Türk edebiyatında önemli bir yere sahip yazarlarımızdan biridir. O, eserlerinde olayların şaşırtan ve zaman zaman güldüren yönlerini öne çıkarır. Onun en önemli eserlerinden biri Memleket Hikâyeleri başlığı altında toplanan hikâyeleridir. Sürgün gittiği Anadolu’nun birçok kesimden insanını başarılı bir şekilde yansıttığı bu kitapla Türk hikâyeciliğinin yüzünü Anadolu’ya dönmesinde etkili olur. Birçok medeniyete beşiklik yapan Anadolu, birbirinden farklı kültür ve etnik kökene sahip toplulukların göç alanı olmuştur. Refik Halit, Memleket Hikâyeleri’ne Anadolu’nun bu özelliğini de yansıtır. Bu çalışmada göç olgusunun Refik Halit Karay’ın gözünden Memleket Hikâyeleri’ne yansıması ele alınmıştır. Bu bağlamda Memleket Hikâyeleri’nde göç olgusu, göçün sebepleri, göç süreci, göç edilen yere uyum, geri dönüş ve yeniden uyum başlıkları altında incelenmiştir.