2025 - Cilt: 8 Sayı: 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Anadolu aydınlanmasının kültürel artalanı ve Hasan-Âli Yücel
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Topdemir, Hüseyin
    Makalede öncelikle Anadolu Aydınlanma hareketinin mimarı olan Atatürk’ün hayatta en hakiki mürşit ilimdir sözü bağlamında çağdaşlaşma hakkındaki düşünceleri ele alınmış ve ardından da önde gelen savunucularından biri olan şair, siyasetçi ve düşünür Hasan-Âli Yücel’in Cumhuriyet Türkiye’sinin kültürel artalanına yaptığı katkıları kendi eserleri bağlamında irdelenmiştir. Cumhuriyetin temelinin bilim olduğunu ve dolayısıyla da bilimin gelişimini günü gününe izlemek gerektiğini belirten Atatürk, bu amaçla bir Cumhuriyet projesi olarak bilim tarihi disiplinin kurulmasını sağlamıştır. Ardından Atatürk’ün direktifleriyle Harvard Üniversitesi’ne bilim tarihi eğitimi almak üzere gönderilen ilk bilim tarihçimiz Aydın Sayılı’nın bilim tarihi eğitimine nasıl yönlendirildiğinden ve daha sonra onun ilk bilim tarihi bölümünü kurmasından söz edilmiştir. Benzer şekilde çağdaşlaşma hareketinin başarıya ulaşabilmesi için genç Cumhuriyetin bireylerinin iyi eğitim görmelerinin gerektiğine vurgu yapılarak, bilimsel usullere göre programları hazırlanmış eğitim kurumlarının açılmasından ve öğretmenlere düşen görevler üzerinde durulmuştur. Hasan-Âli Yücel’in Cumhuriyete bakışı ele alınmış, ardından onun Cumhuriyeti yeni hayat olarak tanımladığı ve kendisini de yeni hayatın erenlerinden biri olarak gördüğü dile getirilmiştir. Rönesans ve Aydınlanma düşünce hareketleri temelinde Türk Aydınlanma programına bağlı olduğundan söz edildikten sonra Yücel’in çağdaşlaşmanın kesintisiz devam etmesi için eğitim, bilim ve kültür alanlarında nelerin yapılması gerektiğine ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Yapılması gerekenleri kuramsal adımlar ve bu adımların gerçekleşmesini sağlayacak kurumların inşası olarak iki aşamalı bir süreç olarak gören Yücel’in, aynı zamanda genç Cumhuriyetin kısıtlı imkanlarıyla gerçekleştirmeye çalıştığı çağdaşlaşma hareketinin kesintiye uğramaması için neler yapılacağına ilişkin görüşlerine değinilmiştir. Bunun için Yücel’in çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalarında dile getirdiği düşüncelerine dayanılarak tasarımlarının irdelenmesine özen gösterilmiş, özellikle eğitimin modern yöntemlerle yapılmasına yönelik çabaları, Köy Enstitüleri ve çeviri alanlarında yaptığı atılımlar öne çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu özelliklerinin yanında Yücel’in aynı zamanda Rönesans ve Aydınlanma düşünce hareketlerinin ilke ve kurallarına hâkim bir yönetici, aydın ve düşünür olduğu da yine kendi icraatları bağlamında gösterilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Mehmet Güleryüz’ün eserlerinde deforme bedenler: Kimlik ve toplumsal eleştiri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Şekerci, Emrullah; Karademir, Murat
    ÖZ Sanat eserleri, yüzyıllardır bireylerin duygu ve düşüncelerini ifade etmenin en güçlü yollarından biri olmuştur. Sanatta deformasyon ise bireyin ve toplumun çatışmalarını görünür kılan önemli bir anlatım biçimi olarak öne çıkar. Mehmet Güleryüz, sanatsal pratiğinde bedensel deformasyonu merkeze alarak politik ve toplumsal eleştiriyi güçlü bir şekilde yansıtır. Onun eserleri, yalnızca estetik kaygılarla sınırlı kalmaz; dönemin politik ve sosyal meselelerine dair güçlü bir mesaj ve eleştiri sunar. Güleryüz’ün deforme beden pratiğindeki nedenlerinden biri dönemin siyasi koşullarıdır. Güleryüz’ün erken döneminde Türkiye’de meydana gelen darbeler ve muhtıralar, sanatçıların anlayışlarında radikal değişimlere yol açmış; özellikle figüratif sanatta önemli bir değişime neden olmuştur. Güleryüz'ün eserlerindeki ifade biçimi ve bedensel deformasyondaki vurgu da siyasi atmosferin insanlar üzerindeki etkisini açıkça göstermek için bir araç olarak kullanılmıştır. Bozulmuş oranlar, çarpıtılmış yüzler ve abartılı mimikler, bireyin otoriter rejimler karşısındaki kırılganlığını ve maruz kaldığı şiddeti yansıtmaktadır. Diğer taraftan deformasyon, toplumsal eleştirinin bir parçası olarak da karşımıza çıkmaktadır. Grotesk yaklaşım, bireyin yalnızca siyasi otoriteyle değil, aynı zamanda toplumsal normlar ve değer yargılarıyla mücadelesini de gözler önüne serer. Karikatürize edilmiş figürler, abartılı jestler ve bedenin bilinçli bir şekilde çarpıtılması, insanın toplum içindeki konumuna yönelik sert bir eleştiridir. Bu anlatım dili, sıradan olanı rahatsız edici hâle getirerek seyircinin düşünmesini, sorgulamasını ve yüzleşmesini amaçlar.Bu araştırma, deformasyonun tarihsel kökenlerini ele almakta ve Güleryüz’ün deformasyon anlayışını dışavurumculuk ve grotesk anlatım bağlamında incelemektedir. Ardından sanatçının eserleri deformasyon ve grotesk bağlamında incelenmiş, dışavurumcu sanat anlayışı çerçevesinde görsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Sonuç kısmında ise deforme beden anlayışı ile verilmek istenen mesajlar ele alınmış, Güleryüz’ün sanatında deforme figürlerin politik ve toplumsal eleştiri aracı olarak nasıl kullanıldığı vurgulanmıştır.
  • Öğe
    Edebî eleştiri ve yakın okuma: Modern dönemde metin analizi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Akbaş, Arif
    Edebiyat teorisi, edebiyatın doğasının ve edebî analiz yöntemlerinin sistematik olarak incelenmesidir. 19. yüzyıldan bu yana edebiyat bilimi; edebiyat teorisi ve entelektüel tarih, ahlak felsefesi, sosyal felsefe ya da insanların anlamı nasıl yorumladığıyla ilgili disiplinler arası temaları içermektedir. Modern akademideki beşerî bilimlerde, edebiyat biliminin ikinci tarzı post-yapısalcılığın bir dalıdır. Bu kavram; kelime teorisi, bazıları göstergebilim, kültürel çalışmalar, dil felsefesi ve kıtasal felsefe dallarından beslenen metinleri okumaya yönelik bilimsel yaklaşımlar için bir şemsiye terim hâline gelmiştir. Yeni Eleştiri, edebî eserlere yazarın niyetleri ya da biyografik geçmişi üzerinden değil, yalnızca eserin içeriği ve yapısı üzerinden yaklaşır. Bu yaklaşım, eserin kendisini merkeze alarak, onun dilsel ve yapısal unsurlarına odaklanır. Ekolün önde gelen temsilcileri arasında W. K. Wimsatt, F. R. Leavis, John Crowe Ransom, Cleanth Brooks, Robert Penn Warren gibi isimleri gösterebiliriz. Yeni Eleştiri, 20. yüzyılın ortalarında Amerikan edebiyat eleştirisine egemen olan edebiyat teorisindeki biçimci bir harekettir. Bu hareket edebiyat eserinin kendi kendine yeten, kendine referans veren bir estetik nesne olarak nasıl işlev gördüğünü keşfetmek için özellikle şiirin yakından okunmasını vurgulamaktadır. Hareket adını John Crowe Ransom’un 1941 tarihli “The New Criticism” adlı kitabından almıştır. Makalede, edebî analizin modern dönemdeki yaklaşımlarını incelemek amacıyla “Yeni Eleştiri” ve “Yakın Okuma” metodolojilerinin birleşimi ele alınacaktır. Yeni eleştiri akımının öncülerinin en bilinen metinleri stilistik okuma yöntemiyle analiz edilip çözümlenecektir. Yeni eleştiri; metnin kendisine odaklanarak dışsal unsurları (yazarın biyografisi, tarihsel arka plan vb.) görmezden gelen bir eleştiri yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, metnin içsel tutarlılık ve yapısal özelliklerine odaklanarak derinlemesine analiz yapmayı amaçlar. “Yakın okuma” ise metni dikkatlice inceleyerek anlamın ayrıntılarını ve inceliklerini ortaya çıkarma yöntemidir. Metnin kendisi, anlamı oluşturan temel unsurları barındırır ve bu unsurların detaylı incelenmesiyle daha kapsamlı bir yorum elde edilebilir.
  • Öğe
    Mardin müzesi’nden iç kalıp teknikte üretilmiş cam parfüm şişeleri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Eker, Kasım; Tavukçu, Ali Yalçın
    Parfüm, insanlık tarihi boyunca hem kültürel hem de sosyal öneme sahip bir malzemedir. Gündelik hayatta, kötü kokuların engellenmesi ve güzel etki yaratmak amacıyla, kutsal törenlerde (cenaze, evlilik ve ibadet), yemeklerde ve kumaşlarda kullanılmıştır. Duyguları ve anıları canlandırma kapasitesine sahip yağlar ile güzel kokulu malzemelerin birleşmesinden elde edilen parfüm 19. yüzyıldan itibaren farklı esansiyel yağlar ve kimyasal bileşenlerin belirli oranlar içerisinde harmanlanmasıyla yeniden tanımlanmış, modern parfümerinin temelleri atılarak, kültürel ve toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Parfüm başlangıçta aristokratlar tarafından kullanılmış, zamanla tüm topluma yayılmıştır. Kokuların pahalı olması nedeniyle, Antik Dönem’de şişelerin özenli işçiliğe sahip olduğu görülmektedir. MÖ 4. binden itibaren üretilen parfümlerin korunmasında pişmiş topraktan şişeler kullanılırken, MÖ 1550’lerden itibaren cam kapların üretilmeye başlamasıyla birlikte form çeşitliliği artmıştır; amphoriskos, alabastron, aryballos ve oinokhoe kullanılan kaplardan bazılarıdır. Bu makalenin amacı Mardin Müzesi Koleksiyonu’ndaki iç kalıp tekniği ile yapılmış cam parfüm şişelerinin tanınması, Mardin ve çevresinde Antik Dönem cam üretimi ve ticaretinin değerlendirilmesidir. Mardin Müzesi’nde korunan iç kalıp tekniğinde üretilen üç adet cam parfüm şişesi incelenmiştir. Alabastron ve amphoriskos formundaki şişeler satın alma yolu ile müzeye kazandırılmıştır. Bu kaplarda siyah, opak beyaz, kobalt mavisi ve sarı renkler kullanılmıştır. Malzemeler, form ve bezeme açısından benzer örneklerle karşılaştırılarak tarihlendirilen eserlerin benzer örneklerine özellikle Anadolu’da çok sık rastlanmadığından bu çalışma ile bilim dünyasına kazandırılması faydalı olacaktır.
  • Öğe
    Lyudmila Ulitskaya’nın yeşil çadır romanında ölüm motifi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Öztürk Kızmış, Emine
    Kökleri Rus klasik edebiyatına uzanan modern Rus nesrinin tanınması açısından Lyudmila Ulitskaya önde gelen yazarlar arasında yer almaktadır. Dünyada ve ülkemizde eserleri daha çok kadın edebiyatı çerçevesinde ele alınan Ulitskaya’nın çok yönlü bir edebî zenginliği vardır. Rusya tarihindeki farklı zamanlara şahitlik etmesi yazarın nesrini tema, motif, karakter ve anlatım yöntemleri açısından çeşitlendirmiş görünmektedir. Yazar tarafından Sovyet muhaliflerine ithaf edilen Yeşil Çadır (Зелёный шатер) Ulitskaya’nın yaratıcılığını tanımamız açısından öne çıkan eserlerinden biridir. Sovyet tarihinden gerçekliklerle kurgu ögelerinin bir araya getirildiği Yeşil Çadır romanında aşk, evlilik, göç, hapis, sürgün gibi pek çok motif arasından ölümün en öne çıkan motif olduğu gözlemlenmiştir. Bu makalede metne dayalı yöntemle motif incelemesi yapılarak Yeşil Çadır romanının teknik ve içerik bakımından açıklanması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Bronz çağı'ndan bugüne yerleşim adı olarak Ura'nın devamlılığı
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Yalçın, Ayhan
    MÖ 3. binyıl içinde Anadolu’ya yapılan Luvi göçleri sonrasında güney Anadolu’da da Luvi nüfusu yaygınlaşır. Asur Koloni Çağı’nda, MÖ XIX. yüzyıla gelindiğinde bugünkü Silifke yerleşimi yakınlarında da Luviler yaşamaktadır. MÖ XIII. yüzyılın metinlerindeki destansı anlatım, MÖ XIX. yüzyılda Ura’nın, Akdeniz ticaret hayatında oldukça etkin bir liman olarak yer almaya başladığı düşündürmektedir. Ura kelimesinin Luvice’de büyük-ulu anlamına geldiği kabul edilir. Ura adı, Hitit Kralı I. Arnuwanda (MÖ XV. yüzyıl sonu MÖ XIV. yüzyıl ortası) döneminde yöredeki yerel ileri gelenlerle yapılan anlaşma kayıtlarında da yer alır. Ura, MÖ XIII. Yüzyıla gelindiğinde, bir liman ve tüccar şehri olarak öne çıkar. Bu dönemde Hititler’in Akdeniz’de kontrol ettiği en önemli limandır. Ura, Hitit devletinin yıkılmasından sonra da unutulmaz ve Demir Çağı’nda Asur Kralı II. Sargon’un seferleri sırasında (MÖ 715) Harrua biçiminde görünür. MÖ VI. yüzyıl ortasında Babil Krallığı bölgedeki Pirindu krallığı üzerine sefer düzenler. Bu seferler sırasında Ura, bir liman adı değil, dağlık alanda bir başkent adıdır. Bu durumda anlaşılmaktadır ki Ura kelimesi, tarih içinde sadece bir kent adı değildir. Daha geniş anlamda bir bölge adıdır. Kilikya’da Helen kolonilerinin kurulması sonrasında ve Helenistik Dönem’de Ura kelimesi, Hyria veya Hermia biçiminde telaffuz farkıyla yaşamaya devam eder. Orta Çağ’da Kilikya’ya Türk (Anadolu Selçuklu) seferlerinin başlamasıyla, Ura kelimesi Türkçeye de geçer. Bunun sonucunda, 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu tahrir kayıtlarında, Silifke’ye bağlı bir köy adı olarak yer alır ve Türkçe’de 16. yüzyıldan günümüze kadar “Ura” veya “Uğra” olarak söylenmektedir.
  • Öğe
    Tralleis konut alanı’ndan ele geçen figürlü plaster başlık
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Güloğlu, Gencay
    Tralleis Antik Kenti konut alanı, kent ile özdeşleşen yapı kompleksinin batısında yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılmıştır. Geniş bir alanı kaplayan bu yapı kompleksi, günümüz Aydın kentine en yakın konumda olan yükselti üzerinden başlayarak gymnasium yapısının batı cephesine kadar uzanmaktadır. Yapılan kazı çalışmaları sırasında birçok mekân açığa çıkarılmış olup bu mekânların bazıları yaşam alanı bazıları ise üretim işliği olarak kullanılmıştır. Ele geçen birçok kalıp ve metal cürufları bu alanın kentin üretim merkezi olabileceğini göstermektedir. Ayrıca üretim işliği olarak kullanıldığını düşündüğümüz mekânların kentin su sistemine bağlandığını gösteren künkler tespit edilmiştir. Yaşamın sürdürüldüğü mekânların bazılarında zemin genelde bitkisel ve geometrik mozaikler ile kaplanmıştır. Helenistik Dönemden MS 7. yüzyılla kadar küçük buluntuların ele geçtiği bu alanın yoğun buluntu grubu MS 2-4. yüzyıl arasına tarihlendirilmektedir. Özellikle MS 2. yüzyılda gerek Batı Anadolu’da gerekse de kentte imar faaliyetlerindeki artış göze çarpmaktadır. Bu durum Roma imparatorlarından Hadrianus (MS 117-138) ve Antoninus Pius (MS 138-161) yıllarındaki hakimiyetleri boyunca imar faaliyetlerine verdikleri önem ile açıklanabilir. 2006 yılında konut alanında yapılan kazı çalışmalarında ele geçen figürlü plaster başlık 23x40 cm ölçülerinde olup dikdörtgen formludur. Beyaz mermerden üretilen başlığın iki köşesinde aslan kabartması yer almaktadır. Geç Roma Dönemi özellikleri gösteren başlığın üzerinde matkap izleri dönem özelliği olarak göze çarpar. Yaprak dilimleri birbirlerinden bağımsız olarak direkt ion kymationun üzerinden filizlenirken ana yaprak damarı komşu yapraklara iplikler ile bağlanmıştır. Başlığın stil özellikleri incelendiğinde MS 3 yüzyılın ikinci yarısı özellikleri göstermesi bu alanda bulunan küçük buluntuların tarihlendirilmesine paralellik oluşturmaktadır.