Cilt 3 - Sayı 2 (Aralık 2020)

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 11 / 11
  • Öğe
    Doç. Dr. Erol Akcan’ın “İttihat Terakki ve Atatürk” adlı yazısı üzerine bir değerlendirme
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Uca, Alaattin
    2020 yılı Nisan ayında Konya’da basılan “İttihat Terakki ve Atatürk” adlı kitabım hakkında Tarih Kritik Dergisinin 6. Cildinin 4. Sayısında Doç. Dr. Erol Akcan tarafından bir yazı yayınlanmıştır1 . Bu yazının yazılma sebebinin 2 Temmuz 2020 tarih ve 31173 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan bir doçentlik kadrosuna müracaat etmem ve diğer bazı kişisel sebepler olduğunu düşünüyorum2 . Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde açılan doçentlik kadrosuna başvurumun teamüllere uygun olmadığını düşünenler olabilir ama durumun tahmin edildiği gibi olmadığını belirtmek isterim. Ben kişinin kendi üniversitesinde, kendi bölümünde kendisi için açılmış bir kadroya değil kadrosu Iğdır Üniversitesinde olan bir öğretim üyesine, Recep Murat Gecikli’ye Atatürk Üniversitesinde açılan bir kadroya başvurdum. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nde çalışan bir öğretim üyesi olarak Iğdır’dan gelecek kişi kadar benim de burada hakkım olduğunu düşündüm.
  • Öğe
    Gencek (Konya-Derebucak) kasabası ağzından derleme sözlüğüne katkılar
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Gürsoy, Adem
    Ağız araştırmaları dil çalışmalarının en önemli unsurlarından biridir. Ağızlar; yazı dilinden farklı olarak gelişen, dilin zenginliğini ortaya koyan ve dili besleyen temel kaynaklardır. Bu bakımdan yazı dilinde bulunmayan pek çok unsuru ağızlarda bulmak mümkündür. Anadolu ağızları da Türkçenin zenginliğini ortaya koymakta ve günümüz yazı dilinde bulunmayan eski kullanımları barındırmaktadır. Fakat günümüzde ağızları olumsuz yönde etkileyen birçok unsur vardır. Özellikle teknolojinin gelişmesi, eğitim seviyesinin yükselmesi, yazı dilinin yaygınlaşması ağızları etkilemekte ve dili besleyen bu kaynakların yavaş yavaş yok olmasına ve yazı dilinde bulunmayan ama ağızlarda kullanılan bazı kelimelerin unutulmasına neden olmaktadır. Bu sebeple bu kaynakların araştırılması ve unutulmaya yüz tutan kelimelerin derlenerek kayda geçirilmesi önemlidir. Bu konuda yapılan en önemli çalışma olan Derleme Sözlüğü’dür ve son yıllarda Derleme Sözlüğü’ne katkı sağlamak amacıyla bu sözlükte yer almayan ama Anadolu ağızlarında kullanılan pek çok kelimenin derlemesi yapılmıştır. Bu amaç doğrultusunda bu çalışmada Konya’nın Derebucak ilçesine bağlı Gencek Mahallesi’nden derlenen ve Derleme Sözlüğü’ne katkı sağlayabilecek kelime ve deyimlerin üzerinde durulmuştur. Gencek’ten derlenen 80 sözcük (betçere, değesek, kengek gibi.) ve 11 deyim (betçeli konuşmak, çuluğu çıkmak, son baylığı vermek gibi.) Derleme Sözlüğü’ne katkı sağlayabilecek niteliktedir. Kelimeler ve deyimlerin anlamlarının daha kolay anlaşılabilmesi amacıyla sözcükler ve deyimler örnek cümlelerle birlikte verilmiştir. Örnek cümleler, standart alfabeye dayalı transkripsiyon yöntemine göre kaydedilmiştir. Çalışmanın hem Derleme Sözlüğü’ne hem de Türkiye Türkçesi ağız araştırmalarına katkı sağlayacağı düşünülmektedir
  • Öğe
    Sağır duvarları sanatla kazanmak: Duvar resimleri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Evcil, Ayşe Nilay; Yalçın Usal, Sariye Selhan
    Duvar resmi ya da yaygın İngilizce karşılığıyla mural, günümüzün popüler ve ilgi çeken sanat aktivitelerinden biri olmuştur. Duvar resimlerinin bir sanat olduğunu kabul edenler, kentte onları görmek için turlara katılanlar, festival düzenleyen belediyeler her geçen gün artmaktadır. Duvar resimleri sayesinde kasvetli, sıkıcı, itici kentsel ortamlarda yer alan binaların dış duvarlarında görüntüyü yumuşatarak uyumu yaratan çekici ve sürprizli ara kesitler oluşturmak mümkün olmaktadır. İstanbul kenti de mevcut duvar resimleri ile dünyada adından söz ettirecek potansiyele sahiptir. Kentte belediyelerin de desteklediği duvar resmi ile ilgili festivaller düzenlenmekte ve yerli-yabancı sanatçılar da halkı sanatla buluşturmaktadır. Bu büyük metropolün halen tuval gibi kullanılabilecek çok sayıda gri, boş, sanat uygulamasına açık ve dönüştürülmesi halinde etkili görsel sunum oluşacağı sağır duvarları vardır. Bu yazı İstanbul, Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen festivali örnekleyerek gelişmekte olan duvar resmini tanıtmak, sanat ve kentle ilişkisini kurmak için kaleme alınmıştır. Covid-19 pandemisi sebebiyle 2020 yılında gerçekleşemeyen mural festivali, 2012’den 2019 yılına dek 8 kez düzenli olarak gerçekleştirilmiştir. 2019 yılında kırk üç duvar resmine ulaşılan ilçede, bu eserler hem sağır duvarları sanatla kente kazandırmakta, hem de kültür turizmine katkı sağlamaktadır. 2012 yılında köhneleşmekte olan Yeldeğirmeni bölgesini canlandırmak amacıyla başlayan festival sayesinde bölgede bir çekim alanı oluşmuş ve günümüzde duvar resimleri ilçenin diğer mahallelerine de yayılmıştır.
  • Öğe
    Sosyal medyada bedensel dış görünüm söyleminin kadın bedenini inşası: Sosyolojik bir değerlendirme
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Çakır, Hülya
    Beden, sosyal ve kültürel olarak inşa edilmesi, ekonomi ve teknoloji gibi dinamikleri içinde barındırması dolayısıyla sosyal bilimlerin diğer alanları gibi sosyolojik açıdan da ele alınıp değerlendirilmesi gereken önemli bir konu olmuştur. Toplumsal yapının temel karakteristik örüntüleri kültürel, geleneksel, ekonomik ve dini olgular tarafından oluşturulmakta ve kuşaklar boyunca devam ettirilebilmektedir. Toplumsal yapılardaki değişimler kadının konumunu doğrudan etkilemektedir, bu açıdan kadın bedeni de bu süreçten bağımsız değildir. Gündelik hayatta belirleyici olan medyanın etkisi birçok kuramcı tarafından da toplumsal yapı analizleriyle ele alınmış, bedene ve özelde kadın bedenine ilişkin analizler geleneksel toplumun karakteristik özellikleri ve modernleşme sürecindeki iletişim teknolojilerindeki değişmeler ışığında değerlendirilmiştir. Günümüzde gerçek ve sanal dünya ayrımını ortadan kaldıran yeni medya aracılığıyla iletişim sürecinde geçmişe ek ve yeni değişimler yaşanmaktadır. Sanal dünyanın sunduklarını gerçek dünyaya aktarmak (görsel, yaşam tarzı, algı, inanç vb.) çok daha büyük önem taşır hale gelmiştir. Yeni medyanın etki alanının eski medyaya göre daha geniş ve hedef kitlesinin çok daha çeşitli olması dolayısıyla etkileme ve etkilenmenin boyutu da değişmiştir. Yeni medyada da fiziksel bakım, görsele önem verme, moda ve ürün takibini daha çok kadınların yapıyor olma gerçekliği medyanın etki alanını daha çok kadınlar üzerinden inşa etmesine neden olmuştur. Kadın temsilleri konusunda geleneksel medyanın çalışılma oranı yüksek iken geleneksel medyaya göre daha yoğun medya tüketiminin gerçekleştirildiği sosyal medyaya ilişkin araştırmalar henüz yeterli düzeye ulaşamamıştır. Bu çalışmada geleneksel yapı ve modernleşme süreciyle kitle iletişim araçları düzeyinde oluşturulan sosyolojik analizlerden de yararlanılarak, çağımızın yeni iletişim teknolojilerinden sosyal medyanın özellikle bedensel dış görünüm söylemi üzerinden kadın bedenini inşası sosyolojik açıdan değerlendirilmektedir.
  • Öğe
    Konya şehri örneğinde Nasrettin Hoca ve Noel Baba tanınırlığı üzerine karşılaştırmalı bir araştırma
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Küçüktığlı, Mücahit Sami
    Kültürel isim ve değerlerin toplumda ne kadar tanındığı ve bu tanınırlığın toplumu oluşturan nesiller bağlamında sayısal olarak değişimi araştırmaya değer bir konudur. Globalleşmenin ve batılılaşmanın yoğun hissedildiği günümüz dünyasında batı kültürüne karşı duruşu ile ön plana çıkmış bir şehir olan Konya’da Türk kültürel mirasının en kıymetli isimlerinden Nasrettin Hoca’nın tanınırlığı günümüz neslinin kimlik kişilik bağlamında Konya şehir kültürünü göstermesi bakımından son derece önemlidir. Diğer yandan Nasrettin Hoca gibi Batı dünyası için değerli olan Noel Baba isminin muhafazakâr Anadolu şehri Konya’da tanınırlığı ayrıca merak uyandıran bir durumdur. Bu anlamda makalede Batının kültürel mirası için önemli bir diğer kültürel öge Noel Baba’nın tanınırlığı Nasrettin Hoca tanınırlığı ile mukayeseli olacak şekilde sorgulanmaktadır. Kültürel mirasın nesiller arasında aktarılmasında resmi veya özel kurumların yanında medyanın da rolü bulunmaktadır. Çocuklar, gençler ve yetişkinlerden oluşan toplumun kendi değerleri ve isimleri ne kadar tanıdığını Konya şehri ölçeğinde ortaya koyan bu çalışmada halkın kendi değerlerine sahip çıkma düzeyi ölçülmüştür. Türk kültürü ve gelenekleri açısından en önemli figürlerin başında Nasrettin Hoca, Batı dünyası açısından ise özellikle yılbaşı kutlamalarıyla Noel Baba’nın önemli bir figür olduğu görülmektedir. Nasrettin Hoca’nın bilinirliğinin Noel Baba’nın tanınırlığı ile ilişkilendirilerek ölçülmeye çalışıldığı makalede kantitatif olarak çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan toplam 202 kişi ile bire bir görüşme metodu ile anket uygulanarak sonuçlar SPSS programı ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda Konya’da çocuk ve gençlerin Noel Baba’yı Nasrettin Hoca’dan daha çok tanıdıkları ve azımsanmayacak oranda çocuk ve gencin kendilerini Noel Baba’ya daha yakın hissettikleri sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırma ile medyayla birlikte kamu kurum ve kuruluşlarına Türk kültürünü dış etkenlerden ve özellikle Batı kültüründen koruma kapsamında önemli görevler düştüğü ortaya çıkmaktadır.
  • Öğe
    Atasun Optik ‘görüşürüz’ reklam filminin edimbilim açısından değerlendirilmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Kiraz, Mehmet Ali
    Günümüzde dil olgusuna geleneksel bakıştan daha çok dilbilimsel açıdan bakıldığını söyleyebiliriz. Özelikle sözcelem kuramlarından sonra, gerek dil öğretiminde gerekse dilin kendi yapısıyla ilgili çalışmalarda dilbilimsel bakış açısı daha belirleyici olmuştur. Bu kuramlardan biri olan “edimbilim” dil kullanımını ve algılanmasını farklı açılardan değerlendirmektedir. Ortaya çıktığı ilk zamanlarda felsefi bir hareket olarak görülen edimbilim, zamanla dilbilimin en önemli alanlarından biri olmuştur. Edimbilim, dilin kullanımını tek bir açıdan değil birçok açıdan değerlendirerek yorumlamaya çalışan bir yaklaşımdır. Edimbilimle ilgili günümüzde de birçok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalardaki temel amaç, dili daha iyi anlayabilmektir. Dilin kim tarafından, nerede, ne zaman ve nasıl kullanıldığına eğilen edimbilim, göstergebilim açısından da oldukça önemli bir alandır. Günümüzde insan algısını yönetmenin birçok yolu olmakla birlikte, gelişen teknik imkânlar sayesinde en çok kullanılan yöntemin; iletişim teknolojileri olduğunu söyleyebiliriz. Tüketim tercihlerimizden siyasi görüşlerimize, tuttuğumuz takımdan beğendiğimiz sanatçılara kadar uzanan çizgide algı yönetimlerinin belirleyici olduğu, hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. İletişim ve teknoloji çağı olarak adlandırılan çağımızda, reklamların özellikle tüketim tercihlerimize yön verdiği su götürmez bir gerçektir. Reklamların içinde kullanılan dilin, düz sözden öte derin yapısıyla, edimleriyle birçok algımıza hitap ettiğini söyleyebiliriz. Edimbilime göre dilin kullanımının üç temel edimi vardır: Düzsöz, edimsöz, etkisöz. Bu makalede, 35 saniyelik “ATASUN OPTİK ‘Görüşürüz’ Reklam Filmi”, görselleri ve sözleriyle birlikte edimbilimin düzsöz edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimi açısından değerlendirilmeye çalışıldı.
  • Öğe
    Sanatın halkla ilişkileri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Doğru, Eda; Durucan, Hasan
    Bu makale iletişim unsuru olan halkla ilişkiler faaliyetlerinin sanat alanlarındaki kullanımı hakkında bilgi vermeyi amaçlamıştır. Halkla ilişkiler faaliyetlerinin birçok alandaki çalışmaları üzerinde durulan farklı türde yazılara, makalelere, içeriklere ulaşılmış ancak sanat alanında (müzeler, sanat galerileri vs.) kullanımlarına dair yeterli bilgilere ulaşılamaması, bu konudaki eksikliğin göz önünde bulundurulması ve bu eksikliğin giderilmeye çalışılması hedeflenmiştir. Sanatta, halkla ilişkiler faaliyetleri yapılırken, sanat alanında zaman zaman taviz verilmesi gerektiği inancı, halkla ilişkiler faaliyetlerinin bu alanda gelişme gösterememesine neden olmuştur. Her ne kadar bu inanış yavaş yavaş aşılmaya başlandıysa da, geleneksel düşünce alt yapıları, bazı sanat faaliyetleri tanıtım süreçlerinde halkla ilişkiler çalışmalarının sağlıklı olarak ilerlemesini engellemiştir. Bu süreç son yıllarda kurum ve kuruluşların tanıtım ve reklam çalışmalarında sanata verdikleri destekleri de eklemeleriyle aşılmaya başlanmıştır. Sanata yapılan yatırımlar, sanatın iletişim faaliyetlerinin artması, sanatsal faaliyetlere paralel olarak bu aşamalarda kullanılan halkla ilişkiler çalışmalarının da öneminin artmasını sağlamıştır. Bu makalede de söz konusu durum göz önünde bulundurularak, sanat alanlarındaki halkla ilişkiler çalışmaları ele alınmış, halkla ilişkiler faaliyetlerinin reklam ve tanıtım alanında nasıl kullanıldığına dikkat çekilmek istenmiştir. Günümüzde rekabet unsuru ile sanat adına yapılan faaliyetlerinin sayısı artarken, bu organizasyonlara yapılan yardım, destek ve sponsorluklar azalmaktadır. Haliyle bu aşamada sanat işletmelerinin yapması gereken tek şey pazarlama ve halkla ilişkiler çalışmalarını doğru ve sağlıklı olarak ilerletebilmektir. Bu bağlamda halkla ilişkilerin çalışma alanlarının sanat ve sanat yapıtları üzerindeki etkileri üzerinde durulmuş, halkla ilişkiler unsurlarının ve sanat faaliyetlerinin iletişim algısı üzerindeki olumlu etkilerinden bahsedilmiştir.
  • Öğe
    II. Mustafa dönemi’ne ait 1701 tarihli bir masraf defteri’nin değerlendirilmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Bulut, Büşra
    Masraf Defterleri, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde müteferrik defterler fonunda bulunmaktadır. Bu defterler içeriği bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. Nitekim Masraf Defterlerinin incelenmesi ile söz konusu bölgenin yanı sıra defterin tutulduğu döneme ait fiyat tarihi, halkın gelir düzeyi ve tüketim alışkanlıklarına dair birçok bilgiye ulaşılabilmektedir. Yine bu defterler sayesinde elçilerin ağırlanması, sefere gidiş masrafı ya da askeri sınıfın maaşlarının dağıtılması gibi harcamaları da tespit etmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nde Masraf Defterleri serisinin içeriği incelendiğinde bu harcamalara ek olarak saray harcamalarından, askeri harcamalara ve bazı kişisel harcamalara kadar birçok kalemde masraf dökümüne erişmek mümkündür. Çalışma konunun bu önemine binaen kaleme alınmış olup, araştırmada 1701 tarihli bir masraf defteri incelenmiştir. İlgili defter Sultan II. Mustafa’nın ailesiyle birlikte İstanbul’dan Edirne’ye gidişinin yol masrafı ve 1701 yılına ait olan giderleri ele almaktadır. Temel amaç; 1701 tarihli Masraf Defteri incelenerek II. Mustafa’nın İstanbul’dan Edirne’ye giderken harcanan yol masrafı ve ihtiyaç duyulan malzeme ve tedarik unsurlarının tespitini yapmaktır. Çalışmada ilgili tespit ve değerlendirmeler için 1701 tarihli Masraf Defterinin transkripsiyonu ve II. Mustafa dönemi Osmanlı Devleti’ni ele alan eserlerden istifade edilmek suretiyle kavramsal bir çerçeve oluşturulmuştur. Bu minvalde 1701 tarihli defterdeki masraf dökümüyle ilgili genelden özele bir değerlendirme yapılmıştır. Nitekim söz konusu defterde yalnızca taşınma masraflarının değil döneme ait pek çok giderin kalem kalem kaydının tutulduğu görülmüştür.
  • Öğe
    İslam kültüründe Yedi İklim anlayışı ve Manzume-i Yedi İklim
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Tan, Bünyamin
    Coğrafya, bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi belirleyen ve niteleyen fiziksel, ekonomik, biyolojik, insansal ve siyasal gerçekliklerin tümü olarak tanımlanabilir. Bu sözcük, Yunanca gaia ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Coğrafya, insanın yaşadığı bölgeyi anlamlandırmasını sağlar. Bu bilim sayesinde kişi yaşadığı veya bulunduğu yerin fiziksel özelliklerini bilir ve bu bilgiler sayesinde hareket tarzına yön verir veya geleceğini şekillendirir. Dolayısıyla insan, bulunduğu coğrafyadan ayrı düşünülemez. Her bölgenin kendine has coğrafik özellikleri vardır. Bu sebeple bu bölgelerin nerede başladığı ve nerede bittiğini bilmek çok önemlidir. Her coğrafyanın kendine özel fiziksel özellikleri, kendine özel insanları olduğu gibi kendine özel yönetim anlayışları da doğmuştur. Bundan dolayı seyahat eden insanlar için bu bilgiler hayati önem arz etmeye başlamıştır. Bölgelerin dağları, şehirleri, ırmakları, denizleri, gölleri, tepeleri ve her türlü coğrafik ve siyasal özellikleri bu bölgeleri anlatan kitaplarda yer almaya başlamıştır. Güneş ışınlarının dünyaya düşme açısı da bu sınıflandırma ve bölgelendirmede esas olup İslam coğrafyacıları bilinen dünyayı yedi ayrı bölgeye ayırarak anlatmışlardır. Her biri, eserlerinde geniş anlatımlarla bu yedi coğrafi bölgeyi sistematik olarak incelemeyi ve tespit etmeyi amaç edinmiştir. Yapılan değerlendirmeler, büyük bir bilgi yığını oluşturmuştur. Makalede ele alınan yazma eserde de bu yedi iklim şiirsel bir dille tasvir edilmektedir. Bu şiirsel tasvirin yanı sıra teori kısaca özetlenmiştir. Makalede önce yedi iklim anlayışına dair görüşler sunulmaya çalışılacaktır. Daha sonra makalede ele alınan yedi iklim manzumesinin incelemesi yapılacak ve literatürle karşılaştırması yapılarak kapsamı irdelenecektir. Sonuç olarak bu teori çerçevesinde gelişen yedi iklim kültüründeki yeri ve önemi tespit edilecektir.
  • Öğe
    Walter Andrews'in şiirin sesi toplumun şarkısı adlı eseri çerçevesinde Bâkî'nin Hazân Gazeli'ne bir bakış
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Ümütlü, Selim
    Walter Andrews (ö.2020), Şiirin Sesi Toplumun Şarkısı adlı eserinde Divan şiirinin toplumdan kopuk, soyut bir şiir olduğu şeklindeki klişe görüşleri sorgulamış ve Divan şiirinin kendisini üreten kültürle olan irtibatını ortaya koymuştur. Yazar, gazel incelemelerine dilbilimsel bir yaklaşım getirerek sözdizimin duygu değeri oluşturmadaki rolüne değinmiş, küçük bir örneklem üzerinden divan şiirinin kelime dağarcığını tasnif etmeye çalışmıştır. Uzun bir zaman dilimi boyunca anlam genişlemesine uğrayan kelimeleri "şiirsel kelimeler" olarak tanımlayan Andrews, divan şairlerinin sınırlı sayıdaki kelimeyle yakaladıkları anlam zenginliğini, Osmanlı toplumunun karmaşık yapısına uygun çok katmanlı okumalarla ilişkilendirmiştir. Böylece Divan şiirini sosyal hayatla bağlantısız gören Gibb'in görüşlerine de bir eleştiri getirmiştir. Ona göre herhangi bir şiirin niteliğini anlamaya başlamak için onun farklı perspektiflerden görülmesi gerekir. Andrews, Osmanlı toplum hayatını yansıtan anlam örüntülerini "tasavvufun ve dinin sesi, iktidar ve otoritenin sesi, duygunun sesi ve gazelin ekolojisi" başlıkları altında ortaya koymuştur. Bu çalışmada Walter Andrews'in gazel incelemeleri bağlamında ortaya koyduğu anlam örüntüleri ışığında Bâkî'nin Hazân Gazeli'ne bir yorum denemesinde bulunulacaktır. Giriş bölümünde Bâkî'nin Türk şiirindeki yeri çağdaşı Fuzûlî ile karşılaştırmalı olarak ele alınacak, Tanzimat'la birlikte başlayan Batılılaşma hareketlerinin bir sonucu olarak kültür hayatımızda oluşmaya başlayan Divan şiirine dair olumsuz algılara değinilecektir. Ana bölümde ise Hazân Gazeli'nde tespit edilen dört farklı anlam katmanı (ekolojik anlam katmanı, tasavvufi anlam katmanı, patrimonyal anlam katmanı, duygusal anlam katmanı), dört farklı söyleyici ile ilişkilendirilerek yorumlanmaya çalışılacaktır.
  • Öğe
    Kemal Tahir’in Köyün Kamburu romanına engelliliğin sosyal modelinden bakmak
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2020) Reis, Özgül
    Bu çalışmada, Dünya nüfusunun büyük bir bölümünü ilgilendiren bir gerçeklik olan engelli olma durumu, Kemal Tahir’in Köyün Kamburu adlı eseri üzerinden ele alınacaktır. Çalışma, 2007 yılında tamamlanmış sosyolojik bir çalışma ve 1959 yılında kaleme alınmış bir edebi eser ile Türkiye’deki engellilik olgusunu ele alan detaylı, bilimsel bir yaklaşım sergilemektedir. Bu çalışmanın amacı, sosyolojik bir çalışmanın sonuçlarını, bir edebi eser örgüsü içerisinde ele alınan olaylar ve tutumlar ile karşılaştırmak ve edebi eserin engelliliği yazınsallaştırma biçimini incelemektir. Farklı zaman diliminden ve türden eserlerin seçilmesi, hem edebi eserin güncelliğini koruması hem de konunun geniş bir zaman dilimini ilgilendirmesinin bir avantajıdır. Sosyolojik çalışmanın anket sonucunda ulaştığı bilgiler sadece o gün için geçerli cevaplar değil, tarihsel ve kültürel birikimin o güne yansımalardır. Dolayısıyla çalışmanın sonunda ulaşılması gereken cevaplardan biri de bu iki eserde hangi değerlerin benzer, hangilerinin farklı olduğudur. Bilim ve sanatın ortak paydasından hareketle, bu çalışma, Türk kültüründe engelliliğin alımlanışını gözler önüne koyacaktır. Bu hedef doğrultusunda engellilik çalışmalarında önemli bir konuma sahip olan sosyal model çıkış noktası olarak kabul edilmiştir. Edebi eserin, engelliliğin sosyal modelinin temel vurgusunu içerdiği görülmektedir. Seçilen çalışmaların farklı coğrafyalardan ve farklı disiplinlerden olmasına rağmen bu ortak noktaların var olması, engelliliğin evrensel bir deneyim olarak adlandırılmasına yol açar. Bir diğer ortak nokta ise sosyolojik çalışmanın aktardığı engelli bireylerin deneyimlerinin, edebi eserin ana karakterin gelişim sürecinde de söz konusu olmasıdır. Bu deneyimler özetle engelli bireylerin dışlanması, acınması, utanılması, alay edilmesi, cinsel kimliğinin yok sayılması, aciz görülmesi ve suistimal edilmesi olarak sunulabilir.