2025 - Cilt: 3 Sayı: 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    Nebevî Vârisler: Cüneyd-i Bağdâdî, Yakup Pekdoğru (İstanbul: Siyer Yay., 2022)
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Atasagun, Muhammed Raşit
    Yakup Pekdoğru'nun kaleme aldığı Cüneyd-i Bağdâdî adlı eser, tasavvufun önemli figürlerinden biri olan Cüneyd-i Bağdâdî'nin hayatını, fikirlerini, etkilerini ve İslamî ilimlere katkılarını derinlemesine incelemektedir. Kitap, Nebevî Vârisler serisinin bir parçası olarak, Cüneyd-i Bağdâdî'nin yaşadığı dönemi, Bağdat’ın kültürel ve ekonomik yapısını ele alarak başlamakta ve onun ilmî faaliyetleri ile tasavvuf anlayışını kapsamlı bir biçimde sunmaktadır. Cüneyd’in, fıkıh ve hadis alanlarındaki derinliğinin yanı sıra, tasavvuftaki önemli katkıları, özellikle sahv anlayışı ve nefs terbiyesi üzerine yaptığı açıklamalar, eserin odak noktalarındandır. Kitap, Cüneyd'in tasavvuf tarihindeki yerini vurgularken, onun Hz.Peygamber'e (sas) vâris olma noktasındaki önemini anlatmaktadır.
  • Öğe
    Kıraat/Tilavet Usulleri, Emrullah Tuncel (İstanbul: Marmara Üniversitesi Vakfı Yay., 2023)
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Öztürk, Muhammet
    Kur’an, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Peygamber’e (sav) tenzil olunan, tevatür ile nakledilen ve tilaveti ile ibadet olunan mûciz bir kelamdır. Usul kitaplarında aktarılan bu tanıma göre Kur’an’ı okumak ibadet olarak telakki edilmiş ve onu okuyanların sevap elde edeceği belirtilmiştir. Her hususta güzel bir örneklik teşkil eden Hz. Peygamber (sav) de, ümmetinin en faziletli amelinin Kur’an okumak olduğunu vurgulamış ve Kur’an’ın, kendisini okuyanlara kıyamet gününde şefaat edeceğini bildirmiştir. Zikredilen nebevî müjdeler, Müslümanları, ilâhî kelamı okumaya teşvik etmiş ve tarihin her döneminde Müslümanlar Kur’an ile hemhâl olma gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu çaba ve gayret, Kur’an’a dair ilimlerin de ön plana çıkmasına vesile olmuş ve bu bağlamda Kur’an’ı usûlüne uygun ve doğru bir şekilde okumayı temin eden Tecvîd ilmine ayrı bir önem atfedilmiştir. Tecvîd ilmi ilk dönemlerde şifâhi olarak nakledilirken hicri 4. Asır ile birlikte ilk Tecvîd eserleri kaleme alınmaya başlanmıştır. Ağırlıklı olarak harflerin mahreç ve sıfatlarının izah edildiği söz konusu eserlerde temas edilen mevzulardan birisi de tilâvet çeşitleridir. Kıraat uleması, Kur’an ve sünnete muvâfık bir tilâvetin paradigmalarını serdetmişler ve bu suretle hatalı okuyuş usûllerinin önüne geçmeyi murad etmişlerdir. Doç. Dr. Emrullah Tuncel tarafından kaleme alınan Kıraat/Tilâvet Usûlleri isimli eser de, tecvîd eserlerinde zikredilen tilâvet tarzlarını altı ayrı başlık altında ele almış ve sahih bir tilâvetin çerçevesini çizmeye çalışmıştır. Bu bağlamda söz konusu tarzlar objektif bir tutum ile incelenmiş ve karar kısmında mutedil bir yaklaşım sergilenmiştir. Eserde, kişinin hocasından öğrenmiş olduğu Kur’an kıraatinin ne oranda makbul olduğu tartışmaya açılmış ve bununla beraber Kur’an tedrisatında müşâfehe metodunun tek başına yeterli olmayacağı ifade edilmiştir. Ayrıca şu ana kadar uygulanagelen kıraatin gözden geçirilerek sahih ve nitelikli bir Kur’an tilâvetine ulaşmak amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Anadolu İmam Hatip Liselerinde Program Çeşitliliği Uygulamasının Dini Musiki Eğitimine Etkisi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Çetin, Beytullah; Turabi, Ahmet Hakkı
    “Anadolu İmam Hatip Liselerinde Program Çeşitliliği Uygulamasının Dini Musiki Eğitimine Etkisi” başlıklı bu çalışma, imam hatip liselerinde uygulanan farklı program türlerinden birisi olan musiki programının, imam hatip liselerindeki musiki eğitimine yansımasını ve etkilerini konu edinmektedir. 2014 yılından itibaren uygulanan program çeşitliliği uygulaması, Anadolu İmam Hatip Liselerinde öğrenim gören öğrencilerin ilgi ve yönelimlerine göre okullara seçilmelerine ve bu okullarda yetenekleri doğrultusunda eğitim almalarına ve farklı alanlarda yetkinlik kazanmalarına olanak sağlamaktadır. Bu çeşitlilik, musiki eğitimi gibi sanatsal alanların da AİHL’lerde daha fazla önem kazanmasını sağlamıştır. Program çeşitliliğinin imam hatip liselerinde musiki eğitimine etkisi 2016 yılında Üsküdar Hakkı Demir Anadolu İmam Hatip Lisesi musiki projesi uygulaması ile başlamıştır. Bugün itibariyle 13 farklı ilde ve okulda musiki programı/projesi uygulanmaktadır. Bu makalede, sanat ve musiki eğitiminin imam hatip liselerinde yer alması önem ve gereklilik durumu açısından ele alınmıştır. “İmam hatip liselerinde musiki” konusu bağlamındaki ilgili çalışmalar kısaca değerlendirilmiştir. DÖGM tarafından yayınlanan ve musiki proje okullarında musiki eğitimi ve uygulamalarına ilişkin bilgilere yer veren vizyon belgeleri incelenerek değerlendirilmiş bu çerçevede program çeşitliliğinin AİHL musiki eğitimine etki ve katkıları ele alınarak, musiki eğitimi ve uygulamaları genel/özel amaçlar, öğrenci kabulü ve uygulama aşamaları şeklinde ele alınmış daha sonra tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
  • Öğe
    Hac İbadeti Bağlamında Tahâvî ve Cessâs’ın Fıkıhçı Kimliklerinin Ahkâm Tefsirlerine Yansıması
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Demircan, İbrahim
    Ahkâmü’l-Kur’ân türü eserler ibâdât, muâmelât ve ukûbât/ceza hukuku ile ilgili (ahkâm) ayetlerinin tefsirine dair yazılan eserlerdir. Çalışmada makalenin hacmi de dikkate alınarak Hanefi doktrini bağlamında Tahâvî ve Cessâs’ın Ahkâmü’l-Kur’ân tefsirleri ile başta aynı müellifler olmak üzere diğer bazı Hanefi füru-i fıkıh eserlerinde hac ibadetinin ele alınış biçimleri incelenmektedir. Çalışmanın amacı; fıkıhçı kimliği ile tanınan müelliflerin tefsir eserlerinde “hac ibadeti” bağlamında fıkhi konulara ne ölçüde yer verdiği, ilgili konunun fıkıh ile tefsir (Ahkâmü’l-Kur’ân) eserlerinde işlenen benzer ve farklı yönleri ve füru-i fıkıh eserlerinin muhtevalarının gelişim seyrini tespit etmektir. Bu bağlamda Ahkâmü’l-Kur’ân ile füru-i fıkıh eserlerinde ele alınan meselelerin farklı bakış açıları ile değerlendirilmesinde müelliflerin ilmi yetkinliklerinin etkili olduğu görülmektedir. Füru-i fıkıh literatürünün muhtevasının gelişmesinde ise müelliflerin ilmi birikimlerinin yanı sıra yaşadıkları dönemde ortaya çıkan yeni sorunlar ve sorulan yeni fıkhi soruların etkili olduğu söylenebilir. Nitekim ele alınan ahkâm tefsirleri ile fıkıh eserleri süreç içerisinde olgunlaşmış, bir dönemde ilgili literatürde ele alınan bazı konular süreç içerisinde ihtiyaca göre ya geliştirilmiş veya kapsam dışında tutulabilmiştir. Son olarak çalışma ile Tahâvî ve Cessâs’ın ahkâm tefsirlerinde akli ve nakli delillerle fıkhi analizlerde bulundukları ve hac ibadeti ile ilgili bazı konuların ahkâm tefsirlerine nazaran fıkıh eserlerinde daha yüzeysel işlendiği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Nakşî Ali Akkirmânî’nin Gavriyye’si ve bilinmeyen nüshaları
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Öztürk, Mahmut
    Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı’nın 17. yüzyıldaki en önemli simalarından biri de Nakşî Ali Akkirmânî’dir. Yaşadığı dönemde özellikle tasavvufî içerikli şiirlerini, halkın anlayabileceği bir şekilde süsten, sanatlı söyleyişlerden uzak sade ve akıcı bir üslupla kaleme almıştır. Nakşî, kendine özgü sade ve didaktik üslubuyla halkı tasavvuf yoluyla bilgilendirerek onları eğitme yoluna gitmiş, dünya hayatının geçiciliğine vurgu yaparak ebedi saadetin nasıl elde edilebileceğinin yollarını öğretmeye çalışmıştır. Tasavvufî düşüncelerini insanlara empoze ederken fikirlerini sağlam temellere dayandırmak istemiş ve bunu yaparken genellikle ayet ve hadislerden iktibas yapma yolunu tercih etmiştir. Gavriyye mesnevisinde “işari tefsir” metoduyla ayetleri, işlediği konuların bağlamından sapmadan tefsir etmiş ve yine konunun bağlamına münasip hadislere de yer vermiştir. Tamamı manzum bir şekilde telif edilen eserde, klasik mesnevilerdeki düzenlenme biçimi bu eserde yoktur. Gavriyye üzerine sosyal bilimler adına atılan adım ve temel oluşturma yönüyle önem arz eden bir yüksek lisans çalışması bulunmaktadır. Dönemin şartlarına göre Ulaş’ın yüksek lisans tezi yeterli ve olgun bir çalışma olarak gözükmektedir. Ancak günümüzdeki teknik alt yapının gelişmesi ve araştırma-inceleme imkanlarının genişliği gibi nedenlerden dolayı yeni bilgiler-veriler ekseni üzerinde eserin bir kez daha incelenmesi yerinde bir karar olacaktır. Bu tezdeki dört olarak belirtilen nüshaların sayısı tarafımızdan yapılan araştırma ve incelemelerle birlikte on altıya ulaşmıştır. Araştırma makalemizde Gavriyye’nin kütüphane ve katalog taramalarıyla tespit edilen altı adet yurt dışı ve on adet yurt içindeki nüshalarının tanıtımı yapılarak esas alınan nüshaların kimlikleri hakkında tarafımızca bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır. Eserin yurt dışı ve yurt içindeki bilinmeyen bu zengin nüsha çeşitliliğinin ortaya çıkması yeniden tam anlamıyla bir edisyon kritik çalışmasına tabi tutulmasının bir ihtiyaç olduğu düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Ayrıca beyit sayısı olarak daha hacimli bu bilinmeyen nüshaların varlığı eserin içeriğine şüphesiz ciddi katkılarda bulunacaktır.
  • Öğe
    Ezanda Tekbir Cümlelerinin Okunuşu Üzerine
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2025) Ateş, Sırrı Fuat
    İnsanoğlunun dünyada varoluş sebebi olan Allah Teâlâ’ya kulluk yolunda imandan sonra en önemli ibadet, belli vakitlerde yerine getirilmesi istenilen namazdır. Namaz vakitlerinin bildirilmesi için de ezan meşrû kılınmıştır. Ezan-ı Muhammedî, Cuma namazı ve beş vakit namaz için meşrû kılınmış, Müslümanları günde beş vakit namaza ve kurtuluşa davet eden ilâhî bir çağrıdır. Ezan, hem namaza bir çağrı hem de İslâm dininin şiârından sayılmıştır. Bu sebeple ezanın mahiyeti, hükmü, nasıl okunması gerektiği, kimlerin ezan okuyup okuyamayacakları, ezan okuyacak kişide bulunması gereken vasıflar, ezanın sünnetleri, müstehapları ve mekrûhları gibi meseleler fakihler tarafından geniş şekilde ele alınmıştır. Fakihler tarafından ortaya konan çabaların ve görüşlerin temelinde, ezanın en güzel şekilde sünnete uygun olarak okunması vardır. Dolayısıyla ezanın, nesilden nesile tevarüs edildiği şekliyle sünnet üzere okunması, özellikle müezzinlik yapan insanlarımızın ezanla ilgili bu hükümleri öğrenmeleri ve buna göre ezan okumaları önemli meselelerden biridir. Konuyla ilgili ihtilaflı hususlar olduğu gibi ittifak edilen hususlar da vardır. Gerek ezanın okunma şekli gerekse müezzinde bulunması gereken vasıflarla ilgili sünnet ya da müstehap olarak ortaya konulan görüşler, ezanın en güzel şekilde sünnet üzere okunması ile ilgilidir. Sünnet ya da müstehap sayılan hususlardan her birinin terki mekrûh kabul edilmekte ve fazilet derecesini azaltacağı ifade edilmektedir. Bu meyanda ele alınan hususlardan biri de ezanın teressül üzere yüksek sesle okunmasıdır. Ezanın teressül üzere okunmasının ezanın sünnetlerinden olduğunda dört mezhep fakihleri de ittifak etmişlerdir. Ezanın teressül üzere okunmasının bir gereği olarak her bir cümlenin sonunda sakin olarak durulacağı konusunda da ittifak olduğu anlaşılmaktadır. Ancak tekbir cümlesi kısa olduğundan iki tekbir cümlesi bir tek cümleymiş gibi vasledilerek okunmakta olup müslüman coğrafyada da ezanın okunması bu şekilde yerleşmiştir. İki tekbir cümlesinin vasledilerek okunması durumunda birinci cümlenin son harfi olan râ harfine nasıl hareke verileceği hususunda ise ihtilaf edilmiş, fethalı ya da dammeli okunması gerektiği şeklinde iki görüş ortaya konmuştur. Bu çalışmada ezanın okunuş şekliyle ilgili olarak ezanın teressül üzere okunması, ezanın cezimli okunması, cezimli okumaya bağlı olarak özellikle ezandaki tekbir cümlelerinin vasledilmesi durumunda birinci tekbir cümlesinin son harfi olan râ harfinin harekesinin nasıl okunması gerektiği hususu ele alınacaktır.