Yazar "Karaca, Zeynep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1699-1739 Osmanlı Avusturya antlaşmalarına göre sınır tespit çalışmaları(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2019) Karaca, Zeynep[Özet Yok]Öğe A Political Ritual in the Ottoman State: Gird Oneself with a Sword Ceremony(Selim Hilmi Ozkan, 2021) Kurtaran, Uğur; Karaca, ZeynepIn the Ottoman Empire, the sword-wielding ceremonies held at the enthronement of the sultans since the foundation years have become a necessary political practice for the legitimacy of the sultanate. These ceremonies, which took their place among the ceremonies organized outside the palace within the Ottoman state tradition and are mentioned as “taklid-i seyf, takallüd-i şemşîr” in official documents, have been official since the 17th century. In the study, there is information about how the sword-wearing ceremonies, which have an important place in the Ottoman state ceremony, were performed. The research is aimed at examining how the sword-wearing ceremonies in the Ottoman Empire took place in the 18th century. At this opint, it is possible to find evaluations o how the general sword-wearing ceremonies in the Ottoman Empire were practiced by the sultans of the 18th century by making a reduction from the general to the specific in the study. For this, the first sultan of the century, Sultan III. Starting from Ahmed, the last sultan details of the sword-wearing ceremonies of other sultans up to Selim III are inclued. After examining the sources constituting the premise of the study, firstliy, by approacing from a broad perspective and creating the conceptual framework of the subject, concrete data that will reveal the main problematic were obtained. In the final analysis, it is possible to say that the sword-wearing ceremonies were performed as in the previous centuries and that they carried their meaning and importance to the next century, except for a few minor changes in the relevant century by the conditions of the period. © 2021, Selim Hilmi Ozkan. All rights reserved.Öğe Osmanlı Devleti’nde Siyasal Bir Ritüel: Kılıç Kuşanma Merasimi (XVIII. Yüzyıl)(2021) Kurtaran, Uğur; Karaca, ZeynepOsmanlı Devleti’nde kuruluş yıllarından itibaren padişahların tahta çıkışlarında gerçekleştirilen kılıç kuşanma merasimleri zamanla saltanatın meşruîyeti için gerekli bir siyasal uygulama haline gelmiştir. Osmanlı devlet geleneğinde saray dışında düzenlenen merasimler arasında yerini alan ve resmi belgelerde “taklid-i seyf, takallüd-i şemşîr” şeklinde geçen bu törenler, 17. yüzyıldan itibaren resmiyet kazanmıştır. Çalışmada, Osmanlı devlet teşrifatında önemli bir yeri olan kılıç kuşanma merasimlerinin nasıl icra edildiği ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Araştırma Osmanlı Devleti’nde uygulanan kılıç kuşanma merasimlerinin 18. yüzyılda nasıl gerçekleştiğini incelemeye yöneliktir. Bu noktada çalışmada genelden özele bir indirgeme yapılmak suretiyle, Osmanlı Devleti’ndeki genel kılıç kuşanma merasimlerinin, 18. yüzyıl padişahları tarafından nasıl uygulandığına dair değerlendirmeleri bulmak mümkündür. Bunun için yüzyılın ilk padişahı Sultan III. Ahmed’ten başlanarak, son padişahı III. Selim’e kadarki diğer padişahların kılıç kuşanma merasimlerinin ayrıntıları yer almaktadır. Çalışmaya öncül oluşturan kaynakların incelenmesinin ardından öncelikle geniş bir perspektiften yaklaşılarak konunun kavramsal çerçevesi oluşturulduktan sonra, temel sorunsalı ortaya çıkartacak somut veriler elde edilmiştir. Makale sonucunda ise 18. yüzyılda Osmanlı devlet ve toplum yapısındaki köklü değişimlerin, kılıç kuşanma merasimlerine tesir etmediği gözlemlenmiştir. Son tahlilde ilgili yüzyılda dönemin kendi şartları gereğince yaşanan küçük değişiklikler dışında kılıç kuşanma merasimlerinin bir önceki yüzyıllardaki gibi icra edildiğini, anlam ve önemini ise bir sonraki yüzyıla taşıdığını söylemek mümkündür.Öğe Osmanlı-Avusturya Sefaretnamelerinin Osmanlı Diplomasisi ve Modernleşme Süreci Üzerine Etkileri(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Karaca, ZeynepMohaç Meydan muharebesiyle başlayan Osmanlı-Avusturya ilişkileri 1791 yılına kadar sürmüştür. Bu süreçte iki devlet arasında birçok elçi gidip gelmiş ve çeşitli raporlar sunmuştur. Özellikle tek taraflı diplomasiyi benimsediği dönemde gerektikçe elçi gönderme taraftarı olan Osmanlı Devleti 1718 Pasarofça Antlaşmasının yapıldığı tarihe kadar bu tutumunu sürdürmüştür. Bu tarihten itibaren ise Osmanlı diplomasisi artık değişimin karşısında değil, bilakis değişime açık hale gelmiştir. Öyle ki bu antlaşmayla iki tarafın karşılıklı olarak elçi göndermesinin kararlaştırılmış olması bunun göstergesidir. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya gönderdiği elçilerin tuttuğu raporlarda devletin içinde bulunduğu dönem ile ilgili ipuçlarına rastlamak mümkündür. Elçilerin kaleme aldıkları bu raporlar, Osmanlı Devleti’nin askeri, kültürel, mimari gibi birçok alanda yeni bir bakış açısı kazanmasında hatırı sayılır bir rol oynadı. Değişen diplomasi anlayışının yansıması olarak da değerlendirilebilecek olan bu durum sefaretnamelerde Batı’ya karşı değişen tutumun yazılı vesikalarını oluşturdu. Bu değişimin Osmanlı Devleti’nde modernleşmeye bir etkisinin ya da katkısının olup olmadığı konusu bu çalışmanın genel amacını oluşturmuştur. Çalışma aynı zamanda Avusturya-Osmanlı diplomatik ilişkilerini esas aldığından her iki devletin birbirlerine karşı tutumları ve üsluplarındaki değişmeler raporlara da yansımıştır. Bu nedenle sefaret raporları diplomatik kaideler ve özellikle Osmanlının değişen Batı algısının gözlemlenebileceği önemli kaynaklar olmuştur. Bu çalışmada Osmanlı diplomasisinin birincil kaynaklarından olan sefaretnamelerin Avusturya ile ilgili olanları incelenmiş olup, bu raporların birbirleriyle olan benzerlikleri ve farklı yönleri saptanıp, Osmanlı diplomasisi ve modernleşme sürecine etkileri üzerinde durulmuştur. Sefaretnamelerin diplomatik süreçlere doğrudan, modernleşmeye dolaylı yönden katkısı olduğu tezinden yola çıkılmıştır. Sonuç itibariyle Osmanlı Devleti’nin siyasi durumunun diplomatik usullerine nasıl yansıdığının ve yaşanan değişimde Osmanlı elçilerinin sefaretnamelerinin ne gibi roller üstelendiği ve bu raporların ne zaman daha etkili bir pozisyonda yer aldığının tespiti yapılmıştır.