Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 512
  • Öğe
    İnsülin sinyal iletimi ara bileşenlerinden insülin reseptör substrat-1 (IRS1) proteininin görevlerinin CRISPR/CAS9 sistemi kullanılarak araştırılması
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Şencan, Esma Nur; Sadi, Gökhan; Bostancı, Aykut
    İnsülin sinyal iletiminde kritik bir düzenleyici olan insülin reseptör substratı-1 (IRS1), hücresel glukoz alımı, glikojen sentezi, protein üretimi ve hücre büyümesi gibi metabolik ve mitojenik süreçleri yönlendiren bir adaptör proteindir. Disfonksiyonu, insülin direnci, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi hastalıklarla ilişkilendirilmiş olsa da, IRS1'in karaciğer hücrelerindeki moleküler etki mekanizmaları henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada, irs1 geninin CRISPR-Cas9 teknolojisi ile susturulmasının insülin sinyal iletimi ve lipid metabolizmasımda görevli genler üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu kapsamda IRS1 genini hedeflemek amacıyla iki farklı gRNA tasarlanmış ve bunları içeren ribonükleoprotein kompleksleri tekil ve birlikte Clone-9 hücrelerine transfekte edilmiştir. Transfeksiyon verimi, farklı hücre yoğunlukları ve inkübasyon süreleri açısından test edilmiştir. Ayrıca farklı CRISPR-Cas9 sistemlerinin irs1 genini düzenleme etkinliği, T7E1 endonükleaz analiziyle değerlendirilmiş ve PCR ile doğrulanmıştır. İnsülin sinyal ietim yolağı genlerinden irβ, irs1, irs2, pi3k, akt, mtor ve foxo3a ile lipid metabolizması düzenleyicileri srebp-1c, fasn ve pparγ'nin gen ekspresyon seviyeleri qRT-PCR ile ölçülmüştür. Sonuçlara göre en yüksek transfeksiyon verimliliği, 40.000 hücre yoğunluğu ve 48 saatlik inkübasyon süresinde elde edilmiştir. Çalışmada kullanılan IRS1_AA gRNA, gen susturma etkinliği açısından IRS1_AB gRNA ve multi-gRNA kombinasyonuna kıyasla daha güçlü bir performans sergilemiştir. IRS1 geninin susturulması, PI3K-Akt-mTOR ekseninde gen ekspresyonunda anlamlı bir azalmaya yol açmıştır. Ayrıca lipid metabolizmasına yönelik analizlerde, srebp-1c, fasn ve pparγ'nin gen ekspresyon seviyelerinde irs1 susturulmasına bağlı olarak baskılanma gözlenmiş olup, irs1 geninin CRISPR-Cas9 teknolojisi ile susturulmasının insülin sinyal yolağı ve lipid metabolizmasında belirgin etkiler yarattığı görülmüştür. Sonuç olarak bu çalışma, IRS1 geninin CRISPR-Cas9 teknolojisi ile susturulmasının insülin sinyalizasyonu ve lipid metabolizması üzerinde önemli moleküler değişikliklere yol açtığını göstermiştir.
  • Öğe
    Acı yavşan otu ve sinir otunun antimikrobiyal, antioksidan ve antifungal etkileri
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Dabak, Sibel; Çiçek, Mustafa; Kocabaş, Aytaç
    Farklı coğrafi bölgelerden toplanan bitkilerin biyolojik aktivitelerinin de çeşitlilik gösterdiği bilindiği için bu çalışmada Karaman yöresinden Ağustos 2022 yılında toplanan Artemisia absinthium L. ve Plantago major özütünün antimikrobiyal aktivitesi disk difüzyon ve minimum inhibitör konsantrasyon (MİK) testleri ile değerlendirilmiştir. Bitkinin antioksidan kapasitesi ise 2,2-difenil-1-pikrilhidrazil (DPPH) radikal süpürme aktivitesi yöntemi ile ölçülmüştür. Sonuçlara göre soxhlet yöntemi ile elde edilen özütlerin etken maddesinin disk difüzyon yönteminde diskten yayılmadığı, dolayısıyla test edilen tüm mikroorganizmalar için sadece disk etrafında temiz alan oluşturduğu (6mm) gözlemlenmiştir. Aynı mikroorganizmalar için gerçekleştirilen MİK testlerinde ise; A. absinthium L. için MİK değerlerinin Staphylococcus aureus ve Escherichia coli için 400 µg/mL, Bacillus cereus için 100 µg/mL, Pseudomonas aeruginosa ve Candida albicans için ise >400 µg/mL olduğu tespit edilmiştir. Aynı mikroorganizmalarda P. major için MİK değerleri ise >400 µg/mL olarak tespit edilmiştir. DPPH radikal süpürme aktivitesinde A. absinthium L. için en düşük medyan inhibitör konsantrasyonu (IC₅₀) değeri 79,93 µg/mL P.major için IC₅₀ değeri 618 µg/mL olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak, A. absinthium L. ve P.major sahip olduğu antimikrobiyal ve antioksidan aktiviteler, enfeksiyonlar ve oksidatif stresle ilişkili durumlar için doğal tedavilerin geliştirilmesinde değerli bir terapötik ajan potansiyeli taşımaktadır.
  • Öğe
    Basit araç gereçlerle yapılan deney ve etkinliklerin 8. sınıf öğrencilerinin biliminin doğası görüşlerine etkisi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Özkara, Duygu; Soslu, Özay
    Bu araştırmanın amacı basit araç ve gereçlerle gerçekleştirilen fen deneyleri ve etkinliklerinin, 8. sınıf öğrencilerin bilimin doğası görüşlerine etkisini araştırmaktır. Çalışma nitel bir çalışma olup olgubilim deseni kullanılmıştır. Çalışma verileri 2020-2021 öğretim yılının ikinci yarıyılında, Karaman il merkezindeki bir devlet ortaokulunda 8. sınıf düzeyinde iki şubede öğrenim gören 23 öğrenciden elde edilmiştir. Kontrol grubuna "Basit Makineler" ünitesi 2018 Fen Bilimleri Öğretim Programı doğrultusunda mevcut öğretim yöntemi ile deney grubuna ise basit araç- gereçlerle hazırlanan deney ve etkinlikler eşliğinde verilmiştir. Ön test ve son test olarak öğrencilere uygulanan "Bilimin Doğası Ölçeği" ile nitel verilerin elde edilmesi sağlanmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile çözümlenmiş, ulaşılan temalar ve kodlara ait frekans ve yüzdeler tablolar halinde sunulmuştur. Araştırma sonucunda 2018 Fen Bilimleri Öğretim programı doğrultusunda fen bilimleri dersi işlenen şubede yer alan öğrencilerin bilimin doğası görüşlerinde kayda değer bir değişim görülmemiştir. Basit araç gereçlerle yapılan deney ve etkinliklerin uygulandığı şubede yer alan öğrencilerin ise bilimin doğasının "teori kavramı, ampirik bilginin bilimsel açıklamalardaki önemini, bilimde öznellik, bilimsel bilginin değişebilirliği, bilimsel yöntemin doğası ve bilimin amacı" unsurlarında olumlu yönde değişim gösterdiği görülmüştür. Araştırma sonuçlarına yönelik öğrencilerin bilimin doğası görüşlerini geliştirmesi amacıyla öğretmenlerin eğitimlerini sürekli güncellemeleri, her bireyin farklı öğrenme stiline sahip olduğu göz önünde tutularak seçilen yöntemin yanında farklı öğrenme yöntemlerinindi uygulamaya dâhil edilmesi önerilebilir
  • Öğe
    Ticari pestisitlerin soğan sak nematodu (Ditylenchus dipsaci) üzerine etkilerinin araştırılması
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Salcı, Ümmügül; Yavuzaslanoğlu, Elif; Aydın, Ziya
    Kimyasal mücadele bitki yetiştiriciliği döneminde bitkiye zarar veren hastalık ve zararlı etmenlerine müdahale imkanı sağlar. Bitki paraziti nematodlar konukçu bitki türleri üzerinde korteks ve öz bölgesinde toprak altı ve toprak üstü bitki organlarında yerleşerek bitki besin elementlerine ortak olmaktadırlar ve bitkinin gelişiminin gerilemesine ürün verim ve kalitesinin azalmasına neden olmaktadırlar. Bitki paraziti nematodların ekonomik değeri yüksek olan bitki türlerine sistemik etkili kimyasallar ile müdahalesinin ekonomik bir mücadele imkanı sağlayabileceği bildirilmektedir. Soğan ve sarımsak gibi yumrulu bitkiler de dünyada besin ve dolayısıyla ekonomik değeri yüksek önemli bitki türleridir. Soğan sak nematodu yurdumuzda %41-65 oranında verim kaybına neden olmaktadır. Soğan sak nematodunun mücadelesinde karantina tedbirleri ve kültürel mücadele uygulamaları ön planda bulunmaktadır. Yurdumuzda soğan sak nematoduna karşı ruhsatlandırılmış bir bitki koruma ürünü bulunmamaktadır. Diğer yandan soğan yetiştiriciliğinde yoğun bir şekilde kullanılan kimyasalların enfekte topraklardaki soğan sak nematoduna karşı etkileri hakkında bir çalışma bulunmamaktadır. Gerçekleştirilen tez çalışması ile soğan yetiştiriciliğinde kullanılan fungisit ve insektisitlerin soğan sak nematodu üzerindeki etkileri in vitro ve in vivo olarak araştırılmıştır. İn vitro çalışmalarda 375 g/l Pyrimethanil+125g/l Fluopyram aktif maddeli fungisitin önerilen dozda uygulandığında soğan sak nematoduna karşı % 92,7 oranında nematisidal aktivite gösterdiği, 100 g/l Cyantraniliprole aktif maddeli insektisit ve %80 Fosetyl-Al aktif maddeli fungisit 5 katı dozda uygulandığında sırasıyla % 96,3 ve %53,8 oranında nematisidal aktivite gösterdiği tespit edilmiştir. İn vivo uygulamalarda bu pestisitlerin aktiviteleri arasında önemli bir farklılık tespit edilmemiştir. Soğan yetiştirme alanlarında kullanılan fungisit ve insektisitlerin soğan sak nematodu üzerinde etkisinin bulunması nedeniyle, pratikte mücadele çalışmalarına katkı sağlaması beklenmektedir.
  • Öğe
    Türkiye'de fen eğitimi alanında 21. yüzyıl becerileri üzerine yazılmış lisansüstü tezlerin içerik analizi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Kaya, Ramazan; Soslu, Özay
    Ülkemizde 2015 yılından bu yana fen eğitimi alanında 21. yüzyıl becerileri üzerine yüksek lisans ve doktora tezleri yazılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar olan süreçte çok sayıda çalışma yapılmış olması, 21. yüzyıl becerileriyle ilgili tezlerin analizinin yapılması ve ana hatlarıyla sınıflandırılarak genel çerçevenin belirlenmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Yapılan bu çalışmada Türkiye'de 2015-2024 yılları arasında fen eğitimi alanında 21. yüzyıl becerileriyle ilgili tamamlanmış yüksek lisans ve doktora tezleri üzerine bir içerik analizi yapılmıştır. Araştırma kapsamında 52 adet yüksek lisans ve 11 adet doktora tezi olmak üzere toplam 63 adet lisansüstü tez incelenmiştir. Tezin Künyesi, Yöntem Bilgileri, Veri Toplama ve Analiz Yöntemleri şeklinde üç ana tema belirlenmiş ve tezler bu temaların çatısı altında incelenmiştir. Belirlenen bu temalar kapsamında tezler; yayınlanma yıllarına, türlerine, üniversitelerine, enstitülerine, danışman unvanlarına, cinsiyetlerine, araştırma yöntemlerine, araştırma model türlerine, örneklem düzeylerine, örneklem büyüklüklerine, örneklem seçilim yöntemlerine ve veri toplama araçlarına, veri analiz yöntemlerine, veri analiz yöntem xviii türlerine, sayfa sayılarına, kaynak güncelliğine, yayın dillerine ve ortaya koyduğu sonuçlara göre olmak üzere 18 kategoride incelenmiştir. Araştırma kapsamında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Ulusal Tez Merkezi veri tabanında ulaşılabilen tezlerden elde edilen veriler kategorilere göre frekans ve yüzde değerleri açısından değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler fen eğitiminde daha önce yapılmış içerik analizi çalışmalarında oluşturulan temalar ve kategoriler dikkate alınarak içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuç bölümünde, bulgulardan elde edilen verilerin nedenleri üzerine tartışmalar yapılarak açıklanmaya çalışılmış ve fen eğitimi alanında yapılan diğer içerik analizi çalışmalarından elde edilen sonuçlarla karşılaştırma yapılmıştır. Bu çalışma fen eğitimi alanında 21. yüzyıl becerileri ile ilgili yapılacak diğer çalışmalara rehber niteliğinde olacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Le-Roy tipi Mittag-Leffler fonksiyonunun geometrik özellikleri üzerine
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Korkmaz, Yunus; Aktaş, İbrahim
    Bu tez çalışması beş ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde bazı özel fonksiyonlar ve geometrik fonksiyon teorisi hakkındaki tarihsel gelişimler açıklanmıştır. Ayrıca, bu bölümde tezin amacı ve literatür araştırmasından da bahsedilmiştir. İkinci bölümde tez çalışmasına temel teşkil eden temel kavramlar açıklanmıştır. Ayrıca, birim diskte analitik ve ünivalent olan fonksiyonların temel tanım ve özellikleri sunulmuş ve bunlara dair önemli sonuçlar verilmiştir. Üçüncü bölümde, Mittag-Leffler fonksiyonları kapsamlı bir şekilde tanıtılarak bu fonksiyonların literatürdeki bazı genelleştirmeleri verilmiştir. Ayrıca, bu bölümde D ve D_(1/2) disklerindeki temel ünivalentlik kriterleri ispatsız olarak verilmiştir. Dördüncü bölümde ise Le-Roy tipi Mittag-Leffler fonksiyonun birim diskte ünivalentlik, yıldızıllık, konvekslik, konvekse yakınlık ve düzgün konvekslik gibi geometrik özellikleri üzerine yapılan bir çalışma incelenerek elde edilen sonuçlar ispatları ile sunulmuştur. Ayrıca, elde edilen sonuçlar yardımı ile normalize edilmiş Mittag-Leffler fonksiyonunun birim diskteki geometrik özellikleri uygulama olarak verilmiştir. Üstelik incelenen çalışmanın sonuçları literatürdeki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak literatüre sağlanan katkılar açıklanmıştır. Ek olarak, söz konusu geometrik özellikleri desteklemek için bazı grafikler sunulmuştur. Beşinci ve son bölüm Sonuç ve Önerilere ayrılmıştır.
  • Öğe
    Tulyum katkılı CsPbI2Br esaslı inorganik perovskit güneşhücrelerinin geliştirilmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Camızcı, Ebubekir; Sönmezoğlu, Savaş
    Son yıllarda dünya nüfusundaki hızlı artış ve endüstriyel faaliyetlerin ivmelenerek artmasıyla insanlığın enerjiye olan ihtiyacı önemli ölçüde artırmıştır. Bu artan talebi karşılamak için fosil yakıtların daha fazla tüketilmesi çevre üzerinde ciddi zararların oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren güneş hücreleri büyük önem kazanmıştır. Güneş hücresi alanında birçok araştırma yapılmış ve farklı türlerde birçok hücre yapısı geliştirilmiştir. Bu bağlamda evrensel çalışmalar dikkate alındığında perovskit güneş hücrelerinin (PGH) yüksek elektron hareketliliği, yüksek taşıyıcı difüzyon uzunluğu, yüksek absorpsiyon katsayısı, ayarlanabilir bant aralığı ve benzersiz elektromanyetik özelliklere sahip olması nedeniyle verimlilik konusunda hızla gelişim göstererek organik-inorganik hibrit perovskit güneş hücrelerinde güç çevrim oranı (PCE) %26,7 seviyesine kadar ulaşılmıştır. Organik-inorganik hibrit PGH'lerin tüm bu geliştirmelerine rağmen içerisindeki uçucu organik katyonlar, metilamonyum (MA) ve formamidinyumda (FA) termal dengesizlik ve zayıf uzun vadeli kararlılık sorunlarına neden olmaktadır. Bu durum, araştırmaları tamamen inorganik alternatifleri incelemeye itmektedir. Bu bağlamda üstün termal kararlılık ve yüksek performans sergilediği rapor edilen inorganik CsPbI2Br perovskit güneş hücrelerinin aynı zamanda kusur kaynaklı ışımasız rekombinasyonu ve iyon göçünü önemli ölçüde baskıladığı geçmiş çalışmalarda aktarılmıştır. Bu çalışmada, inorganik CsPbI2Br perovskit yapısının verimlilik ve kararlılık parametrelerini geliştirmek amacıyla B-site heterovalent katkı maddesi olarak lantanit (Ln)-tabanlı tulyum (Tm3+) iyonları farklı oranlarda yapıya dahil edilmiştir. Ayrıca üretilen PGH'ler, kararlılık seviyesini maksimize etmek amacıyla tamamen inorganik (FTO/SnO2/CsPb1-xTmxI2Br/CuSCN/r-GO/Au) mimariye sahiptir. Yapılan deneyler sonucunda Tm3+ katkısı ile üretilen hücrelerde, ışımasız rekombinasyonunun bastırılması, iyileştirilmiş kristalite ve faz stabilizasyonunun kontrol edilmesiyle elde edilen %17,47 verimlilik değeri 400 saatlik kararlılık testinde %5'in altında azalma gösterirken, kontrol hücreler 320 saatin sonunda %70'lik bir verimlilik kaybı sergilemiştir.
  • Öğe
    Gaz sensörlerinin teorik modellenmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Çıbık, Ali; Yıldız, Murat
    Bir iletken polimer olandithieno(3,2-b:2',3'-d)pyrrole (DTP) molekülü ile yapılan çalışmada, metan gazı (CH4) ile etkileşimi neticesinde, üretilen sensör mekanizması için Yoğunluk Fonksiyonel Teorisi (DFT) B3LYP 6-31G(d) seviyeleri kullanıldı. DTP molekülü ile tasarlanan bu sensör mekanizmasında, DTP molekülü, CH4 ile karşılaştığında, molekülde meydana gelen değişimler, geometrik ve elektronik anlamda incelendi.UV-Vis spektrumu analizleri yapıldı. Zamana Bağlı Yoğunluk Fonksiyon Teorisi (Time-DependentDensityFunctionTheory, TD-DFT) metoduaracılığıyla HOMO ve LUMO enerjileri ve elektronik geçişleri teorik anlamda incelendi.Yapılan teorik hesaplamalar neticesinde HOMO ve LUMO enerji seviyeleri arasındaki bant boşluğunda azalma olduğu gözlendi. Bunun da molekülün yapısal iletkenliği artırdığı sonucuna varıldı. Yapılan bu hesaplamalar neticesinde DTP molekülünün sensör olarak kullanılabileceği sonucuna varıldı.
  • Öğe
    Kitaibelia balansae ekstraktının bakteriler üzerindeki etkisinin yapay zekâ ile belirlenmesi ve modellenmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Topuz, Sefa; Yerlikaya, Sabire; Şen Arslan, Hülya
    Bu çalışmada Kitaibelia balansae L. bitkisi yapraklarından fenolik bileşik ekstrakte edilmesi amacıyla optimizasyon yapılmış ve elde edilen optimum noktadaki ekstraktın mikroorganizmalar üzerine etkisi araştırılmıştır. K. balansae’den fenolik maddeler ultrasound destekli ekstraksiyon yöntemi ile 30 dakika süreyle yapılmıştır. BoxBehnken deneme deseni oluşturulmuş ve cevap yüzey yöntemi (RSM) ile optimum nokta bulunmuştur. Optimize edilen parametreler: sıcaklık (°C), % ultrasound gücü (US Gücü) ve % etanol konsantrasyonudur. Deneme desenine göre toplam fenolik madde miktarı (TPC), radikal süpürücü aktivite (DPPH-IC50) ve antioksidan aktivite (TEAC) analiz yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre RSM’de optimum nokta 38°C, %95 US gücü ve %38 etanol konsantrasyonu olarak bulunmuştur. Optimum noktada ekstraksiyon yapılıp ekstrakt E. coli, S. aureus, L. lactis ve L. fermentum üzerinde oluşabilecek aktivatör ve inhibitör etkiler incelenmiştir. 8 ve 10 log kob/mL başlangıç bakteri konsantrasyonuna ayarlanmış bakterilerin üzerine ekstrakt ilave edilmiş, farklı sıcaklıklarda (25°C ve 37°C) ve 24 saat inkübe edilmiştir. Elde edilen sonuçlar çoklu regresyon analizi (MRA), gauss süreç regresyonu (GPR), destek vektör makinesi (SVM) ve sinir ağları (NNet) ile analiz edilmiş ve modellenmiştir. Sonuç olarak yapay zekâ modelleri aktivasyon ve inhibisyonu açıklayan en uygun modeller olduğu tespit edilmişir. Yapay zekâ modelleri arasında ise aktivatör ve inhibitör aktiviteyi açıklayan en uygun model GPR olarak tespit edilmiştir. K. balansae yapraklarından elde edilen ekstraktın E. coli ve S. aureus üzerine inhibitör, L. lactis ve L. fermentum üzerine ise aktivatör etkisi olduğu bulunmuştur.
  • Öğe
    Farklı tip ve yükseklikteki betonarme yapıların inşaat mühendisliğinde kullanılan paket programlar ile analizi ve karşılaştırılması
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Gençay, Eşref; Dikiciaşık, Yağmur
    Ülkemiz son zamanlarda doğal afetlerden oldukça fazla etkilenmektedir. Bu doğal afetlerden en önemlisi daha yaralarını yeni yeni sarmış olduğumuz Kahramanmaraş depremleridir. Bu nedenle ülkemizde yönetmelikler sürekli oluşan şartlar doğrultusunda revize edilmektedir. Betonarme yapılar için Ocak 2019 tarihinde yayınlanan ve hala yürüklükte bulunan 2018 TÜRK BİNA DEPREM YÖNETMELİĞİ'dir. Türkiye'de yapılan yapıların çoğu betonarme yapılardan oluşmaktadır. Yapılan betonarme yapı stokunun son yıllarda tasarım ve hesapları yapılırken ticari paket programlar kullanımı artığı görülmekteydi. 2018'de yayınlanan Türk Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY) tasarımı yapılacak yapılar için yönetmeliğin 4.5.1.1. maddesinde bina taşıyıcı sistemlerinin daima üç boyutlu olarak modellenecektir ibaresinden dolayı yapı tasarımı yapılırken; tasarımın hızlı, ekonomik ve güvenli olarak gerçekleşmesi için inşaat mühendisliği alanında bilgisayar destekli paket programların kullanılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu tez çalışması kapsamında farklı tip ve yükseklikteki 6 örnek betonarme yapı mühendislik alanında en çok kullanılan 3 paket programları ile tasarımı ve analizi TBDY 2018 ışığında eşdeğer deprem yükü ve mod birleştirme yöntemleri ile yapılmış olup sonuçları karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmada sonucunda yapılarda elde edilen analiz sonuçları birbirinden farklı değerler elde edilmiştir aynı yapılar zemin sınıfı değiştirilerek deprem kuvvetleri karşılaştırılmıştır. Yapılan bu çalışmalar neticesinde programlar arsındaki farklılıkların aslında yapı kütlelerinden kaynaklandığı görülmüştür. Bu farklılıkların programların çalışma prensiplerinden rijitlik bölgesi kabulleri, kiriş kolon birleşimi mükerrer bölgeler ve tablalı kiriş kabulleri gibi etmenlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Programların bu prensiplerini göz önünde bulundurarak simetrik ve asimetrik 3,5 ve 10 katlı sadece kolonlu ve kolon perdeli 12 adet yeni uygulama tasarlayıp sonuçları kat karıştırılacaktır. Tasarlanacak olan 34 örneğinde Van ili Tuşba ilçesinde aynı bölgede olduğu varsayılmıştır.
  • Öğe
    Renkli ve geçirgen betonun özelliklerinin optimizasyonu ve tahmini: Gri kurt optimizasyonu ve artırılmış yapay sinir ağları ile performansının artırılması.
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Koç, Ahmet Tuğrul; Yıldızel, Sadık Alper
    Bu çalışma, deneysel analiz ve yapay zekâ modellemesinin kombinasyonunu kullanarak renkli ve cam elyaf takviyeli geçirimli betonun (GB) tahminini ve optimizasyonunu araştırmaktadır. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri dünyanın birçok yerinde ani ve aşırı yağışlara neden olmaktadır. Bu yağışlar sonucu birçok yerleşim yeri sel felaketleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Sel felaketlerinin kalıcı etkilerini artıran en önemli faktörlerden biri de şehir kaplamalarının gözeneksiz yapısı nedeniyle geçirimsizliğidir. Bu çalışma GB ile bu sorunları çözmek için yapılmış ve geçirgen beton su hareketlerine izin verecek yeterlilikle birbirine bağlı gözenekler oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca bu gözenekli yapı ısıyı emmeyerek ısı adası fenomeninin etkilerini de azaltmaktadır. GB'ler, yağmur suyunun boşluklardan sızarak yer altı suyunun yenilenmesine katkı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu boşluklar içinde nüfuz eden suyun bir kısmını tutarak, takip eden kuruma aşamasında buharlaşarak muhtemelen kaplama sıcaklığını düşürebilir. Bu nedenle ısı adası etkisinin azaltılmasına yardımcı olur. Isı adası etkisine sebep olan bir diğer faktör ise kaplamanın yansıtıcılığı veya albedosudur. Bu faktör güneş emilimi (albedo) ve güneş ışınımının çarpımına dayandığından önemli bir faktördür. GB'lerin yansıtıcılığının veya albedosunun kentsel termal ortam üzerindeki etkisi ve bunun altında yatan mekanizmalar tam olarak anlaşılamamıştır; bu nedenle geçirimli betonun albedosunun tanımlanması önemlidir. Dolayısı ile GB'lerin çeşitli pigmentler ile renklendirilmesi ve albedo değerlerinin ölçülmesi yine bu çalışma kapsamında değerlendirilmiştir. GB'lerin mekanik özelliklerini iyileştirmek amacıyla pigmentlerin yanı sıra cam elyaf kullanımı ve bu cam elyaf takviyeli geçirgen betonun aynı anda artan yansıtıcılıkla kentsel ısı adası etkilerini azaltma, yağmur suyu yönetimini iyileştirme ve yapısal bütünlüğü destekleme potansiyeli temel alınmıştır. Bu çalışma, yapay sinir ağları ve gri kurt optimizasyonu aracılığıyla renkli, cam elyaf takviyeli geçirgen betonun basınç ve eğilme ile aşınma direncini optimize ve tahmin etmeyi amaçlamıştır.
  • Öğe
    Etnomatematik araştırmalarına genel bakış: Bir meta-sentez çalışması
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Bakkal Boztepe, Hatice Nur; Çevik, Mustafa
    Bu araştırmada, etnomatematik alanında yapılan makale ve tez çalışmalarının çeşitli değişkenler açısından sistematik olarak gözden geçirilmesi ve incelenmesi amaçlanmıştır. Belirtilen amaç doğrultusunda araştırmanın yöntemi nitel araştırma yöntemlerinden meta-sentez (tematik içerik analizi) olarak desenlenmiştir. Araştırmada TÜBİTAK ULAKBİM (DergiPark ve TR Dizin), YÖK Ulusal Tez Merkezi, Scopus, Web of Science ve PreQuest veritabanlarında 2010 yılından 2024 yılına kadar yapılmış olan ve başlıklarında veya anahtar kelimelerinde "Etnomatematik (Ethnomathematics), Etnomatematik Yaklaşım (Ethnomathematic Approach)" terimleri olan çalışmalar listelenmiştir. Meta-sentezin doğası gereği çalışmalara yönelik sınırlılıklar ve dâhil edilme ölçütleri belirlenerek veri kaynaklarından 50 adet çalışma tespit edilmiştir. Bu çalışma kapsamında, çalışmaların adları, yılları, tür bilgileri, çalışma yöntemleri, veri toplama araçları, veri analiz yöntemleri ve çalışmaların yapıldığı ülkeler tablolaştırılmıştır. Elde edilen betimsel özellikler yorumlanarak çalışmaların genel görünümleri açığa çıkarılmıştır. Teze dahil edilen çalışmaların anahtar kavramlarının dağılımı ve önermeleri tablolaştırılmıştır. Çalışmaların amaçları ve sonuçları tema ve alt temalara göre gruplandırılarak bulgular bölümünde başlıklar altında incelenenerek analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, çalışmaların yöntemlerinin çoğunluğunu kalitatif yöntem ve durum çalışması yöntemi oluşturmaktadır. Çalışmaların büyük bir çoğunluğu Endonezya'da yapılmıştır. Örneklem grupları, veri analizinde kullanılan teorik çerçeveler, veri toplama araçları ve etnomatematiksel yaklaşım çerçevesinde kullanılan uygulamalar çeşitlilik ve farklılık göstermiştir. Bu bulgular doğrultusunda, etnomatematiğin araştırmacılar tarafından birçok farklı perspektiften ele alındığı sonucuna ulaşılabilir. Araştırmada, etnomatematiksel etkinliklerin ve yaklaşımın sınıf ortamında nasıl uygulanacağına dair daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğu, etnomatematik uygulamalarının dolayısıyla kültür ögelerinin matematik müfredatında, hem yurt içi hem de yurt dışı öğretim programlarında yeterli düzeyde temsil edilmediği, matematik öğretmenlerinin ve öğretmen adaylarının etnomatematik yaklaşıma alışık olmadıkları, etnomatematik uygulamalarının öğrencilerin akademik başarı, bilişsel süreç becerileri üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Tez çalışmasının sonunda, etnomatematiğe yönelik daha çok araştırma yapılması ve kültürün matematik derslerine entegre edilmesi ile ilgili önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Ekstrüde edilmiş hammaddelerin glutensiz makarna üretiminde kullanımı
    (Karamanoglu Mehmetbey Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Akın, Şeyma; Koyuncu, Mehmet
    Bu çalışmada glutensiz makarna üretimi için baklagil (nohut ve mercimek) ve pseudo tahıl (kinoa ve karabuğday) unlarına önceden belirlenen sabit şartlarda ekstrüzyon işlemi uygulanmıştır. Bu unlar kendi aralarında %0-25-50-75-100 oranlarında yer değiştirme esasına göre katkılanarak baklagil ve pseudo tahıllar her birinden 10 adet olmak üzere 20 farklı glutensiz makarna üretimi yapılmıştır. Bu makarnalardan en düşük pişme kaybını veren iki karışım oranı optimum makarna üretimi için seçilmiştir. Ön deneme ile üretilen makarnalardaki pişme kayıpları %4,22-35,51 arasında değişmiştir. Ekstrüde un makarnaları arasından %100 ekstrüde kırmızı mercimek makarnası %22,23 ve ekstrüde edilmeyen un makarnaları arasından 50:50 karabuğday:kinoa makarnası %4,22 ile en düşük pişme kaybını verdiğinden optimum makarna oranları olarak seçilmiştir. Bu iki karışım oranı kullanılarak 5 farklı optimum makarna elde edilmiştir. Optimum makarnaların nem, kül, yağ, protein ve karbonhidrat değerleri sırasıyla %6,47-10,23, %2,38-2,76, %0,60-5,5, %15,03-23,13 ve %64,69-69,43 arasında bulunmuştur. Renk değerlerine bakıldığında ekstrüde kırmızı mercimek unu azaldıkça L*, h°, ΔE* değerleri artarken, a*, b*, C* değerleri azalmıştır. Pişme kaybı %4,22-22,23, ağrılık artışı %83-165, hacim artışı %106,25-174,45 arasındadır ve ekstrüde kırmızı mercimek unu eklenmesi ile pişme kaybı artarken ağırlık ve hacim artışı değerleri azalmıştır. Tekstür analizinde yapışkanlık 9,95-45,23 g, yapıştırma işi 0,92-3,28 g.s arasında olup ekstrüde un miktarı arttıkça yapışkanlık azalmıştır. Duyusal analizde ise 1-5 puan arasında değerlerlendirilen optimum makarnalardan en yüksek puanı %100 ekstrüde kırmızı mercimek makarnası almıştır. Bu çalışmada esas hammaddeler dışında herhangi bir katkı maddesi kullanmadan unlara sadece ekstrüzyon işlemi uygulanarak da besleyici değeri yüksek glutensiz makarna yapmanın mümkün olduğu gösterilmiştir.
  • Öğe
    Synthesis and photoluminescent properties of Eu3+,yDy3+ doped molybdate based novel Ba0.5Ca0.5La2(MoO4)4 phosphors
    (Natl Inst Science Communication & Policy Research-Niscpr, 2024) Öztürk, Esra; Ebiç, Murat
    Ba0.5Ca0.5La2-x-y(MoO4)(4):xEu(3+),yDy(3+) with doping concentrations of xEu(3+) and yDy(3+) (x =0.01, 0.03, 0.05, 0.1 and y= 0.01) phosphors were synthesized by solid state reaction method, one of the high temperature solid state methods. The reactions were carried out in an tube furnace at determined temperatures. Thermogravimetry-differential thermal analysis (TG/DTA) system was used to determine the synthesis temperature of the material and to examine its thermal behavior . The crystal structure of the material was checked with x-ray powder diffractometry (XRD), surface morphology and elemental analysis were done with scanning electron microscope (SEM). The photoluminescent properties of luminescence and excitation wavelength and luminescence duration were determined by photoluminescence spectrophotometer (PL). As a result of the analyzes made with photoluminescence spectrophotometer, three emission bands were observed at 619 nm, 652 nm and 706 nm, resulting from the characteristic D-5(0)->(7)Fj (J=2, 3 and 4) transitions of Eu-3+ ions.
  • Öğe
    TEOS Modification for improved Performance in Perovskite Solar Cells: Addressing The interface Defects And Charge Transfer İssues of SnO2 ETL
    (Iop Publishing Ltd, 2025) Ebiç, Murat
    The remarkable advancements in performance and rapid progress of perovskite solar cells (PSCs) in recent years have captured the interest of the photovoltaics (PVs) community. Nevertheless, defects occurring at the interface between the electron transporting layer (ETL) and perovskite, along with issues related to charge transfer, significantly impede the PV efficiency of these cells. In this study, we investigated the impact of tetraethyl orthosilicate (TEOS) on charge transfer and defect states at the interface by incorporating varying concentrations of TEOS into the SnO2 ETL and modifying the interface between the ETL and perovskite. This process can passivate the defects at the ETL/perovskite (Cs-0.05(FA(0.85)MA(0.15))(0.95)Pb(I0.85Br0.15)(3)) interface and significantly extend the carrier lifetime. Moreover, TEOS modification plays a promising role in the growth kinetics of the perovskite films. As a result, a power conversion efficiency (PCE) of 20.0% was achieved with admissible phase stability in the presence of TEOS as dopant in SnO2 ETL, while only 17.64% PCE was obtained for TEOS-free control structure. A promising PCE of 19.93% was achieved for ETL/TEOS/perovskite interface modification. This study presents a promising solution to address interface defects and charge transfer issues, which represent significant obstacles to the commercial scalability of PSCs.
  • Öğe
    Novel optical microcapsule sensor for effective recognition of Hg(Iı) and Ag (I) ions in the aquatic environments
    (Elsevier Sci Ltd, 2025) Bilgiç, Ali; Çimen, Aysel; Bayrak, Melike; Kurşunlu, Ahmed Nuri
    Because conventional methods for the detection of heavy metal ions in water involve expensive equipment and complex procedures, there is a lot of interest in the improvement of simple and quick methods for determining heavy metal ions in water. Use of natural polymers as biosorbents such as sporopollenin for heavy metal removal is advantageous. There is an urgent demand to devise a simple method for the simultaneous detection of metal ions, especially in the case of mercury(II) and silver(I) coexisting among metals. Therefore, in this study, a fluorescent microcapsule sensor (SpT-P[5]-EB), the modified sporopollenin surface based-on a combination of Pillar[5]arene and Bodipy, was developed to detect silver(I) and mercury(II) ions simultaneously or separate with an on-off principle in the aquatic environment. The fluorescent microcapsule, SpT-P[5]-EB, indicated a high sensitivity and excellent selectivity for both silver(I) and mercury(II) ions with detection limits of 1.51 mu M and 0.72 mu M, respectively. The Hg(II) and Ag(I) ions may be detected simultaneously or individually using the SpT-P[5]-EB microcapsule sensor in easy, practical, and affordable procedures.
  • Öğe
    Synthesis, characterization, and application of novel fluorescent sporopollenin for effective detection of mercury (ıı) ions from aqueous media
    (Elsevier, 2024) Bayrak, Melike; Çimen, Aysel; Bilgiç, Ali
    In this investigation, a novel environmentally friendly functionalized fluorescent Sp-TAB hybrid material was advanced for the sensitive detection of environmentally polluting Hg(II). The characterization of the synthesized fluorescent Sp-TAB hybrid material using SEM and EDX provided insights into morphological and structural changes in the material's pore structure, while XRD and FT-IR analyses revealed the impact of the prepared material at each stage. Optimal parameters such as temperature, contact time, and pH influencing Hg(II) ion detection were determined. Application of the fluorescent Sp-TAB hybrid material was determined a detection limit (LOD) of 4.87 mu M for Hg(II) ions. This study shows the potential of the immobilization-enhanced fluorescent Sp-TAB hybrid material for sensitive Hg(II) ion detection in tap water. Additionally, this study is believed to serve as a model for sensitive and practical detection applications of heavy metals in the future.
  • Öğe
    A comparison of extraction methods for preparation of glucosinolate-containing extracts from brassica juncea antagonistic toward ditylenchus dipsaci
    (Brill Academic Publishers, 2024) Temiz, Mehmet A.; Aksay, Gamze; Özcan, Ali; Yavuzaslanoğlu, Elif
    The stem and bulb nematode, a globally distributed pest, primarily affects onions and garlic, causing significant yield losses. Chemical treatments are a practical and effective method for controlling plant-parasitic nematodes to protect high-value crops. However, to minimise environmental damage, chemicals of natural origin need to be investigated. Brown mustard (Brassica juncea) plant is an annual plant in the Brassicaceae family, which is rich in bioactive compounds called glucosinolates. These bioactive compounds play a major role in the defence of Brassica plants against biotic stress factors in nature. Based on this point, efforts to develop plant protection products from the brown mustard plant are ongoing. In this study, the most suitable pre-extraction and extraction conditions were determined to ensure the maximum preservation of glucosinolate content and biological activity, to process brown mustard on an industrial scale. For this purpose, steam treatment was applied before extraction at 3 bar (=3 × 105 Pa) pressure for 1 and 3 min. Four different temperatures (room temperature, 40, 55 and 70°C) and two different methanol concentrations (70% and 80%) were tested to optimise glucosinolates extraction from brown mustard. It was found that sinigrin was the most abundant glucosinolate, with extraction yields 1184.4 ± 14.4 mg kg-1 at 55°C for 3 min, and 2624.2 ± 98.5 mg kg-1 at 70°C/70% MeOH for 1 min. However, nematode immobility was higher at 55°C/70% MeOH for 3 min. It was determined that the application of hot steam for 3 min at 3 bar pressure as a pre-extraction process provided optimal conditions for methanolic extraction. The results may contribute significantly to the development of potential plant protection products with further studies. © MEHMET A. TEMIZ ET AL., 2024.
  • Öğe
    Dondurularak kurutma ile elde edilen bozaya peynir altı suyu tozu ilavesinin ve doypack ambalajlamanın raf ömrüne etkisi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Şen, Arzu Bengi; Gücüş, Mehmet Onurhan; Gökmen, Süleyman
    Bu çalışmada geleneksel prebiyotik bir ürün olan bozanın liyofilize edilmesi ve farklı düzeylerde (%0, 5, 15) peyniraltı suyu proteini ile muamele edilmesi ile birlikte doypack ambalajlarda +24?C'de depolanması neticesinde bazı fizikokimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal özelliklerinin incelenmesi ve raf ömrünün artırılması hedeflenmiştir. Çalışma bulgularında peyniraltı suyu proteini, boza örneklerinin pH ve brix değerlerini önemli oranda artırmıştır. Depolama boyunca ise pH önemsizken, brix değeri anlamlı biçimde düşmüştür. Örneklerdeki aw takviyeden etkilenmezken, nem artmıştır ve hem nem hem aw depolama boyunca yükselmiştir. Örneklerin renk bulguları için a ve b değeri takviyelerden etkilenmezken, L değeri önemli oranda artmıştır. Depolama boyunca ise L değeri değişmezken, a ve b değeri azalmıştır. Peyniraltı suyu protein yüksek riboflavinden dolayı yeşilimsi sarı bir renge sahiptir. Bu nedenle peyniraltı suyu protein tozu ilave edilen örnekler kontrol numunelerine göre daha yeşilimsi renkte gözlemlenmiş fakat anlamlı bulunmamıştır. Toplam canlı ve laktik asit bakterilerine ilişkin ise protein yüzdesi artışı ile arttığı, depolama boyunca ise aw yetersizliği sebebi ile azaldığı gözlemlenmiştir. Tüm gruplarda depolama boyunca Bacillus cereus ve maya-küf değerleri tespit edilememiştir. Tüm örneklerin 90 gün boyunca duyusal paramatrelerden; renk, homojenlik, tat, koku ve genel kabul edilebilirlik açısından stabil kaldığı belirtilmiştir. Panelistler, örneklerin herhangi biri için kabul edilemez bir kusur bildirmemiştir. Doypack ambalajında lezzet puanlarındaki sapmalar %10,95'i geçmemiş ve depolama sırasında tüm grupların genel kabul edilebilirlik puanlarındaki değişiklikler arasındaki fark önemsiz bulunmuştur. Elde edilen bulgular, bozanın liyofilizasyon yöntemiyle ticari olarak kullanılabileceği, peyniraltı suyu proteini ile protein açısından zenginleştirilebileceği ve doypack ambalajların seçici geçirgen özelliği sebebiyle oda sıcaklığında 3 ay bozulmadan muhafaza edilebileceği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Çok yönlü dövme işleminin deneysel ve numerik incelenmesi
    (Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2024) Kaplan, Seher; Şahbaz, Mehmet
    Bu çalışmada, malzemelerin mikroyapısında önemli gelişmelere neden olarak mekanik özelliklerini önemli ölçüde iyileştiren bir Aşırı Plastik Deformasyon (APD) yöntemi ele alınmıştır. Çalışmada en çok bilinen ve yaygın olarak kullanılan Eşit Kanallı Açısal Presleme (ECAP) ve Yüksek Basınç Burulması (YBB) gibi bazı yaygın kullanılan APD yöntemleri tanıtılmıştır. Sonrasında bunlar kadar yaygın olmasa da uygulama kolaylığı ve verimliliği ile öne çıkan Çok Yönlü Dövme (ÇYD) yöntemi incelenmiştir. Bu tez hem deneysel hem de numerik olmak üzere iki aşamalı bir çalışmadır. Deneysel çalışma kısmında hafifliğine oranla yüksek dayanımı ile öne çıkan bir alüminyum alaşımına (AA6013) 4 paso ÇYD uygulanmıştır. Sonrasında malzemede meydana gelen mekanik ve mikroyapısal değişimler incelenmiştir. Mekanik testlerden çekme, basma, sertlik testleri kullanılmıştır. Mikroyapı incelemelerinde ise optik mikroskop, SEM-EDS ve XRD yöntemleri kullanılmıştır. Numerik analiz çalışma kısmında ise ÇYD yöntemi ve EKAP yöntemi bir sonlu eleman analiz yazılımı ile analiz edilmiş ve etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışma neticesinde tavlama ısıl işlemi ile malzeme tane boyutu büyürken dayanım ve sertliğin düştüğü, ÇYD işlemi ile tane yapısının küçüldüğü ve mekanik özelliklerin iyileştiği gözlemlenmiştir.