“Life follows myth!”: A Jungian reading of Orhan Pamuk’s The Red-Haired Woman
Yükleniyor...
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Red-Haired Woman (2016) by Orhan Pamuk mirrors the east-west dichotomy by father-sonrelationship. The author integrates the narratives of King Oedipus and Rostam and Sohrab in thenucleus of the text and the protagonist’s experiences; thereby, he not only brings a dual approach tothe question of becoming an individual but manifests the inevitability of fate via myths turning intoreality. Pamuk's literary modus operandi in the novel lets coincidence find a palpable meaning andbecome the repetition of past incidents. Carl Gustav Jung’s concepts of collective unconscious andarchetype, in this respect, shed considerable light on the ways in which Pamuk’s characters are led bysome collectively shared entities. According to Jung, every individual possesses some reflexes,tendencies and instincts shared by all humanity and stored in the very depth of human mind. Jungargues that collective unconscious, being of primitive and universal quality, appears in dreams andmyths and latently influences the way man thinks and behaves. Cem Çelik, the protagonist of TheRed-Haired Woman, acts so as to exhibit this holistic influence particularly in terms of father-sonrelationship; to a great extent, his experiences are presented as recurrences of historical/mythicalsituations and occurrences that have been repeated throughout human history with cultural changesand manifested in myths. Hence, this paper aims to elucidate Pamuk’s use of myths and discoursesof patricide/filicide in The Red-Haired Woman through Jungian perspective.
Orhan Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın (2016) adlı romanı, doğu-batı ayrımına baba-oğul ilişkisi üzerinden ayna tutar. Yazar, Sofokles’in Kral Oidipus ve Firdevsi’nin Rüstem ile Sührâb anlatılarını, romandaki olay akışının ve ana karakter psikolojisinin temeline oturtarak, bir yandan özgün birey olma tartışmasına çift yönlü bakış açısıyla yaklaşır; diğer taraftan ise kaderin kaçınılmazlığı görüşünü, gerçeğe dönüşen efsanelerle yansıtır. Rastlantının, geçmişte karşılık bularak anlam kazandığı, tekrara dönüştüğü ve romanın ana karakteri Cem Çelik’in duygularını, düşüncelerini ve davranış biçimini etkilediği bu bakış açısı, Carl Gustav Jung’un, analitik psikoloji kapsamında ortaya attığı kolektif bilinç dışı ve arketip kavramları ile açıklanabilir. Jung’a göre her birey, tüm insanlık tarafından paylaşılan ve zihnin kolektif bilinç dışı alanında yer alan reflekslere, eğilimlere ve içgüdülere sahiptir. Jung, kolektif bilinç dışının ilkel ve evrensel nitelikte olduğunu, kendini rüyalarda ve efsanelerde arketiplerle gösterdiğini ve istem dışı şekilde bireyin davranış ve düşünce sistemini etkilediğini ileri sürer. Kırmızı Saçlı Kadın’da Cem’in baba-oğul ilişkisi bağlamında hissettikleri, düşündükleri ve aldığı kararlar kolektif bilinç dışının bir yansımasıdır. Cem’in başından geçenler, ilkel şekliyle hissettiği aşk ve kıskançlık gibi duygular, insanlık tarihi boyunca, kültürel değişiklikler geçirerek tekrarlanmış, Kral Oidipus ve Rüstem ile Sührâb gibi eserlerde açığa çıkmış tecrübeler olarak sunulur. Bu nedenle, bu çalışma, Kırmızı Saçlı Kadın’daki olay örgüsünü ve karakter psikolojisini, Jung’un görüşleri ile açıklamayı amaçlamaktadır.
Orhan Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın (2016) adlı romanı, doğu-batı ayrımına baba-oğul ilişkisi üzerinden ayna tutar. Yazar, Sofokles’in Kral Oidipus ve Firdevsi’nin Rüstem ile Sührâb anlatılarını, romandaki olay akışının ve ana karakter psikolojisinin temeline oturtarak, bir yandan özgün birey olma tartışmasına çift yönlü bakış açısıyla yaklaşır; diğer taraftan ise kaderin kaçınılmazlığı görüşünü, gerçeğe dönüşen efsanelerle yansıtır. Rastlantının, geçmişte karşılık bularak anlam kazandığı, tekrara dönüştüğü ve romanın ana karakteri Cem Çelik’in duygularını, düşüncelerini ve davranış biçimini etkilediği bu bakış açısı, Carl Gustav Jung’un, analitik psikoloji kapsamında ortaya attığı kolektif bilinç dışı ve arketip kavramları ile açıklanabilir. Jung’a göre her birey, tüm insanlık tarafından paylaşılan ve zihnin kolektif bilinç dışı alanında yer alan reflekslere, eğilimlere ve içgüdülere sahiptir. Jung, kolektif bilinç dışının ilkel ve evrensel nitelikte olduğunu, kendini rüyalarda ve efsanelerde arketiplerle gösterdiğini ve istem dışı şekilde bireyin davranış ve düşünce sistemini etkilediğini ileri sürer. Kırmızı Saçlı Kadın’da Cem’in baba-oğul ilişkisi bağlamında hissettikleri, düşündükleri ve aldığı kararlar kolektif bilinç dışının bir yansımasıdır. Cem’in başından geçenler, ilkel şekliyle hissettiği aşk ve kıskançlık gibi duygular, insanlık tarihi boyunca, kültürel değişiklikler geçirerek tekrarlanmış, Kral Oidipus ve Rüstem ile Sührâb gibi eserlerde açığa çıkmış tecrübeler olarak sunulur. Bu nedenle, bu çalışma, Kırmızı Saçlı Kadın’daki olay örgüsünü ve karakter psikolojisini, Jung’un görüşleri ile açıklamayı amaçlamaktadır.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Orhan Pamuk, The Red-Haired Woman, Jung, Collective Unconscious, Archetype, Archetype, Kırmızı Saçlı Kadın, Jung, Kolektif Bilinç Dışı, Arketip
Kaynak
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
0
Sayı
Ö6
Künye
Ersöz, N. (2019). “Life follows myth!”: A Jungian reading of Orhan Pamuk’s The Red-Haired Woman. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 0(Ö6), 180 - 187. Doi: 10.29000/rumelide.648469