2024 - Cilt: 7 Sayı: 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Tâhâ Huseyn’in “Mustakbelu’s-Sekâfe Fî Mısr” adlı eserinde eğitime ve Arap diline dair görüşleri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Adalar Subaşı, Derya
    Mısırlı önemli bir yazar, eleştirmen ve bir entelektüel olan Tâhâ Huseyn aynı zamanda Mısır’ın çağdaşlaşmasına önemli katkılar sağlamış bir ediptir. Mısır’ın gelişme döneminde yaşadığı sorunlara bir akademisyen gözüyle bakmış, çözüm yolları üretebilmiştir. Farklı alanlardaki çalışmalarıyla bugün bile araştırmacıların dikkati çekmektedir. Onun Mustakbelu’s-Sekâfe fî Mısr (Mısır’da Kültürün Geleceği) adlı eserindeki görüşlerinden hareketle oluşturulan bu çalışmada eğitimin ve dilin bir toplumun ilerlemesinde yarattığı etki Tâhâ Huseyn’in perspektifinden gözler önüne serilecektir. Tâhâ Huseyn’in, Fransa'dan Mısır’a döndükten sonra yazdığı bu eser, adeta Mısır eğitim sistemi konusundaki hayal kırıklıklarını dile getirdiği bir manifesto niteliği taşımaktadır. Mısır’ın eğitim sistemindeki bu çarpıklıkların düzelmesinin yolunu da batının örnek alındığı bir eğitim sistemini uygulamakta bulmaktadır. İlköğretim ilk olarak fertlerin yaşamını sürdürebilmesi için, ikinci olarak da devletin milli birliğini oluşturabilmesi için gereklidir. Aynı şekilde ulusların bekasını ve devamlılığını sağlaması için ilköğretime ihtiyacı vardır. Çünkü nesilden nesile tüm bireylere nakledilmek zorunda olan milli mirasın içinde ilköğretim de bulunmaktadır. Öğrenilmesi gereken yabancı dillerin İngilizce ve Fransızcayla da sınırlanmaması gerektiğini savunan Huseyn, bilim, edebiyat, felsefe, kültür ve bilginin sadece İngilizlere ve Fransızlara özgü olmadığını, en az İngilizce ve Fransızca kadar ayrıcalıklı başka canlı Avrupa dillerinin de bulunduğunu söylemektedir. Bu milletler de kültürel ve bilimsel yönden en az İngilizler ve Fransızlar kadar başarılı ve özelliklidir. Arapçanın, İslam’ın dili veya geçmiş çağlarda yaşamış Arapların dili olduğu için değil hem geçmişin hem de bugünün ve gelecek nesillerin dili olacağı için öğrenilmesi gerektiğini savunmaktadır. Arapçanın din dili olduğu için öğretildiğini iddia edenler karşısında dinin dilini konuşmanın güzel olduğunu ancak bunu kabul etmekle birlikte dilin her şeyden, durağanlıktan, fikir özgürlüğünden muaf olması gerektiğini, dinin de bütün bunlardan muaf olduğunu belirtmektedir.
  • Öğe
    Âşık Veysel tefekkürünün evrensel boyuttaki yansımaları
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Çandır, Muzaffer; Furan, Aydın
    Onlarca asırdır süre gelen kadim bir kültürel hazine olan âşıklık geleneği 2009 yılında UNESCO ta-rafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi” ne dâhil edilmiştir. Âşıklık geleneği-nin en tanınan sanatçılarından olan Âşık Veysel, vefatının 50. senesi olması münasebetiyle UNESCO 41. Genel Konferansı kararıyla 2023 Yılı UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programı’na alınmıştır. Bu makalede Âşık Veysel’in evrensel yönüne ışık tutabilmek amaçlanmıştır. Bu maksat doğrultusunda âşığın miras bıraktığı ve tüm dünya insanının zihninde yer bulabilecek evrensel boyuttaki tefekkürü, UNESCO’nun belirlediği 12 adet evrensel değer referans alınmak suretiyle tespit edilmiş ve bu tespitler de maddeler hâlinde sıralanmıştır. Veysel’in şiirlerinin öncelikli malzeme olduğu bu çalışma metnin merkeze alındığı, kaynak tarama yönteminin kullanıldığı bir çalışmadır. “Değer ve Evrensel Değer”, “UNES-CO’nun Önerdiği 12 Evrensel Değer”, “Âşık Veysel’in Şiirlerinin UNESCO’nun Önerdiği 12 Evrensel Değer Çerçevesinde İncelenmesi” ana başlıklarından oluşan bu çalışmada, UNESCO’nun belirlediği 12 evrensel değerin tamamının Veysel’in şiirlerinde yer aldığı görülmüştür. Ayrıca, Anadolu coğrafyasında neşet etmiş Veysel’in Anadolu sınırlarının ötesine ulaşabilecek, dünya ölçeğinde tesir potansiyeli ihtiva eden beynelmilel tefekküre sahip bir âşık olduğu ve Veysel’in tefekkürden hasıl olan hikmetin dünya insa-nına ulaştırılmasının önemi ifade edilmiştir.
  • Öğe
    Batılılaşmak ve varolmak sarmalında Türk eğitiminin serencamı
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Fidan, Mutlu Sadık; Aydoğan, İsmail
    Batı düşünce sisteminde bir dönüm noktası olan ve geleneksel felsefeyi reddeden Aydınlanma, aklı Tanrılaştırarak oluşturduğu "yapay din"i "vahyedilen dine" karşı inşa etti ve ahlak kanununu dinî normlardan arındırarak tasarladı. Pedagoji ise hümanist anlayış ve bireysel etiğin aracılığıyla toplumun ahlaki alt yapısını yeniden oluşturacak fabrika hâline geldi. İlerleme/kalkınma efsanesiyle “ebedi Batı” icat edildi. Batının yeninden icat edilmesi, Batı dışı toplumların Batı tarafından fethini meşrulaştırdı. “Kalkınma efsanesi”, “küresel inanca” dönüştü. Osmanlı’da Lale Devri’nden itibaren eğitim kurumlarının dönüşümü ve ıslahına dönük yeniden yapılandırma çalışmaları başlatıldı. Bu kapsamda bu çalışmada “sosyal kontrol” tasarımı ve sosyal mühendisliğin birincil aracı hâline getirilen eğitimin “uygarlaştırma retoriğiyle” geçmişten günümüze Batıyı da kapsayacak şekilde ortaya konulması amaçlanmaktadır. Ayrıca dinî ritüel, inanç ve ahlakın neden “özel alana” sürgün edildiği, yeni ideolojik formlarla donatılan bu hegemonik kültürün, yönetici sınıfın çıkarlarına nasıl uygun hâle getirildiği, “evrensellik miti” ve modernitenin bileşenlerinin, kendisini modernleşme, aydınlanma, özgürlük, eşitlik, batılılaşma, uygarlık, ilerleme, kalkınma vaatleriyle donatarak Batı dışı toplumlara nasıl pazarlandığı, ilerleme/kalkınma efsanesiyle “ebedi Batının” nasıl icat edildiği ortaya konulmaktadır. Çalışma Batı ve Türk Eğitim Sistemi’ni içerisine alacak şekilde Lale Devri’nden günümüze kadar olan dönemi kapsamaktadır. Alanyazın taraması olarak yapılan bu çalışmada Batı ve Türk Eğitim Sistemi’ne yönelik araştırmalar taranarak bir durum tespiti yapılmıştır.
  • Öğe
    Anadolu'nun ilk köy dergisi: Aktepe Çavuş Köyü dergisi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Muşmal, Hüseyin
    Tam adıyla “Aktepe Çavuş Köyü Aylık Fikir, Sanat ve Eğitim Dergisi” Anadolu’da bir köyde çıkarılan ilk dergidir. Adını yerleşimin yakınlarındaki bir tepeden alan derginin çıkarıldığı yıllarda Çavuş Köyü, Beyşehir Kazası Hüyük Nahiyesi’ne bağlı idi. 1962 yılında kurulan Çavuş Köyü Güzelleştirme ve Yurt Yaptırma Derneği’nin bir yayın organı olarak 1966 yılında çıkarılmaya başlanan dergi maddi sıkıntılar nedeniyle ancak 12 sayı yayımlanabilmiştir. Dernek yöneticileri ve köylülerin katkılarıyla çıkarılan derginin yazar kadrosu büyük oranda bölgede görev yapan öğretmenlerden oluşmaktadır. Yaklaşık 190 yazının yayımlandığı ve 85 ayrı yazarın katkı verdiği dergide başta köy hayatı ve sorunları olmak üzere çeşitli konularda makaleler, anılar, hikâyeler, öyküler ve özellikle çok sayıda şiir yayımlanmıştır. Dergide Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü Milletin Efendisi’dir.” sözü gereğince, çağdaş uygarlık yolunda yürümesi ve kalkınması adına köylünün öz hakkını talep etme mücadelesi verilmiştir.
  • Öğe
    Anadolu Türk mimarisi taç kapılarında yan nişler
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Fidan, Mevlüt Anıl
    Bir yapının ön cephe kuruluşlarını taç kapılar, pencereler, nişler, silmeler, payandalar, köşe kuleleri, çörtenler ve minareler gibi unsurlar oluşturmaktadır. Diğer cephelere göre daha fazla önem verilerek yapılan ön cephelerde en önemli yapı elemanı taç kapılarıdır. Taç kapılar yapıdan bağımsız olarak kendilerine has birtakım teknik ve süsleme programlarına sahiptir. Bu farklılıklar taç kapıları diğer yapı elemanlarından ayırmaktadır. Taç kapıların kendine özgü yapım programı içerisinde belirgin bir unsur olarak yan nişler de önemli bir yer tutmaktadır. Form özellikleri bakımında taç kapılara ve mihraplara benzeyen yan nişler taç kapıların geçit kısmında derinlik etkisi yaratan unsurlardır. Son zamanlarda Sanat Tarihi bilim dalı içerisinde genel yapısal konuların dışında özel ögesel konular üzerine yapılan çalışmalar Türk-İslam mimarisinin sanatsal zenginliklerini de gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda çalışmamız Anadolu coğrafyası genelinde Türk Mimarisinde görülen yan nişlerin kısa bir değerlendirmesini içermektedir.
  • Öğe
    Bir medya iletisi olarak reklamlarda siyahlara yönelik ırkçılık
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Ünlü, Zümra Büşra
    Irk kavramı; zaman içinde bilim insanları tarafından araştırılmış, farklı şekillerde ifade edilerek değişime uğramış, insanlar fiziksel özelliklerine göre sınıflandırılmıştır. Sırf ırk kavramı yüzünden geçmişte milyonlarca insan öldürülerek farklı ırklara soykırım yapılmıştır. Irkçılık, tarihin farklı dönemlerinde farklı şekillerde tezahür etse de her dönem varlığını sürdürmüştür. Irkçılık, insanlar arasında ayrımcılık, eşitsizlik, şiddet, dışlanma, ötekileştirme, aşağılanmaya sebep olmakta ve toplumsal bütünlüğe zarar vermektedir. Irkçılık biçimleri toplumsal değişim ve değişen koşullara göre güncellenip yeniden üretilmiştir. Amerika ve Avrupa toplumlarında ırkçılık hâlâ etkileri görülen bir olgudur. Özellikle siyahlara yapılan ırkçılık ve polis şiddeti günümüzde çok dikkat çekmektedir. Siyahlara yapılan ırkçılığın var olması geçmişte yaşananlara, siyahların uzun zaman köle olarak sömürülmesine bağlıdır. Siyahlara yapılan ırkçılığın yayılmasında özellikle medyanın ve reklamcılığın büyük bir payı olmuştur. Medya, insanlara zarar vermez fakat buna aracı olabilmektedir. Medyanın insanlar üstündeki etkisi büyüktür. Reklamlarda hem söylemsel hem de görsel ifadeler yer almaktadır. Bazı reklamlarda istemli ya da istemsiz bir şekilde ırkçılığın gösterilmesi, “Reklamın iyisi kötüsü olmaz.” cümlesini de doğrulamaktadır. Irkçılığın reklamlarda sıkça işlenmesi, izleyiciler üzerinde ön yargı ve ayrımcı bir zihniyet oluşturmaktadır. İnsanlar, ırkçı reklamlara maruz kalmanın yanında bu reklamların ürünlerini de satın alarak ırkçılığa destek vermekte ve bu düşünceyi yaymaktadırlar. Bu çalışmada ırk, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, siyahların ırkçılık tarihi açıklanmaya ve ırkçılık sorununun medya ve reklamlar aracılığıyla nasıl aktarıldığı göstergebilimsel analiz yöntemi kullanılarak incelenmeye çalışılmıştır. Elde edilen bulgularda bazı reklamların bariz bir şekilde ırkçılık yaptığı görülmüştür.
  • Öğe
    Trauma and narrative in Toni Morrison’s beloved
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Toksöz, İsmet
    This study delves into Toni Morrison's acclaimed novel, Beloved, exploring the intricate ways through which trauma is portrayed and confronted via differing literary methods. Focused on the character Sethe, a former slave haunted by the psychological aftermath of her enslavement, the narrative unfolds through the haunting presence of her deceased daughter, Beloved. The study analyzes Morrison's use of storytelling as a powerful tool to convey individual and cultural experiences, emphasizing its role in shaping human identity and self-awareness. The study examines Morrison's strategic use of repetition, imagery, language, and testimony as narrative devices that guide readers through the progression of trauma, from the unconscious to the waking state. Trauma has become a focus of attention in contemporary fiction and its representability in literature has been questioned by many scholars and critics so far. This study sheds light on this ongoing debate since Morrison's Beloved is a working example of how trauma can be represented through storytelling in fiction. This study explores the impact of trauma on identity, emphasizing the challenges individuals face in expressing themselves and integrating their experiences into their personal narratives. Additionally, the study discusses the collective trauma of African American slavery as a central theme in Beloved, illustrating how the characters' shared history becomes a unifying force despite the painful memories associated with it. Ultimately, the article argues that Morrison's literary methods serve not only to tell a compelling story but also to actively engage readers in the profound process of comprehending and confronting trauma.