2023 - Cilt: 6 Sayı: 1
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Konstantin Nikolayeviç Leontyev, (2022) Bizansçılık ve Slavlık(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Zenginoğlu, SametRus diplomat, tıp doktoru ve yazar Konstantin Nikolayeviç Leontyev’in (1831-1891) Bizansçılık ve Slavlık başlıklı eseri, 2022 yılında Alihan Büyükçolak’ın çevirisi ile dilimize kazandırılmıştır. Eserde Rus tarihine dair teolojik zemin, bu tarihin diğer milletlere yönelik bakışına dair perspektifler ve bu perspektiflerin bugüne dair yansımaları dikkat çekmektedir. 19. yüzyılın dünya siyasetindeki göz ardı edilemez etkilerinin bu esere de sirayet etmiş olduğu vurgulanmalıdır.Öğe M. Yastı, B. Direkçi, M. Gülmez, H. Duyar, (2020) Fağfûr-Nâme: Fağfûr-şâh ile Mâh-perî, (İnceleme-Metin-Sözlük-Ekler Dizini-Tıpkıbasım)(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Karaağaç, SabireBu yazıda "Fağfûr-nâme İnceleme, Metin, Sözlük, Ekler Dizini, Tıpkıbasım" kitabı tanıtılmıştır.Öğe Jale PARLA, (2021) Don Kişot’tan bugüne roman(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Yılmaz, İdrisYeni Türk Edebiyatı alanındaki çalışmalarıyla öne çıkan Jale Parla’nın kaleme aldığı Don Kişot’tan Bugüne Roman, Cervantes’in Don Quijote’sini merkeze alarak roman türünün tarihsel gelişimini inceleyen bir yapıttır. Bu yapıtta Don Quijote’nin önemi ve kendisinden sonraki eserler üzerindeki etkisi ele alınır. Bununla beraber Jale Parla’nın bu yapıtında Türk ve dünya edebiyatından tanınmış yazarların romanlarının Don Quijote ile benzerlikleri ve edebiyata getirdikleri yenilikler ortaya konur. Edebiyattaki tür kavramının da incelendiği yapıtta, sanatçı türlere bağlı kalmalı mı? sorusuna yanıt aranır. Türün metni anlamlandırmak için yararlı olabileceği vurgulanırken türe tamamen bağlı kalmanın ise sakıncalarına değinilir. Türün sınırları içerisinde mahkûm kalmak ikinci sınıf yapıtlarının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Kitapta ele alınan romanlarda okur-yazar ilişkisi, kayıp metinler ve Cervantes’in romanında uyguladığı yeni teknikler, üzerinde durulan diğer önemli hususlardır. Kitabın ilk baskısı 2000 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkmış ve kitap 2021 yılına kadar 16 baskı yapmıştır. Bu kitap, eserin tanıtımını içeren giriş bölümü ve onu izleyen dört bölümden oluşmaktadır. Parla, bu yapıtını ortaya koyarken Don Quijote, Ulysses, Karanlığın Yüreği, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu ve Tom Jones romanlarının çevirilerinden yararlanmıştır.Öğe 20. Yüzyıl başlarında Ermenek Kazasının sıhhi ve ictimai durumu(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Doğanay, Rahmi; Yılmaz, GülBirinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi sonrasında galiplerin Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiye sürecine Türk milleti karşı çıkmış ve Millî Mücadele hareketine girişmişti. İstanbul yönetimi bu durumu bir yazgı olarak kabul etmesine rağmen, Türk milleti vatanı ve istiklali için her bakımdan yokluk içinde bir varlık yokluk savaşı vermekteydi. TBMM Hükümeti, bu çetin mücadele ile birlikte, askeri işlerin yanında, bir taraftan da eğitim, sağlık, bayındırlık gibi işlerle uğraşmış, modern Türkiye’nin kuruluşu konusunda kurumsallaşmaya yönelik adımlar atmıştı. Ülkenin ve toplumun mevcut durumunu tespit ederek, aciliyetler, ihtiyaçlar ve yapılması gerekenler konusunda yol haritaları oluşturmak için girişimlerde bulunmuştu. Bu konuda atılan önemli adımlardan birisi de sıhhi ve içtimai coğrafya çalışmaları olmuştu. 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından hemen sonra kurulan hükümetin bakanlıklarından biri olarak, Umur-ı Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiyye Vekâleti kurulmuştu. Umur-ı Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti, 1921 yılında, sıhhi ve içtimai coğrafya çalışmalarını başlatmış, ülke çapında sıhhi ve içtimai durumun tespiti konusunda, sıhhiye müdürlerini bölgeleri hakkında rapor hazırlamakla görevlendirmişti. Hazırlanan ve merkezde toplanan bu raporlar peyderpey kitaplar halinde basılmış ve yayınlanmıştı. Bunlardan Konya vilayeti ile ilgili olan, 1922 yılında 8. Cilt olarak basılmıştı. Konya’nın Ermenek kazasının sıhhi ve içtimai durumu, iktisadi ve coğrafi yapısı, folkloru gibi konular hakkındaki bilgiler de kitabın 107-116 sayfaları arasında verilmiştir. Çalışmamızda genel olarak yeteri kadar değerlendirilmemiş olan bu bilgilerin ışığında, Ermenek’in yakın geçmişteki sosyal, ekonomik, nüfus, sıhhi ve kültürel yapısına bir mercek tutulmaya çalışılacaktır.Öğe Sosyolojik eleştiri kuramına örnek bir inceleme: Değirmen öykü kitabı(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Aytürk, Ferhat; Özgökçe, PınarEdebiyat kuramları esas itibariyle bir eleştirinin tezahürüdür. Platon’dan bu yana birçok edebiyat kuramı ortaya atılmış ve her biri bir öncekine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu kuramlar çeşitli edebiyat ilkelerinin ve prensiplerinin incelemesini konu alır. Edebiyat kuramları yapıları itibariyle evrenseldirler. Herhangi bir ülkenin edebiyatına ait bir kuram bir başka ülke edebiyatının ortaya koymuş olduğu metinlere amaçları doğrultusunda uygulanabilmektedir. Sosyolojik Eleştiri Kuramı da edebi eserle toplumsal olanlar arasındaki ilişkiyi incelemesi dolayısıyla dünyanın herhangi bir yerinde bir toplumu ele alan metne uygulanabilmektedir. Esas olarak toplumsal gerçekçi bir yazar olan Sabahattin Ali’nin eserlerinin büyük bir çoğunluğunda toplum sorunları, toplumsal ilişkileri, sosyal sınıfları vb. görmek mümkündür. Bu özellik, öykülerinde diğer eserlerine oranla daha yoğun bir şekilde görülmektedir. Çalışmada ele aldığımız Değirmen öykü kitabı ele aldığı sosyal adaletsizlik ve sınıfsal ayrım, toplumsal yozlaşma gibi toplumsal sorunları irdelemektedir. Ayrıca köy yaşantısı ve sorunları, şehirli ve köylü sınıfsal farkların da kimi öykülerde vurgulanan unsurlardan olduğu görülmektedir. Çalışmada tüm bu unsurlar Sosyolojik Eleştiri Kuramı çerçevesinde ele alınmıştır.Öğe Kırgızistan’da yoksulluk ve yoksulluk çalışmaları(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Ünal, Ali1980’lerde sosyal, kültürel ve ekonomik değişimlerle birlikte ön plana çıkmaya başlayan yoksulluk olgusu ulusal hükümetler, çeşitli uluslararası kuruluşlar (Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler vb.) ve bazı sivil toplum kuruluşları tarafından daha detaylı bir şekilde araştırılmaya başlanmıştır. Özellikle Dünya Bankası, yaptığı yoksulluk çalışmaları ve yoksulluğa getirdiği tanımlarla belirleyici bir konuma sahip olmuştur. Dünya Bankası gibi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) da 1990’dan itibaren yaptığı çalışmalar ve yayınladığı raporlarla yoksulluk konusuyla yakından ilgilenmiş ve yoksullukla mücadelede bazı ulusal hükümetlerle işbirliği yaparak yoksulluğun azaltılması için ciddi çabalar sarf etmiştir. 1990’lı yıllarda akademik literatürde daha fazla yer bulmaya başlayan yoksulluk çalışmaları Kırgızistan’da Sovyetler Birliği döneminde mevcut olsa da sistematik olarak bağımsızlık sonrası 1996’lı yıllardan başlayarak yürütülmeye başlanmıştır. Sovyetler Birliği sonrası ülkede meydana gelen sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel değişimlerin bir yansıması olarak Kırgızistan, bağımsızlıktan bu yana yoksulluk olgusunu iyiden iyeye hisseden ülkeler arasında yer almaktadır. Kırgızistan’da yoksulluk analizi yöntemleri genel olarak parasal göstergeler (hanelerin parasal gelirleri ve gideri, asgari geçim, halkın yoksulluk düzeyi vs.), parasal olmayan göstergeler (sağlık ve beslenme, çocuk yoksulluğu ve beslenmesi, eğitim yoksulluğu vs.) dahilinde Kırgız Cumhuriyeti ulusal çok boyutlu yoksulluk endeksi kapsamında (parasal yoksulluk, eğitim, gıda güvenliği, yaşam koşulları, sağlık) değerlendirilmektedir. 2004 yılından bu yana yoksulluğun ölçümünün resmî yöntemi olarak hanelerin tüketim harcamaları esas alınmaktadır. 2021 verilerine göre ülkede kişi başına aylık ortalama gelir 6 647,8 somdur (79,1 ) . Dünya Bankasının 2018 yılındaki uluslararası yoksulluk sınırını günlük 3,2 olarak hesaplanmıştır. Bu sınıflandırma hâliyle Kırgızistan’ın uluslararası yoksulluk sınırı altında yaşadığını göstermektedir. 2021 yılı verilerine göre ülkede 2 244 310 kişi yoksul, 407 118 kişi aşırı yoksul (6,0) kategorisindedir. Ülke geneli yoksulluk oranı %33,3 seviyesindedir. Göçmen işçilerin döviz transferleri hariç tutulduğunda, ülkedeki yoksulluk seviyesinin ortalama %33,3’ten %42,8’e çıkacağı belirtilmektedir. Günlük kilo kalori değeri 2240,2’dir. Bölgeler arası yoksulluk farkı fazla olmakla birlikte ülkenin başkenti Bişkek’te bu oran 35,8’lere kadar yükselmektedir. Son zamanlarda kent yoksulluğu yanı sıra çocuk yoksulluğu da belirgin olarak kendini göstermektedir. Bahsi geçen makalede, yoksulluk kavramı çerçevesinde yapılan çalışma ve araştırmaların genel seyri çizilerek bağımsızlıktan bu yana Kırgızistan’ın geçirmiş olduğu otuz yıllık toplumsal süreçler yoksulluk çalışmaları kapsamında ele alınırken Kırgızistan’daki yoksulluk hâlleri (yoksulluk düzeyi, cinsiyet ve çocuk yoksulluğu, kırsal ve köy yoksulluğu, kilo kalori ve ürün tüketimi vs.) istatiksel verilerin ışığında değerlendirilmektedir. Sonuç olarak bağımsızlık sonrası Kırgızistan’ın içinde bulunduğu yoksulluk sarmalının temelinde yaşadığı toplumsal olaylar, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik buhranların etkisinden bahsedilebilir.Öğe Cumhuriyet’in yerel yönetim politikası: Mithat Toroğlu’nun Mersin Belediyesi Başkanlığı örneği (1929-1942)(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Bozkurt, İbrahim; Aytar, İbrahim HalilOsmanlı Devleti’nde belediyecilikle ilgili gelişmelerin başlangıcı Tanzimat Dönemi’dir. Tanzimat’tan önce ise yerel yönetim hizmetleri, lonca, vakıf ve kadı tarafından yerine getirilmekteydi. Avrupa ile yoğunlaşan ticari ilişkilere bağlı olarak 19. yüzyılda Osmanlı liman kentlerinde ulaşım ve hizmetleri yönetmek için yeni teşkilatlar kurulmuştur. Bu bağlamda liman kentlerinden başlayarak çağdaş hizmet verecek yeni belediye yönetimlerinin kurulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında belediyelerin ve mahalli idarelerin görevleri, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında yaşanan siyasî karışıklıkların yol açtığı tahribatı telafi etmek ve temel hizmetleri vermek olarak ön plana çıkmıştır. Ayrıca yerel yönetimlerin yürüttüğü bir diğer çalışma da savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle azalan nüfusun artışına yönelik politikalar üretmek ve ayrıca sorumlu oldukları bölgelerde sağlık sorunlarının çözümlenmesi doğrultusunda çalışmalar yürütmekti. Osmanlı Devleti'nden miras kalan yerel yönetim kurumları bu işlevleri yerine getirmekten uzaktı. Belediyelerin kadroları eğitimsizdi, çalışanların sayısı yetersizdi. Ayrıca belediyelerin bütçeleri de yetersizdi. 1930'lu yıllarda Cumhuriyet döneminde belediyecilik anlayışının gelişmesiyle birlikte bu sorunlara çözümler üretilmeye başlanmıştır. Mithat Toroğlu, dünyada 1929 ekonomik krizinin Türkiye'yi de etkilediği bir dönemde göreve başladı. Toroğlu'nun Mersin Belediye Başkanı olduğu yıllar, aynı zamanda Türkiye'nin modernleşmesi bağlamında belediyecilik alanında ilgili yasal düzenlemelerin ve mevzuatların hayata geçirildiği dönem olmuştur Bu çalışmada 1929 ile 1942 yılları arasında Mersin'de belediye başkanlığı yapmış olan Mithat Toroğlu'nun yerel yönetim politikasına odaklanılmıştır. Böylece erken Cumhuriyet döneminde Türkiye'de modern belediyeciliğin uygulanmasına ilişkin yasal düzenlemeler, Mithat Toroğlu'nun Mersin belediye başkanlığı örneği üzerinden incelenmiştir.Öğe Herakles-Deianeira-Nessos bir yunan mitolojisi ve görsel yorumu(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Başaran, Cevat; Meral, KorkmazMitolojik olaylar başlangıçta, sözlü anlatımla kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Ancak mitolojik hikâyenin her yeniden anlatımında dinleyicinin ilgisini çekebilmek için, yerel olaylarla da birleştirilip, günlük yaşamdan alıntılarla süslenerek geliştirildiği de gözlenmektedir. Yunan sanatı da Yunan mitlerinin görsel anlatımını kendisine temel kaynak olarak görmüştür. Bu yüzden, en erken dönemden itibaren yapılmış ister heykeltıraşlık eserleri olsun, isterse seramikler üzerinde olsun, mitolojik sahneler oldukça fazla yer tutmaktadır. Bu açıdan Yunanlı sanatçılar, mitlerin çoğuna bazen körü körüne inanmışlar, bazen de mitleri küçümseyerek kendileri farklı açılardan konuya yaklaşarak görsel yorumlama yoluna gitmişlerdir. Yunanlı sanatçılar tarafından çok sevilerek farklı sanat dallarında kullanılan ve modern sanat tarafından da sık resmedilen mitolojik olaylardan biri de Herakles-Deianeira-Nessos hikâyesidir. Eskiçağda sanatçılar için önemli olan hikâyenin temel anlamıydı; değişik görsel sunumlar işin fantastik ayrıntılarıydı. Bu yüzden Herakles-Deianeira-Nessos hikâyesi, çok sayıdaki sanatçı tarafından farklı görsel yorumlarla aktarılmıştır. Burada kesin olan şudur ki, ister kamu binalarındaki heykellere konu olmalarıyla olsun; isterse seramikler üzerine boyanmış aynı mite ait farklı sahneler olsun, sanattaki ortak ve farklı yorumlarla, Yunan toplumunun oldukça geniş bir kesimi tarafından sevilerek benimsenmiştir.Öğe Yaşlı bakım hizmetlerinde duygusal emeğin kaynağı ve oluşumuna ilişkin fenomenolojik bir araştırma(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Yalçın, HakanÜlkemizdeki yaşlı nüfus artış hızı, yaşlı bakım hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yaşlı bakım personelinin performanslarına yönelik düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yaşlı bakım kurumları, sahip olduğu insan kaynağını değerlendirirken bakıcılarında olması gereken bazı etkileşimsel, duygusal nitelikleri sergilemelerini istemektedir. Bu çalışmanın amacı: Karaman'daki dört huzurevinde yaşlı hastalarla doğrudan iletişim kurduğu düşünülen yaşlı bakıcıların hizmet birimlerindeki duygusal emeğini değerlendirmektir. Bu yüzden bakıcıların sınıfsal konumları, mesleki algıları ve uyguladıkları duygusal emek şekilleri ve bunun sonucunda oluşan iş pratikleri ele alınmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik desende tasarlanmıştır. Bu çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak 10 yaşlı bakıcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veri toplama süreci sonrasında yaşlı bakıcıların ifadeleri içerik analizi yöntemlerinden tematik kodlama ile çözümlenmesi yapılmıştır. Yaşlı bakıcıların duygusal emek gösterme sürecindeki davranış kalıplarının duruma ve zamana göre değiştiği saptanmıştır. Yaşlı bakıcıların yaşlı yakınları ve kurumların istekleri neticesinde duygusal emek davranışları sergiledikleri, yaşlı yakınları ile iletişimleri esnasında duygu gösterme kurallarına dikkat ettikleri ve duygusal çatışma yaşadıklarından daha fazla duygusal duyarsızlaşma yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır.Öğe İçel’de unutulmuş bir Osmanlı kalesi: İkisırma/İkisırama(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Yalçın, Ayhan; Topal, Ali16. yüzyıl başlarında, bir Osmanlı mülkü olan İçel sancağında 8 adet kale vardı. Bu kalelerden birisi de sancağın doğusundaki Karataş kazasında bulunan İkisırma Kalesi’dir. Tahrir defterlerinde bu kalenin, Gersurtı adlı mevkide olduğu belirtiliyordu. Ancak bugüne kadar kalenin tam yeri tespit edilmemiştir. Yaptığımız yazılı kaynak ve yüzey araştırmaları ile İkisırma Kalesi’nin konumu tam olarak belirlenmiştir. Bu kalenin duvar örgüsü ve harçlarını dikkate alarak yapım tarihi için en erken MS 2. yüzyıl önerilmiştir. Kale içinde görülen şapel kalıntısı seramik parçalarına dayanarak, kalenin Erken Bizans Dönemi’nde kullanımda olduğu sonucuna varılmıştır. Yine seramik kalıntılarından dolayı kalenin Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde kullanımının devam ettiğine karar verilmiştir. İkisırma Kalesi’nin adı, 17. yüzyıldan itibaren resmi kayıtlarda yer almamaktadır. Bu durum, Celali isyanları sonucu kalenin harap olmasından kaynaklanmıştır. İkinci bir sebep, 1501 yılında kalenin çok yakınına yapılan Avkadı Kalesi’nin uygun konumu nedeniyle daha çok tercih edilmesidir. Diğer bir sebep de 1517 yılında Karataş kazasının doğu komşusu Tarsus ve çevresinin Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesidir. Böylece, İçel sancağına doğudan gelebilecek tehlike kalmamıştır. Ayrıca bu dönemde Tarsus sancağında, Karataş Kazası doğu sınırına yakın zaten 3 tane kale faal durumdadır.Öğe Borges’in “Döngüsel Yıkıntılar” adlı öyküsünün imgelem kuramı açısından incelenmesi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2023) Zorlu, BatuhanAnalizimize konu olan Jorge Luis Borges’in “Döngüsel Yıkıntılar” adlı öyküsünde Arjantinli yazar, başka birçok eserinde olduğu gibi, sembolik açıdan oldukça zengin bir dünya kurmuştur. Okur olarak bu öyküde öne çıkan fikrin “sonsuz döngüsellik” olduğunu görmekteyiz. Bu fikrin aynı zamanda yazarın farklı öykülerine, denemelerine konu olduğu ve yazarın bu fikri eserlerinde türlü felsefi düşüncelerden esinlenerek kullandığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle eserin İmgelem Kuramı perspektifinden analiz edilmesinin, eserin sembolik dünyasının deşifre edilmesi ve eserin kapsamlı bir biçimde anlaşılması için uygun olacağı kanaatindeyiz. Makalemize başlarken öncelikle öyküde görülen felsefi düşünceleri tespit ettik ve öykü ile olan ilişkilerini açıkladık. Ardından analizin gerçekleştirilmesinde yararlanılacak kuram olan imgelem kuramı ve kuramın temeli olan “gündüz” ve “gece” rejimleri, beraberindeyse gece rejiminin yapıları olan “mistik” ve “sentetik” yapı hakkında belli başlı bilgilere yer verdik. Ayrıca “arketip” terimi ve imgelem çizgisinde ne anlama geldiği ile ilgili açıklamalarda bulunduk. Sonrasında ise “Döngüsel Yıkıntılar” adlı öykünün imgelem kuramı dinamiklerine uygun şekilde çözümlenmesini gerçekleştirdik. Öyküde öne çıkan semboller başvurduğumuz sembol sözlükleri ile açıklanmış ve rejim dinamiklerine göre yorumlanmıştır. Bununla birlikte baskın yapılar ve arketiplerin anlam bütünlüğüne göre değerlendirmeleri yapılmış ve öyküde baskın gelen rejim; bu rejimin niçin baskın geldiği ve başkişi, öykünün zamanı, uzamı ve anlatısı çerçevesinde tüm bunların ne anlama geldiği ile ilgili İmgelem Kuramı ekseninde değerlendirmeler yapılmıştır.