Cilt 1 - Sayı 1 (Aralık 2018)
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Uluslararası Geçmişten Günümüze Ermenek ve Çevresi Sempozyumu (02-04 Ağustos 2018)(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Muşmal, HüseyinUluslararası Geçmişten Günümüze Ermenek ve Çevresi Sempozyumu (02-04 Ağustos 2018)Öğe Dr. Erol YÜKSEL, (2018) Millî Mücadele’den 27 Mayıs’a Bir Siyasetçi: Refik Koraltan(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Uca, AlaattinDr. Erol Yüksel, Millî Mücadele’den 27 Mayıs’a Bir Siyasetçi: Refik Koraltan- Kitap İncelemesiÖğe Roman Tekniği Bakımından Fahri Erdinç’in ‘Acı Lokma’ Romanı(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Erzen, FatihFahri Erdinç, toplumcu gerçekçi bir çizgide eserler veren önemli bir sanatçıdır. 1949 yılına kadar Türkiye’de öykü ve şiir türünde eserler veren Fahri Erdinç’in roman türünde kaleme aldığı ve yayımladığı ikinci eseri ‘Acı Lokma’ adlı eserdir. Romanda ana konu, yazar Fahri Erdinç’in yaşam hikâyesi etrafında şekillenir. Bu açıdan Fahri Erdinç, bu romanda öz yaşam öyküsünü ele alır. Hayat hikâyesinden bahsederken bir sınır getirerek yaşamının ilk otuz yılını konu edinir. Yani Bulgaristan’a kaçmadan önceki kısmını anlatır. Fahri Erdinç, dar gelirli bir öğretmen çocuğu olarak dünyaya gelir. Toplumun genel bir özeti olan hayatı, acılar ve mücadelere sahne olur. Bu durumları tüm çıplaklığı yani gerçekçiliği ile okuyucuya anlatır. Gerçekçi bir çizgiye sahip olan yazar, genel olarak eserlerinde yaşanmış öykülerden yola çıkar. Bu durum neticesinde iki roman halinde hayatını kaleme alır. Hayatının Türkiye dönemini anlattığı bu romanda dönemin Türkiye koşulları hakkında okuyucu geniş bir bilgi sahibi olurÖğe Frankfurt Okulu ve Aydınlanma Eleştirisi(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Ergün, DilanAydınlanma, Batı felsefe tarihi içerisinde dogmatizme karşı bir tavırla ortaya çıkan ve XVIII. yüzyıl boyunca toplumsal her türden değerin akıl temelli eleştirisini amaç edinen felsefi kavrayış olarak tanımlanmaktadır. Frankfurt Okulu düşünürlerince ise Aydınlanma, mevcut tüm değerlerin akıl yoluyla yeniden değerlendirilmesi ve aklın özgürleştirilmesi söylemiyle, XX. yüzyıl boyunca yaşanan yıkımların nedeni olarak görülmektedir. Bu metinle birlikte biz öncelikle okulun öznel akıl üzerinden yürütülen Aydınlanma eleştirilerini temel alacağız. Aydınlanmanın bir uzantısı olarak gelişen pozitivizm tekelindeki felsefi oluşumlara ve teorik düşünce sistemlerinin toplumda yarattığı düşünülen etkilere değineceğiz. Toplumun yasalarının, doğa yasaları karşısındaki gücüne dikkat çekeceğiz. Bu bağlamda amacımız, söz konusu Aydınlanma gibi devrim niteliği taşıyan bir dönem olduğunda, Frankfurt Okulu düşünürlerince olay veya olgulara karşı geliştirilen yaklaşımları ortaya koyabilmek olacaktır.Öğe Seyyid Eşrefuddîn Huseyin Gîlânî ve Şiirleri Üzerine(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) İşimtekin, SonerYirminci yüzyılın başlarında, Fars edebiyatında ‘sosyal eleştiri’ temalı şiirler özgürlük düşüncesinin halk arasında daha da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Yazıldıkları dönemin önemli siyasi ve içtimai olaylarını gözler önüne seren, daha çok hicvî ve mizahî biçimde kaleme alınan bu şiirler İran halkını güldürürken onları düşünmeye ve öz eleştiri yapmaya teşvik etmiştir. İran’da 1905-1907 yılları arasında gerçekleşen ‘Meşrutiyet İnkılâbı’nın ardından, dönemin önemli hiciv şairlerindenSeyyidEşrefuddînHuseyinGîlânî de, nam-ı diğer Nesîm-i Şimâl, bu isimle kurduğu eleştiri amaçlı mizahî gazetesi ile Meşrutiyetin gerçekleri, bu yeni rejimin aksayan yönleri ve toplumsal hayatın bozuklukları hakkında İran halkını bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istemiştir. ‘Şi?r-i Nov’ (yeni şiir) akımının temsilcilerinden olan Eşrefuddîn daha çok musammat nazım biçimindeki eleştirel şiirlerini sokak ve pazar dilini kullanarak yani halkın anlayabileceği sade bir üslupla yazmış ve bu şiirleri gazetesinde yayımlayarak geniş kitlelere, daha çok toplumun alt tabakasına mensup insanlara ulaşmış ve bu insanlar tarafından büyük ilgi görmüştür. Şair, hayatı boyunca yaşadığı türlü sıkıntılara rağmen benimsemiş olduğu bu görevinden hiçbir zaman vazgeçmemiş ve nerede, hangi şartlarda olursa olsun şiir söylemeye devam etmiştir. Bu çalışmada, Nesîm-i Şimâl’in hayatı ve edebî üslubundan bahsedilerek, bu bağlamda yazdığı şiirler örneklendirilecektir.Öğe Lynne Tirrell’in Anapher Teorisi’nin Metin Tahliline İlişkin Pratik Faydaları: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Hikâyeleri Örneği(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Duman, Mehmet AkifTekrar edilemeyen olaylar ve tekrar edilebilir içeriğin kurgulanmasına fırsat vermesi bakımından anapher(gönderim) temel bir elementtir. Fakat bu tasavvur iki temel probleme sahiptir. (1) Evvela metaforu bir mıknatıs addedilirse diğer tüm kelimeler onun etrafında mı konuşlanır? (2) Metafor bir kelime yahut kelime grubu mudur; yoksa bağlamın tamamı külliyen metaforu mu teşkil eder? Bu soruları net biçimde cevaplamak maksadı ile teoriyi ele alırken bunu misaller ile desteklemeyi ihmal etmedik. Yakup Kadri’nin hikayelerinden misaller ile bu geçişi ve teorinin “geçici ikâme”, “mukayese” ve “etkileşim” gibi temel bakışlarla arasındaki farkı görmek de mümkün olacaktırÖğe Osmanlı-Avusturya Sefaretnamelerinin Osmanlı Diplomasisi ve Modernleşme Süreci Üzerine Etkileri(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Karaca, ZeynepMohaç Meydan muharebesiyle başlayan Osmanlı-Avusturya ilişkileri 1791 yılına kadar sürmüştür. Bu süreçte iki devlet arasında birçok elçi gidip gelmiş ve çeşitli raporlar sunmuştur. Özellikle tek taraflı diplomasiyi benimsediği dönemde gerektikçe elçi gönderme taraftarı olan Osmanlı Devleti 1718 Pasarofça Antlaşmasının yapıldığı tarihe kadar bu tutumunu sürdürmüştür. Bu tarihten itibaren ise Osmanlı diplomasisi artık değişimin karşısında değil, bilakis değişime açık hale gelmiştir. Öyle ki bu antlaşmayla iki tarafın karşılıklı olarak elçi göndermesinin kararlaştırılmış olması bunun göstergesidir. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya gönderdiği elçilerin tuttuğu raporlarda devletin içinde bulunduğu dönem ile ilgili ipuçlarına rastlamak mümkündür. Elçilerin kaleme aldıkları bu raporlar, Osmanlı Devleti’nin askeri, kültürel, mimari gibi birçok alanda yeni bir bakış açısı kazanmasında hatırı sayılır bir rol oynadı. Değişen diplomasi anlayışının yansıması olarak da değerlendirilebilecek olan bu durum sefaretnamelerde Batı’ya karşı değişen tutumun yazılı vesikalarını oluşturdu. Bu değişimin Osmanlı Devleti’nde modernleşmeye bir etkisinin ya da katkısının olup olmadığı konusu bu çalışmanın genel amacını oluşturmuştur. Çalışma aynı zamanda Avusturya-Osmanlı diplomatik ilişkilerini esas aldığından her iki devletin birbirlerine karşı tutumları ve üsluplarındaki değişmeler raporlara da yansımıştır. Bu nedenle sefaret raporları diplomatik kaideler ve özellikle Osmanlının değişen Batı algısının gözlemlenebileceği önemli kaynaklar olmuştur. Bu çalışmada Osmanlı diplomasisinin birincil kaynaklarından olan sefaretnamelerin Avusturya ile ilgili olanları incelenmiş olup, bu raporların birbirleriyle olan benzerlikleri ve farklı yönleri saptanıp, Osmanlı diplomasisi ve modernleşme sürecine etkileri üzerinde durulmuştur. Sefaretnamelerin diplomatik süreçlere doğrudan, modernleşmeye dolaylı yönden katkısı olduğu tezinden yola çıkılmıştır. Sonuç itibariyle Osmanlı Devleti’nin siyasi durumunun diplomatik usullerine nasıl yansıdığının ve yaşanan değişimde Osmanlı elçilerinin sefaretnamelerinin ne gibi roller üstelendiği ve bu raporların ne zaman daha etkili bir pozisyonda yer aldığının tespiti yapılmıştır.Öğe Romanla Kimlikleşen Bir Yüz: Halide Edib Adıvar ve Edebi Yaratımları(Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018-12) Şahin, VeyselSon devir Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Halide Edib Adıvar, Türkiye’nin imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecinde, Türk insanı ve toplumunun yaşadığı değişim ve dönüşümleri kendi benliğinde yaşamış ve bunları da yazdığı metinlere taşımış, modern bir kadın, düşün ve eylem insanıdır. Yaşadığı devre ve tarihi köklere, kopmaz bir bağ ile bağlı olan yazar, dönem ve edebi eser arasındaki çift yönlü ilişkiyi güçlü bir seziş, okuma ve gözlemleriyle eserlerine yansıtır. Yazın hayatına yirmi bir roman, dört hikâye kitabı, iki tiyatro, onlarca çeviri, yüzlerce fikir yazısı, yedi inceleme kitabı ve üç anı kitabı sığdıran Adıvar, yaşadığı döneme gerek kişiliği gerekse eserleriyle damga vurur. Cumhuriyet Dönemi Türk romanının önde gelen isimleri arasında yer alan Halide Edib Adıvar’ın romanları, yapı ve izleksel kurgusu açısından “Bireysel ve Psikolojik İzlekli Romanlar, Yeniden Kuruluş ve Kurtuluş Savaşı İzlekli Romanlar ve Töre ve Toplumsal İzlekli Romanlar,” olmak üzere temel üç ana başlığa ayrılır.